Deprecated: Creation of dynamic property Post_Views_Counter::$settings is deprecated in /var/www/vhosts/artdogistanbul.com/httpdocs/wp-content/plugins/fox-post-views-counter/post-views-counter.php on line 105

Deprecated: Creation of dynamic property Post_Views_Counter::$query is deprecated in /var/www/vhosts/artdogistanbul.com/httpdocs/wp-content/plugins/fox-post-views-counter/post-views-counter.php on line 106

Deprecated: Creation of dynamic property Post_Views_Counter::$cron is deprecated in /var/www/vhosts/artdogistanbul.com/httpdocs/wp-content/plugins/fox-post-views-counter/post-views-counter.php on line 107

Deprecated: Creation of dynamic property Post_Views_Counter::$counter is deprecated in /var/www/vhosts/artdogistanbul.com/httpdocs/wp-content/plugins/fox-post-views-counter/post-views-counter.php on line 108

Deprecated: Creation of dynamic property Post_Views_Counter::$columns is deprecated in /var/www/vhosts/artdogistanbul.com/httpdocs/wp-content/plugins/fox-post-views-counter/post-views-counter.php on line 109

Deprecated: Creation of dynamic property Post_Views_Counter::$crawler_detect is deprecated in /var/www/vhosts/artdogistanbul.com/httpdocs/wp-content/plugins/fox-post-views-counter/post-views-counter.php on line 110

Deprecated: Creation of dynamic property Post_Views_Counter::$frontend is deprecated in /var/www/vhosts/artdogistanbul.com/httpdocs/wp-content/plugins/fox-post-views-counter/post-views-counter.php on line 111

Deprecated: Creation of dynamic property Post_Views_Counter::$dashboard is deprecated in /var/www/vhosts/artdogistanbul.com/httpdocs/wp-content/plugins/fox-post-views-counter/post-views-counter.php on line 112

Deprecated: Creation of dynamic property Post_Views_Counter::$widgets is deprecated in /var/www/vhosts/artdogistanbul.com/httpdocs/wp-content/plugins/fox-post-views-counter/post-views-counter.php on line 113

Deprecated: Creation of dynamic property WP_Rocket\Engine\Preload\SitemapPreloadSubscriber::$options is deprecated in /var/www/vhosts/artdogistanbul.com/httpdocs/wp-content/plugins/wp-rocket/inc/Engine/Preload/SitemapPreloadSubscriber.php on line 26

Deprecated: Creation of dynamic property WP_Rocket\Engine\Preload\SitemapPreloadSubscriber::$sitemap_preload is deprecated in /var/www/vhosts/artdogistanbul.com/httpdocs/wp-content/plugins/wp-rocket/inc/Engine/Preload/SitemapPreloadSubscriber.php on line 27

Deprecated: Automatic conversion of false to array is deprecated in /var/www/vhosts/artdogistanbul.com/httpdocs/wp-content/plugins/wp-rocket/inc/3rd-party/plugins/seo/yoast-seo.php on line 10
Parlak Müzeler, Naif Umutlar: Fenix - ArtDog Istanbul
FENIX binası. Fotoğraf: Iwan Baan

Parlak Müzeler, Naif Umutlar: Fenix

Bir zamanlar Avrupa’dan Amerika’ya göç edenlerin son durağı olan Rotterdam, şimdi bu yolculukların hikâyesini anlatan bir sanat müzesine ev sahipliği yapıyor. Mimariyle hafıza arasında kurulan bu güçlü bağ, ilk adımda bile kendini hissettiriyor.

/

Rotterdam için alışılmadık derecede güneşli bir sabahta, bir zamanlar Albert Einstein ve Willem de Koning gibi isimlerin ABD’de yeni bir hayat kurmak üzere yola çıktıkları Rijnhaven’a doğru yol alıyorum. Metro ineceğim durağa yaklaşırken Maas Nehri’nin kumla doldurulan ucunun üzerinden geçiyoruz, son aylarda hep olduğu gibi, birkaç traktör hummalı bir şekilde çalışıyor. Önümüzdeki otuz yıl içinde Rotterdam’a inşa edilecek otuzdan fazla gökdelenin bir kısmı da bu kumların üzerinde yükselecek. Ama bu sabah konu bu değil, şehrin yeni müzesi Fenix. Bir süredir müzenin etrafında yükselen heyecan, basın ön izlemesi gününde elle tutulur bir halde (ve üç gün sonra, bu satırlar yazılırken devam ediyor.)

