Sanatçıların Karantina Günlükleri-3- Nezaket Ekici

/

Global Covid-19 salgını sürecinde herkes gibi evlerinde vakit geçiren sanatçıların günlük rutinlerini paylaştıkları Sanatçıların Karantina Günlükleri Serisi’nin üçüncü konuğu performans sanatçısı Nezaket Ekici. Sanatçı son olarak karşımıza Sakıp Sabancı Müzesi’ndeki “Marina Abramovic + MAI Akış/Flux” sergisindeki performansıyla çıkmıştı…

Evde geçirdiğiniz bu karantina süreci içerisinde zihninizi en çok meşgul eden, kafa yorduğunuz konular neler?

Şu anda korona virüsü salgını sebebiyle iptal edilen performanslarım ve sergilerle meşgulüm. Tabii ki bu durum, benim gibi geliri performanslara, etkileşimlere bağlı olan pek çok bireysel sanatçı için de geçerli. İptal edilmeyen etkinlikler olsa bile, gerçekleşecekler mi ya da ne zaman gerçekleşecekler, emin değilim.

Neler izliyorsunuz bu dönemde?

Sinemayı çok seviyorum ve bu süreçte çok özlüyorum. Şu an 1927 ve sonrası dönemden eski filmlere odaklandım. Mesela Fitz Lang’in “Metropolis”i… Hangi fikirlerin yüz yıl önce çoktan hayata geçirilmiş olduğunu görmek hayret verici. Son izlediğim film Alfred Hitchcock’un “39 Basamak”ı oldu. Dizi izlemeyi sevmiyorum fakat mini dizi “Unorthodox”u izledim. Kendini özgür hissetmediği için içinde bulunduğu ortodoks yahudi topluluğundan kaçan yahudi bir kızın hikayesini anlatıyor, çok güzel bir dizi. Birkaç hafta önce diziyi izlediğimde, gerçekten sarsıldım.

Müzik  ya da podcast’ler,  neler dinliyorsunuz?

İlginizi çekebilir:  59. Venedik Bienali'nin Artistik Direktörü: Cecilia Alemani

Farklı müzik türleri konusunda oldukça açık fikirliyim. Türkçe pop’tan Afrikan dans müziklerine, İtalyanca ve İspanyolca şarkılardan, soul, funk, hiphop, caz ve klasik müziğe kadar çok farklı tarzlarda müzik dinliyorum. Şu aralar canlı yayınlanan operaları izlemeyi seviyorum.

Peki vaktinizi hangi kitapları okuyarak geçiriyorsunuz?

Kütüphanalere gitmeyi çok severim, maalesef şu anda mümkün olmuyor. Evdeki kitaplığımdan, satın alıp henüz okumaya fırsat bulamadığım kitaplarımı buldum. Alman yazar Patrick Süsskind’in 1987’de yayımladığı “Die Taube” (Güvercin) kitabını okuyorum. Meşhur “Koku” kitabının yazarı kendisi. “Güvercin” oldukça ilginç bir hikaye. Şu anda yaşadığımız korona günleri ve evde kalma durumuyla da bir anlamda uyuşuyor. Hikaye, otuz yıldan uzun süredir yaklaşık 8 metrekarelik küçük bir odada yaşayan bir adamı anlatıyor. Adam odasını seviyor ve hiç ayrılmak istemiyor. Ona göre odası sadık, güvenilir, sabırlı ve istediği her şeyin olduğu bir yer. Ta ki bir gün kapısına bir güvercini gelmesiyle alışık olduğu düzeni altüst olana kadar…

Nezaket Ekici

pars pro toto

Performance Installation 2019

Presented :  UNTER STROM Summer workshop 2019 and art exhibition of Endmoräne e.V.

in the former Turbinenhalle am Stienitzsee, Rüdersdorf near Berlin. 22.6.-7.7.2019

Photos: Andreas Dammertz
Previous Story

‘Düşünme İkonları Konuşma Dizisi’ YouTube’da

Next Story

İKSV’den rapor: Pandemi Sırasında Kültür-Sanat Alanının İhtiyaçları 

0 0,00
02_ArtDog_CD_Logo_RGB_Black

BÜLTEN

Türkiye ve dünyadan haftalık kültür-sanat haberleri, inceleme yazıları, sergiler ve etkinlikleri takip et.

Bülten aboneliğinde ArtDog Istanbul’un gizlilik sözleşmesini kabul etmiş olursunuz.

Verified by MonsterInsights