“Katliam Yasası” olarak tanımlanan, “Hayvanları Koruma Kanununda Değişiklik Yapılması Dair Kanun Teklifi” Türkiye’nin her yerinde protesto edilmeye devam ediyor. Teklifin 17 Temmuz’da Tarım Orman ve Köyişleri Komisyonu’nda görüşülmeye başlaması planlanırken Hayvan Hakları İzleme Komitesi’nden hayvan hakları savunucularına bir çağrı geldi. Milletvekillerinin e-postalarının da paylaşıldığı çağrı şu şekilde:
Sayın Milletvekili,
Yasalaşması halinde tarihe kara bir leke olarak geçecek kanun teklifine lütfen hayır deyin. Ölüm ve tecrit olmaksızın, üretim ve satışın yasaklanarak kısırlaştır-aşıla-aldığın yere bırak metodunun bilimsel ve etik tek çözüm olduğu ortadayken katliam yasasına geçit vermeyin. Osmanlı’dan bu yana her hayvanların katliamı gündeme geldiğinde onları koruyan, buna şiddetle karşı çıkan, yaşatmaktan yana olan ve şimdi de devam etse de sosyal medyadaki sahte hesaplar sebebiyle azınlıkmış gibi gösterilmeye çalışılan halkın bu talebini ve büyük endişesini yok saymayın. Halkın iradesini temsil eden vekiller olarak milyonlarca hayvanın katledileceği, toplum hafızasında özellikle çocuklarda geri dönüşü olmayacak travmaların yaşanmasına sebep olacak, üstelik gerekçe olarak gösterilen hiçbir konuya çözüm olmayacak teklifin yasalaşmasına imza atmayın.”
#KatliamaOyumHayır #YasayıGeriÇek
Pati Bekçileri Koruma ve Yaşatma Derneği
Gülizar Çıtak: “Öldürmenin Yasası Olmaz”
“Bir yaşam hakkı savunucusu olarak, iktidara ve muhalefete sesleniyorum. Yıllardır yüzlerce köpeğin sahiplendirilmesini yapan biri olarak şunu söyleyebilirim: Sokakta yaşayan köpeklerin barınağa alınıp 1 ay içinde sahiplendirilmesi asla mümkün değildir. Çünkü toplumumuzun sosyoekonomik yapısı, evcil hayvan bakabilecek bilince ve imkâna sahip değildir. Bu nedenle her yıl sahipli yüzlerce hayvan sokaklara, dağlara ölüme terk ediliyor. Buna rağmen, hala evcil hayvan üretiminde ve satışında ciddi bir artış var. Ormanlarda, dağlarda, sokaklarda yüzlerce köpeğin olma sebeplerinden biri de bu üretim mağduru köpeklerdir. Bu yüzden ırk köpek üretimi tamamen yasaklanmalıdır.
“Yıllardır sahiplendirme için uğraş veren biri olarak, ben el kadar köpeklere bile doğru yuvayı bulmak için aylarca uğraşırken, melez büyük ırk köpekleri, toplumun tabiriyle sokak köpeklerini barınağa toplayarak, bir aylık süre içerisinde sahip bulamazsak uyutalım, yani öldürelim gibi bir öneri sunulması, gerçekleri göz ardı etmektir, katliamın önünü açmaktır. Böyle bir yasayı asla kabul etmiyoruz.
“Öldürmenin yasası olamaz. Böyle bir yasa, ne insani ne de ahlaki anlayışımıza sığar. Çözüm öldürme olmamalıdır. Çözüm, dev barınaklar olmamalıdır. Çözüm, ruhsatlı ve ruhsatsız bütün ırk hayvan üretiminin yasaklanması olmalıdır. Çözüm, dev barınaklar yerine, dev kısırlaştırma üniteleri kurup kısırlaştırıp, aşılatıp yerinde yaşatmak olmalıdır. Çözüm, köylerdeki çoban, bekçi ve av köpeği adı altında üretilen köpekleri kısırlaştırarak sayının kontrol altına alınması olmalıdır. Çözüm, ‘YAŞAMAK İÇİN YAŞAT’ olmalıdır.”
