Katsushika Hokusai, “Under the Wave off Kanagawa”, 1830–32, The Metropolitan Museum of Art

Şimdi, Burada, Güvende

//

“Under the Wave off Kanagawa” sanat tarihinin en önemli eserlerinden biri kabul edilmektedir. Japonya’nın simgesi olan Fuji Dağı, küreklerine tutunan kayıklarındaki balıkçıları ezmek üzere olan dev dalgalar arasından  görülür. Bugün Metropolitan Museum’da  bulunan ve sanat tarihinin en ikonik tablolarından biri olarak kabul edilen başyapıt çok çeşitli şekillerde yorumlanmıştır.

Psikoterapi yaklaşımlarında bu ikonik tablo oldukça sık karşımıza çıkar; eserde görünen devasa dalgaların yaşadığımız fırtınaları ve travmaları sembolize ettiği düşünülür.

“Kim ki doğru şekilde kaygılanmayı öğrenir, nihai olanı öğrenir”– Soren Kierkegaard

(Danimarkalı varoluşçu filozof, teolog. 1813-1855)

ABD’li Dr. Peter Levine tarafından geliştirilmiş olan Somatik Deneyimleme travma ve kronik stresin yarattığı olumsuz etkileri iyileştirmeye yönelik, beden merkezli psikobiyolojik bir yaklaşım. Yaşadığımız büyük depremin ardından kendi kaynaklarımızı keşfetmemiz ve sinir sistemimizin sağlığına kavuşması için başvurabileceğimiz bir yöntem.

Deprem nedeniyle sevdiklerini, evlerini, yuvalarını, işlerini kaybeden insanları uzaktan izlemek ve böylesi bir kaderin deprem ülkesinde yaşayan bizlerin de başına gelebileceğini bilmek küçükten büyüğe hepimiz için önemli bir stres faktörü oluşturuyor. Büyük bir belirsizlikle karşı karşıyayız. Evlerimizin sağlamlığı konusunda raporlar alsak da bizim veya sevdiklerimizin depreme nerede yakalanacağımız tam belli değil… Belirsizlik bu kadar yüksek iken yetkili mercilerin böyle büyük bir afet karşısındaki yetersizliği yaramıza tuz basıyor. Böylesi bir akıbet ile karşı karşıya kalma ihtimali şöyle dursun; şu anda insanların böylesi bir durumla karşılaşmış olması hepimize çok ağır geliyor.

“Güvende” Hissetmek Mümkün mü?

Uykularımız kaçıyor, yemek içmek keyif vermiyor. Hayat anlamsızlaşıyor! Çünkü ‘güvende’ hissetmiyoruz. Peki böylesi bir ortamda yeniden “güvende” hissetmek mümkün mü? Somatik Deneyimleme* yaklaşımına göre bu sorunun cevabı evet! Bedenimizin (fiziksel ya da duygusal anlamda) bir ölüm tehdidiyle karşı karşıya kalması, tüm travmaların ortak noktalarından biri denebilir. Korku duygusu, yerleşik hayata geçmezden evvel vahşi bir hayvandan kaçarken atalarımızın çok işine yaramış olmalı! Böyle bir durumda böbrek üstü bezleri adrenalin ve kortizol gibi stres hormonları salgılar. Beden sindirim işlevlerini durdurur. Harekete geçmek için kullanılacak olan kaslara daha fazla oksijen taşımak için kan basıncı artar. Böylece beden kendisini hayatta tutacak en uygun stratejiyi belirlemek mümkünse kaçar; değilse savaşır bu da mümkün değilse sistem kendini kapatarak koruma altına alır. Sinir sistemimiz hayatta kalmaya programlıdır. Hayatta kalmak için ne gerekiyorsa yapar.

Peki şu an içinde bulunduğumuz afet ortamının tüm bunlarla ne ilgisi var? Depremden etkilenen kişilerin başka bir şehre gitseler dahi sürekli deprem oluyormuş gibi hissettiklerini duymuşsunuzdur. Bu, bedenimizin travma anının halen devam ettiğini sanması ya da travma anının bittiği bilgisini beynin henüz işlemleyememesi ile açıklanabilir. Bir başka deyişle, depremi deneyimleyen kişiler deprem anında sinir sisteminin aşırı uyarılması sonucu bedende ortaya çıkan kaç/savaş enerjisini topraklamak ve stabilize olmak yani şok travmasından çıkmak için desteklenmelidir. İşte Somatik Deneyimleme burada devreye girer.

