Christie’s, 20 Şubat – 5 Mart tarihleri arasında gerçekleşecek olan Augmented Intelligence adlı AI destekli sanat müzayedesiyle sanat dünyasında büyük bir tartışmanın merkezine oturdu. Binlerce sanatçı, yapay zeka modelleriyle oluşturulan eserlerin satışa çıkarılmasına sert tepki göstererek müzayedeyi “toplu hırsızlık” olarak nitelendiriyor. Sanatçılardan
Londra Moda Haftası geçen yıl kırkıncı yıldönümünü kutladı. İlki 1984’te gerçekleşen Londra Moda Haftası (LFW), bugün ulaştığı noktada New York, Paris ve Milan ile birlikte moda haftalarının “dört büyükleri” arasında anılıyor. Londra’yı dünya lideri bir kültür başkenti olarak konumlandırmak, İngiliz moda topluluğunu
Alev İnan yeni kitabı Maxistra: Tales of Fortune’da fantastik öğeleri kullanırken günümüz dünyasına birçok atıfta bulunuyor. Günümüz dünyasının çevreye duyarsızlığını, insanoğlunun doğadan kopukluğunu, sistemin zayıfları daha da ezen bir düzene dönüşümünü, siyasetçilerin ve elitlerin ötekileştirerek, ırkçılığı ve soykırımı meşru kıldığı bir dünyayı
İstanbul ve İstanbul dışından birçok galeri ve sanat kurumu 2025 sanat sezonunu yeni sergilerle karşıladı. Ocak – Şubat ayında açılan ve devam eden sergilerden öne çıkanları sizler için listeledik. “Solo Botter: Burhan Uygur” Sergisi Botter Sergileri serisinin dördüncü olan Solo Botter: Burhan
Bağımsız sanatçı olmak içinde zorluklar barındırsa da bundan önceki söyleşilerimizde çoklukla üretimde özgürlükle özdeşleştirildi. Sizin bu konudaki düşünceleriniz nelerdir? Sizin süreciniz nasıl gelişti? Sanatta veya üretimde özgürlük bana göre; dönemler, kişiler, kurumlar ve iktidarlara rağmen sanatçının kendi varoluşsal mücadelesinin bir yansıması olarak
Chappell Roan, Grammy gecesinde şıklığı ve sanatsal zarafetiyle olduğu kadar, trans hakları konusundaki cesur duruşuyla da ön plana çıktı. Jean Paul Gaultier elbisesiyle sanat ve aktivizmi mükemmel bir şekilde harmanlayarak, queer kimliğini gururla sergiledi.
İnsan ölümden başka her sıkıntının üstesinden gelecek şekilde yaratılmıştır. Her yıkım umutsuzluğun ardından gelen bir umudu, yaşamda kalma dürtüsünü içerir, çünkü her çukurun bir çıkışı vardır. Çukurun ağzını görmek için yıkımın etkilediği yapıyı yerinden oynatan bir katastrof olduğunu bilmek gerekir. Katastrof yapıyı
31 Ocak 2024 tarihinde kaybettiğimiz sanatçı ve akademisyen Gülçin Aksoy’un ardından, farklı medyumlarda ürettiği işleri Aklımda Bir Şey Vardı sergisi ile bir araya geliyor. 4 Şubat’ta Depo’da açılan, öğrencileri ve kızı tarafından hazırlanan bu anlamlı retrospektif, sanatçının derinlikli dünyasını yeniden keşfetmek isteyenler
Prömiyerini 31. Adana Altın Koza Film Festivali’nde yapan Merhaba Anne, Benim, Lou Lou, annesinin ölümünün ardından cenaze için aile evine dönen drag sanatçısı Hakkı’nın geride bıraktığı hayatıyla yüzleşmesini konu alıyor. Atakan Yılmaz’ın yazıp yönettiği filmin oyuncu kadrosunda ise Onur Gözeten, Ceren Taşçı,
Merve Denizci’nin Süregelen bütün bu şeyler arasında adlı kişisel sergisi, izleyiciyi mekân, iktidar ve nesnelerin temsili üstüne yeniden düşünmeye itiyor. Galeri mekânının odalara bölünmüş hâlini dış dünyanın iç dünyamızı nasıl etkilediğine dair bir metafor olarak kullanan sanatçı; sergisinde farklı medyumlarda betimlediği nesneler