İstanbul Barosu Hayvan Hakları Merkezi Üyesi
Av. Umut YILDIZ: “Tek Çözüm Kısırlaştırma Seferberliğidir”
“2004 yılında mevcut iktidar tarafından çıkarılan fakat bugüne kadar etkin bir şekilde uygulanmayan 5199 sayılı Kanun’da, bakımevi kurup kısırlaştırma, aşılama ve tedavi etme görevi, İl/İlçe Belediyelerine; denetlenmesi ise Tarım ve Orman Bakanlığı’na verilmesine rağmen 20 yıldır ne bakımevleri kuruldu ne de kısırlaştırma yapıldı.
“Köpek popülasyonunun sözde bir sorun olarak tartışılmasına, kısırlaştırma görevini yerine getirmeyen Belediyeler ve denetimi yapmayan Bakanlık sebebiyet verdi. ‘Büyükşehir belediyeleri, il belediyeleri ve nüfusu yirmi beş bini aşan belediyeler bakımından 31/12/2028 tarihine kadar söz konusu hayvan bakımevleri kurulacak ve mevcut bakımevlerinin koşulları iyileştirilecektir’ ifadesi ile bakımevi kurma sürelerini devamlı erteledikleri yetmezmiş gibi yeniden 2028 yılına kadar süre vererek üstü kapalı “zaten o tarihe kadar hayvanları toplayıp öldüreceksiniz, 2028 yılına kadar sokakta hayvan kalmayacak” demektir. 20 yıldır görevini yerine getirmeyen belediyelere idari ve adli cezalar getirmek yerine ÖLDÜRMEYİ teklif etmek; belediyelere ‘siz görevinizi yapmadınız ve biz de size sokak hayvanlarını öldürebilmeniz için yasada açık açık bu imkânı sağladık’ demektir. 2021 yılında Kanunda yapılan değişiklikler ile ev veya evcil hayvanı öldürenlere hapis cezası getirip suç kapsamına almışken; 3 yılın sonunda öldürmeyi Belediyeler eliyle yasal hale getirmeyi amaçlamak HUKUK GARABETİDİR!
“Hayvanların toplanıp ‘ÖTANAZİ’ adı altında öldürülmelerinin istenmesi; yaşam hakkını hiçe sayan, vicdan ve merhametten uzak bencil bir zihniyetin ürünüdür. Tasarının yasalaşması halinde bu kan kokan yasa, kara bir leke olarak ilelebet üzerimizde kalacak ve yürürlüğe girdiği ilk günden itibaren hayvan sever vatandaşlar ile hayvan düşmanları arasında kamu barışını bozan kaos başlayacaktır.
‘Toplu tecrit ve öldürme’ teklifinin yapıldığı bugünlerde milletvekillerini acilen yaşamdan yana olmaya, tüm sokak hayvanlarının toplatılarak ölüm kamplarına hapsedilmesine ve ‘ötanazi’ kılıfı altında katliam yapılmasına karşı dur demek için; KATLİAMA HAYIR OYU kullanmaya, Belediye başkanlarını ise ‘KISIRLAŞTIR, AŞILAT YERİNDE YAŞAT!’ paylaşımları yapmaya davet ediyorum. Tek ve gerçekçi çözüm; Kısırlaştırma seferberliğidir!”
Tarım Orman Bakanlığı Yerel Hayvan Koruma Görevlisi
Alper Karmış: “Türkiye Üçüncü Katliamı Kaldıramaz”
“Yasayı anlamak için tarihimize de bakmamız gerekir. Tarihimizde 80 bin köpeğin ölüme terk edildiği ‘Hayırsız Ada’ olayı var. Çözüm olmadı. Tarihimizde belediyelerin hayvanları zehirli etle, silahla öldürdüğü bir dönem de var ki bunun da işe yaramadığı, her ikisinin de vahşet olarak hafızalara kazındığı görüldü.
“2004 yılında çıkan Hayvan Koruma Yasası bu tür olayların bir miktar önüne geçti. Ancak etkin kısırlaştırma yapılmadığı için hayvan nüfusu arttı. Belediyeler sorumluluklarını yerine getirmedi, tüm delillere rağmen kurumlar denetlemedi, ceza kesmedi, sorunlar büyüdü.