Deprem sonrası Hatay’ın drone ile çekilen görüntüleri. Fotoğraf: AA

Somatik Deneyimleme yaklaşımına göre travma, çok ani, çok beklenmedik ve çok fazla gelen bir uyarım sonucu; sinir sistemimizin nefes alıp verme gibi genişleme-daralma veya açılma kapanma gibi özetlenebilecek doğal akışının bozulmasıdır. Depremi yaşayan herkesin travmatik bir olay yaşadığı söylenebilir. Depremin, deneyimleyen herkes için travmatik olduğu yani sinir sistemi için fazlaca bir uyarım olduğu da söylenebilir. Hatta deprem bölgesinde olmayan kişiler dahi bu depremin ortaya çıkardığı sonuçları travma olarak deneyimleyebilir. Bu travmanın yaralarının nasıl sarılacağı ise travmatik olayın sonuçlarına ve sonrasında nasıl onarıcı deneyimlerin yaşandığına bağlıdır.

Somatik deneyimlemenin kurucusu Dr.Peter Levine, bir kemiğimiz kırıldığında yapılan alçının aslında bedenin kendi kendini iyileştirmesine alan açmak olduğunu söyler. Kemiklerin kaynaması için o bölge hareketsiz tutulur ki beden o bölgeyi onarabilsin. Benzer şekilde, yaşanan travmatik bir olay karşısında o kişiyi gerçekten dinlemek ve onun yaşadığı acı karşısında hazır bulunabilmek ve bu acıyı karşılamak da kemiğe alçının sağladığı ortam gibi sinir sistemine onarıcı bir deneyim imkanı sunar. 

Somatik Deneyimleme, içinde bulunduğumuz durumlar gibi, kronik stres ve travmanın yarattığı etkileri iyileştirmeye yönelik psiko-biyolojik bir yaklaşımdır. Biyolojik temeli, stres ve travmanın etkilerinin bedensel olmasına (uykusuzluk, iştah kaybı, kabuslar, psikosomatik semptomlar, vb) dayanırken psikolojik temeli ise bu bedensel etkilerin fark ettiğimiz ya da çoğunlukla fark etmediğimiz çeşitli duygularla (korku, öfke, çaresizlik, önceki hayatımızda yaşadığımız travmaların tetiklenmesi, vb.) beraber bulunarak ruhsal semptomlar ortaya çıkarmasına dayanıyor.

Bedenle Yeniden Bağ Kurmak

Somatik Deneyimleme doğrudan depremi yaşamamış olup medyadan izledikleri bilgilerden veya olası bir deprem beklentisinden tetiklenen insanlara da aynı şekilde yardımcı olabilir.

Somatik Deneyimleme bize kaynaklarımızı hatırlatarak bedenimizle yeniden bağ kurmamızı sağlar. Şimdi-ve-buradaya gelmemize olanak tanır ve  bu sayede yeniden ‘güvende’ hissetmek için neye ihtiyacımız olduğunu anlayabiliriz. Güvende hissetme halinin duyumsamasını şu anda bize deneyimletir. Bu yaşanan güvenlik hali mutlak bir güvenlik hissi olmasa bile görece kendimizi daha güvende hissetmemiz mümkün olabilir. Somatik Deneyimleme depremi veya depremin ortaya çıkardığı sonuçları değiştiremez ancak sinir sistemlerimizin böylesi zorlu bir deneyime verdiği tepkiyi değiştirebilir; bizi yeniden bedenlerimize getirebilir; olaylara ilişkin duygularımızı anlamaya imkan sağlar. Böylece iç dünyamız ile deneyimlerimiz birbirine uyumlanır.

İlginizi çekebilir:  "Mimaroğlu" Belgeseli MUBI’ye Geliyor

Kierkegaard’ın dediği gibi ‘doğru şekilde kaygılanmayı’ öğrenmemiz ve aslolana veya nihaiye giden yol bu şekilde açılabilir.

Deprem haberleri sizi fazlaca etkilediyse veya kendinize (ve yalnızca size) tuhaf gelen bir şekilde umursamıyorsanız küçük bir uygulama size iyi gelebilir. 

Bir nefes alın ve ayaklarınızın altında yerin sizi nasıl tuttuğunu fark edin. Ayak tabanlarınızı hissediyor musunuz? 

(Ayaklarınızı yerde oldukları halde sanki havada gibi hissediyorsanız, ayaklarınızın parmak uçlarına sonra da topuklarınıza doğru bastırın. Sonra, ayak bileklerinizi teker teker çok yavaşça hareket ettirin. İki ayak bileğinizi de hareket ettirdikten sonra şimdi tekrar bakın ayaklarınızı az önceye göre daha çok hissediyor musunuz? Cevabınız hayır ise bir ayağınız yere basarken diğer ayağınızı kucağınıza alıp ayak tabanı ve ayak parmaklarınıza masaj yapın.) 

Ayaklarınızı az önceye göre daha çok duyumsuyorsanız devam edelim. 

Oturuyorsanız oturduğunuz yeri fark edin. Oturduğunuz yer ile temas eden beden bölgelerinizi fark edin. Koltuk sizi nasıl tutuyor iyice duyumsayın. Koltuğa kendinizi birazcık daha bırakmanız (örneğin yüzde beş kadar daha) mümkün mü içinizden bunu araştırın. Sırtınızın desteğe ihtiyacı varsa (örneğin fazladan bir yastık) bu desteği alın. İçinde bulunduğunuz odaya veya mekana sanki ilk kez görüyormuşsunuz gibi bakın, etrafı meraklı gözlerle inceleyin. Gözlerinizi etrafta gezdirirken göz hareketlerinizle boyun kaslarınızın beraber hareket etmesine izin verin. Gözlerinizin bakmaktan hoşlandığı bir şeye rastlarsanız ona bir süre bakın ve göz kaslarınızdaki rahatlamayı fark edin. 

Odaya göz gezdirdikten sonra bedeninizi fark edin. Bedeninizde görece güvende hisseden neresi var? Bu güven hissini rahatlık, yumuşaklık, gevşeklik veya açıklık gibi farklı şekillerde de duyumsuyor olabilirsiniz. Sadece fark edin. Siz dikkatinizi güvende hissetmeye yöneltirken bedende ağrı, acı veya hissizlik fark ediyor olabilirsiniz. Bu nahoş duyumsamayı fark edin ve dikkatinizi tekrar az önce fark ettiğiniz hoş duyumsamanın bedeninizdeki farklı tezahürlerine (rahatlık, yumuşaklık, gevşeklik, açıklık, vb.) yöneltin. Diyelim karnınızda bir yumuşaklık fark etmiştiniz. Yumuşaklığın içinde kalmak için biraz zaman verin. Şimdi az önce hissettiğiniz nahoş duyumsamaya bir an için tekrar dönün. Herhangi bir değişim oldu mu? Azalmış, artmış veya aynı kalmış olabilir. Sadece fark edip yeniden yumuşaklık duyumsamasına geri gelin. 

Şimdi ise size çok iyi geldiğini bildiğiniz bir kaynak düşünün. Bu, evcil hayvanınız ya da üstünüzdeki battaniye gibi dokunabileceğiniz bir kaynak olabileceği gibi geçen yaz yaptığınız tatilden aklınızda kalmış o çok iyi hissettiğiniz an gibi bir deneyim de olabilir. İçtiğiniz kahvenin kokusu olabilir veya arkadaşlarınızla sohbet ederken hissettiğiniz o hoş duyumsama olabilir. Sevdiğiniz bir yemeğin tadı veya yeğeninizle oyun oynadığınız bir anı olabilir. Bu kaynağı duyumsamak üzere bedeninize zaman verin. Diyelim geçen yaz tatilinizden bir anı kaynak olarak seçtiniz. O gün hava nasıldı? Neredeydiniz? Belki çok güzel bir mekanda yemekteydiniz ve yemeği çok beğenmiştiniz. Yemeğin tadını hatırlıyor musunuz? Belki sevdiğiniz grubun konserindeydiniz. Hangi şarkıları söylemişlerdi? Belki de uykudan uyanıp iyice dinlendiğinizi fark ettiğiniz bir andı. Belki de teninizde güneşin sıcaklığını hissetmiştiniz. Şimdi bu anı düşündüğünüzde bedeninizde ne fark ediyorsunuz? Gevşeyen, rahatlayan, hislerin geri gelmesine benzer şekilde karıncalanan, yumuşayan yerler var mı bedeninizde? Ortaya çıkan duyguları elinizi kalbinizin üstüne koyarak destekleyebilirsiniz.

Sadece fark edin… 

 somatikdeneyimleme.com

@somatikdeneyimleme

Somatik Deneyimleme

Orijinal adıyla Somatic Experiencing, travma ve kronik stresin yarattığı olumsuz etkileri iyileştirmeye yönelik, kısa süreli, beden merkezli psikobiyolojik bir yaklaşım olup bedendeki duyumların farkındalığa geçirilmesi ve takibi ile sinir sisteminin kendini dengeleme kapasitesinin yeniden kazanılmasını amaçlar. Somatik Deneyimleme ABD’de biyofizik ve psikoloji alanlarında doktora dereceleri bulunan Dr. Peter Levine tarafından 1970’lerden itibaren geliştirilmeye başlanmıştır. Dr. Peter Levine’in Türkçe okunabilecek kitapları ise şunlar: Kaplanı Uyandırmak Travmayı İyileştirmek, Dile Gelmeyen Bir Sesle, Travma ve Anı, Ağrıdan Kurtulmak, Ey Travma Bizden Uzak Dur, Bir Çocuğun Gözünden Travma.

Previous Story

Institut français 2023 Çeviri Ödülü

Next Story

Satılan Eserlerin Yarısı 20 Milyon Doların Üzerinde

0 0,00
02_ArtDog_CD_Logo_RGB_Black

BÜLTEN

Türkiye ve dünyadan haftalık kültür-sanat haberleri, inceleme yazıları, sergiler ve etkinlikleri takip et.

Bülten aboneliğinde ArtDog Istanbul’un gizlilik sözleşmesini kabul etmiş olursunuz.