“Mevcut yasanın sorunları çözemediği görüldü ve 2021 yılında güncellendi. Güncelleme sürerken grup toplantı odasında ve komisyonda Sivil Toplum Kuruluşlarının “bu yasa böyle geçerse sorunlar azalmaz, artar” tespitleri dikkate alınmadı ve geldiğimiz durum ortada.
“En büyük iki uyarı neydi? Hayvan bakımevi kurma zorunluluğunu ilçelerin nüfusuna göre belirlemek, yani nüfusu 25.000’in altında olanlara zorunluluk getirilmemesi ve her türlü üretim ve satışın durdurulması. Nüfusu 25.000’in üzerinde olup, süre de dolmasına rağmen hala bakımevi kurmayanlar var ve bunlara hiçbir kurum tutanak tutup ceza kesmedi, kesmiyor. Bugünlerde ise yasa bir kere daha değiştirilmek isteniyor. 2021 yılında yaptığımız uyarılar şimdi devreye giriyor ama farklı şekilde giriyor. Tüm belediyeler barınak kurar ve çeşitli sebeplere dayandırarak öldürebildiği kadar hayvanı öldürür diyor. Üretim ve satış yine durdurulmuyor.
“Tarım Orman Bakanlığı’nın eğitimlerine katılanlara verdiği YEREL HAYVAN KORUMA GÖREVLİSİ hakkı tamamen kaldırılıyor veya barınakta olacak ya da sahipleneceksin diyor. Yani bu üstü kapalı şekilde besleme yapmanı da su vermeni de yasaklıyorum demek. Sadece birkaç hafta kamuoyunun nabzı denendi ve hiç ummadıkları kesimlerden ve insanlardan tepkiler gelince, 30 gün içinde sahiplenilmeyenler uyutulur (öldürülür) cümlesini bile değiştirdiler. Topla dediğimiz halde toplamayan belediye olursa belediyenin başkanına ceza kesilecek diyor. Düne kadar toplamak için kısırlaştırmak için para yoktu, bugün ne oldu da birden var oldu?
Aniden alınan kararla toplanan, zaten barınaklarda küçücük alanlarda, güneş görmeyen alanlarda tutulan Pitbull ve Dogo cinsi köpeklerin de öldürülmesi kanuna eklenmek isteniyor. Sokaklar güvenli değilse, sokaklarda zaten olmayan hayvanlar neden öldürülmek isteniyor? Bir hayvanı öldürmek için önce anestezik madde vererek bayıltmanız gerekir. Ardından T61 adlı ölüm iğnesini yapmanız gerekir. Bunların ikisi son derece pahalı uygulamalar. Bu şekilde öldürüleceklerine kim inanır? Üstelik belediyelerin kalbe çamaşır suyu enjekte ederek öldürme tecrübeleri varken! Bu yasa, uzman Sivil Toplum Kuruluşlarının görüşü alınmadan asla çıkmamalıdır. Tarihinde bilinen iki büyük katliam olan Türkiye, üçüncü katliamı kaldıramaz, vebali ağır, ülkenin her yeri de mezarlık olur!”
Hayvanların Yaşam Hakları Konfederasyonu 2. Başkanı
Haydar Özkan: “Cins hayvan üretimi acilen durdurulmalı”
“Sokak hayvanlarının popülasyonunun kontrol edilmesinde önerilecek çözümler; akla, mantığa ve bilimsel gerçeklere uygun olduğu kadar, insanlık onuruyla bağdaşan ve bu coğrafyanın kültürüyle uyumlu çözümler olmalıdır. Yapılmak istenen öz kültürümüze aykırılığının yanında, 114 yıllık tarihsel perspektif bize, öldürmenin nüfus kontrolünde işe yaramadığını göstermektedir. Çözüm, doğanı öldürmek değil, doğmasını engellemektir.
“Elimizde sokak köpeği popülasyonu hakkında net bir veri olmasa da, Dünya Sağlık Örgütü’nün, ‘bir yerleşim biriminde, toplam nüfusun yüzde 4-5’i oranında sahipsiz hayvan bulunduğu’ şeklindeki gözlemi, yurt genelindeki toplam sokak hayvanı sayısının 4.250.000 civarında olduğu sonucunu ortaya koymaktadır. Bu sayının tamamının köpek olduğunu varsaysak dahi, toplam nüfusun 1 sene içinde kısırlaştırılması için bir ilçe belediyesi veteriner hekiminin günde sadece 11 kısırlaştırma yapması yeterlidir (1.393 belediyede, yılda 264 gün kısırlaştırma yapıldığı varsayımıyla). Bir veteriner hekim bir gün içinde, operasyon hazırlığı tamamlanmış, yaklaşık 20 köpeği kısırlaştırabileceği için, 11 köpek kısırlaştırılması hedefi rahatlıkla gerçekleştirilebilir bir rakamdır. Günlük ortalama kısırlaştırma rakamı 15’e çıkartıldığında 1 yıl içinde 5,5 milyon; şehirlerdeki özel hayvan hastaneleri, veteriner klinikleri ve veterinerlik fakülteleri de denkleme dahil edilerek günlük kısırlaştırma rakamı 20’ye çıkartıldığında ise 1 yılda yaklaşık 7,5 milyon sokak köpeği kısırlaştırılabilir.
“Bu hedefin gerçekleştirilebilmesi için, nüfus yoğunluğundan bağımsız olarak, tüm il/ilçe/belde belediyelerinin, kendi ölçekleriyle uyumlu büyüklükteki kısırlaştırma ünitelerini kurmaları ve yeter sayıda veteriner hekim, tekniker ve temizlik elemanı istihdam etmeleri gerekecektir. Çok yüksek maliyetlere katlanıp devasa barınaklar ya da kısırlaştırma merkezleri inşa etmek yerine; 3 konteyner, iki ameliyat masası, operasyon aletleri, operasyon öncesi ve sonrası için gerekli 50-60 tane kafes ve yeter sayıda eleman ile bu ölçekteki kısırlaştırmalar rahatlıkla gerçekleştirilebilir
“Böyle bir seferberliğin ardından, belediyelerin kısırlaştırma dahil tüm veterinerlik hizmetlerini, diğer temel hizmetleri gibi, asli ve daimi bir görev olarak benimseyip sürdürmeleri, popülasyonun sürekli ve kalıcı bir biçimde kontrol altında tutulmasını sağlayacaktır.
“Kısırlaştırma seferberliğiyle birlikte eş zamanlı olarak ‘cins’ hayvan üretiminin de sıkı bir şekilde kontrol edilmesi gereklidir. Merdiven altı üretim ve yurda kaçak hayvan girişinin tamamen engellenmesi, lisanslı üreticiler için de, belli bir süre için, ‘üretim kotaları’ konulması, hayvan nüfusunun bir bütün halinde kontrol altında tutulması için önemlidir. Ayrıca ‘cins’ hayvan üretiminin sınırlandırılması, sokaktan hayvan sahiplenilmesini de destekleyecektir.”
Hayvan Haklarını Koruma Federasyonu Başkanı
Nihal Kasa: “Hayvanların Yaşam Hakkını Koruyun”
“2004 yılında dünyaya örnek bir Hayvanları Koruma Kanunu çıkartan Sn. Cumhurbaşkanımızdan, şu anda sokaklarda, beldelerde, ilçelerde, şehirlerde ve 20 bine yakın köyde yaşayan kedi ve köpekler için katliam getirecek yasa tasarısını geri çekmenizi bekliyoruz.
Kapalı kapılar ardında kelime oyunları ile kılıflar uydurularak hazırlanan bu tasarı ile sokaklardaki bütün kedi ve köpeklerin toplanarak, bir süre sahiplendirme kılıfı ile bekletilip sonra öldürülmelerini içeren yasa tasarısını lanetliyoruz.
* Bu tasarıyı hazırlayan bürokratlar, hayvan sayısının artmasını “hayvanların alındıkları ortama geri bırakılmasına” bağlayarak tüm hayvanların toplatılıp ölüm barınaklarına gönderilmesini öngörmektedir. Asıl sorun, belediyelerin 20 yıl boyunca yasaya rağmen bakımevi kurmaması ve kısırlaştırma yapmamasıdır.
*Kanunun ana ruhu ve lafzına aykırı olarak, hayvanların korunmasını esas amaç olmaktan çıkarıyor. Hayvanların refahı insan, hayvan ve çevre sağlığının gözetilmesi kaydıyla göz önüne alınacak deyip, bunu tasarının her maddesinde ötenazi kılıfında öldürmeye bağlıyor. Bütün kedi ve köpeklerin barınaklara toplanacağını ifade ederken, hayvanların sahiplendirilinceye kadar bakılacakları ifadesi ile sonrasında öldürülecekleri boşluğunu bırakmaktadır.
*Kedi ve köpekler için “öldürme” kelimesini “ötenazi” ile değiştirerek, sadece hayvan sayısını azaltmak için öldürülmelerini savunmaktadır. Ev Hayvanlarının Korunmasına Dair Avrupa Sözleşmesi’nin maddelerini çarpıtarak, öldürmenin doğru yöntem olduğunu tasarıya koymaktadır.
*Bu tasarıyı hazırlayanlar, Ev Hayvanlarının Korunmasına Dair Avrupa Sözleşmesi’nde kedi ve köpekler için sadece sayıyı azaltmak üzere ötenazi işleminin yapılmasının uygun olduğunu iddia etmektedir. Oysa sözleşmede, hayvanların kısırlaştırılmalarını teşvik etmek gerektiği yer almaktadır.
*Tasarıda, bakımevine alınan hayvanlardan saldırgan olanların belediyelerce öldürülmesi yer almaktadır.
*20 yıldır kısırlaştırma yapmayıp çoğalan hayvanları toplayıp başka yerlere atan belediyelere bir yaptırım uygulamayan bakanlık, şimdi toplanan hayvanların başka yerlere atılmasını yasak kapsamına alarak belediyelere ceza getirmenin yolunu açmaktadır. Amaç, hayvanların barınaklara doldurulup yenilerine yer açmak için belediyelerin öldürmelerini sağlamaktır.
*İl Hayvanları Koruma Kurulu’nun tanımını değiştirerek, hayvanların korunmasını engelleyip, öldürülmelerini bu kuruldan çıkarmayı yasal hale getirmektedir.
*El konan sahipli hayvanların koruma altına alınması ifadesi değiştirilmiş, diğer hayvanlar gibi barınaklarda sahiplendirilinceye kadar bakılması ve sonra öldürülmesi tasarıya konmuştur.
*Mevcut kanun öldürmeyi TCK ile suç saydığı için, öldürmenin adını ötenazi ile değiştirip, öldürmeyi 5996 sayılı Veteriner Hizmetleri Kanunu ile sağlamayı tasarıya koymaktadır.
*Tasarıda, sorumluluğunu yerine getirmeyen belediye başkanı ve yetkililerine 6 aydan 2 yıla kadar hapis cezası öngörülmektedir. 20 yıldır kısırlaştırma ve bakımevi için kaynak ayırmayan belediye başkanlarına uyarı bile yapamayan bakanlık, şimdi belediye başkanlarına 2 yıla kadar hapis cezası getirmektedir. Amaç, belediyeleri dolu barınaklarla baş başa bırakıp hayvanları öldürmeye mecbur etmektir.
*Mevcut kanunda Yerel Hayvan Koruma Görevlileri’nin tek görevi sokaklardaki kedi ve köpeklere bakmak değil, aynı zamanda bakımevlerine alınmaları, kısırlaştırma süreçlerinde ve sahiplendirilmeleri için yerel yönetimlerle eşgüdümlü çalışmaktır. Tasarıda, Yerel Hayvan Koruma Görevlileri tamamen kaldırılmaktadır. Bu, hayvanların kimse tarafından sorgulanmadan toplanıp, sağlıksız koşullarda öldürülmelerine ortam hazırlamaktadır.
TBMM’deki milletvekillerini ve kamuoyunu bu ölüm yasasına karşı durmaya çağırıyoruz. Katliamı durdurun, kısırlaştırma ve sahiplendirme ile hayvanların yaşam haklarını koruyun.”