Kendisini “göç konusuna odaklanan bir sanat müzesi” olarak tanımlayan Fenix’i haritaya koyan temel öge, Pekinli mimar Ma Yansong’un tasarladığı Fırtına. Müzenin renderlarını ilk gördüğümde sergi salonlarının da içine yerleşeceğini düşündüğüm, daha sonra bir seyir terasına çıktığını anladığım bu ayna yüzeyli ve görkemli yapı, aslında müzenin omurgasını oluşturan ve içeriden dışarıya uzanan şairane bir merdiven. Sergi mekânları ve etrafındaki halka açık alanlar ise yeniden işlevlendirilmiş birkaç büyük ticari deponun içinde konumlanıyor. MAD Architects’in kurucusu Yansong, bu proje için âtıl durumdaki depoları gezmeye gelip, Maas Nehri ve etrafına ilk baktığında “hareket,” demiş. Ki bu tanımda müzenin içinde bulunduğu Rijnhaven bölgesinin yıllarca Avrupa’dan Amerika’ya giden göçmenlerin son durağı olması kadar, nehir ve üzerinde devam eden ticari aktivitenin hareketi de var. 

Fenix merdivenleri (atrium). Fotoğraf: Iwan Baan

Bu kelimeyi mimari bir dile çeviren Fırtına, esasında yer yer birbirine sarılıp ayrılan, sürprizli ve duygulandırıcı, çift yönlü bir merdivenden oluşuyor. Resmi olmayan kaynaklara göre adını göçün doğrusal olmayan, alçalıp yükselen, yalnızlaştırıp (inşallah) toplumla yeniden buluşturabilen doğasından alıyor. Ne bekleyeceğimi bildiğimi düşünerek gitmiş olsam da, bina beni ve ilerleyen günlerde kapısından giren herkesi biraz sarhoş ediyor. 

Borusan Mid
Borusan Mid Mobil

Sergi salonları. Fotoğraf: Iwan Baan

Sergi alanlarına yol alırkense aklımda 58. Venedik Bienali ve Christoph Büchel’in Barca Nostra işi var. Hatırlatma mahiyetinde: İsviçreli sanatçı Arsenale’de, Libya’dan Avrupa’ya yol alırken batan, 1000 kişinin hayatını kaybettiği bir mülteci botunu sergilemiş ve anlaşılabilir bir şekilde eleştirilmişti. Açıkçası, Hollanda kendi tarihinin en sınırlayıcı ve müdahaleci göçmen politikalarını henüz duyurmuşken sergi alanlarında ne göreceğimi merak ettim. Müzenin ana açılış sergisi “All Directions,” tarihte içinde bulunduğumuz ana dair etkileyici bir hikâye anlatmayı iyi beceriyor. Göç, kimlik, şans, sınır, kaçış ve ev olmak üzere altı alt tema altında şekillenen, 150 farklı işi barındıran sergi, bir tarafıyla bir yıldızlar geçidi. Beni daha çok meşgul eden eserlerse Benjamin Li, Maria Kulikovsa, Sarah Abu Abdallah gibi daha genç sanatçılara ait. Li, Hollanda’daki Çin-Endonezya restoranlarını ziyaret edip menülerindeki “aynı” yemeği fotoğraflıyor (ve daha sonra belgelendirmesini ışıklı bir panonun üzerinde sergiliyor), Kulikovska ise doğup büyüdüğü Ukrayna’yı Rus işgalinden sonra terk etmek zorunda kaldığında Avrupa ülkelerinde yaptığı sayısız başvuruyu A4 boyunda sulu boya tablolara çeviriyor. Sarah Abu Abdallah, iklim değişikliği sebebiyle artık memleketinde yetişmeyen domatesleri duvar halılarıyla ölümsüzleştiriyor. Hana El-Sagini’nin “Mavi Terlikler”i (“The Blue Slippers”,) Kimsooja’nın “Bottari Kamyonu” (“Bottari Truck”,) Subodh Gupta’nın gümüş ve altın bavul arabası heykeli “Yedi Kıta için Araç” (“Vehicle for the Seven Seas”) ise açıkçası hemen Instagram/Tiktok içeriği için kolay yemler hissini veriyor (ki iki İtalyan gazetecinin bavul arabasını itiyor gibi yaparak çektikleri neşeli fotoğrafa şahit oldum.) Neyse, içimizde hiç sosyal medyaya içerik çıkarma “günah”ı olmayan ilk taşı atabilir.  

“The Refugee Nation Flag”, Yara Said, Fenix

Son olarak, Fenix’te de mültecileri taşımış bir sandal sergileniyor. İyi niyetli bir okumayla, deniz aracının bağlamını Venedik Bienali’ne göre biraz daha değiştiren bir şey varsa hemen yanında asılı duran, Suriyeli sanatçı Abdalla Al Omari’ye ait tablo, “Sandal” (“The Boat”) Amari, eserinde Merkel ve Trump gibi liderleri ahşap bir teknenin üzerinde resimliyor. Müzenin yürüyerek 20 dakika ötesinde, Erasmus Köprüsü’nün bir ayağındaki gönderlerde ise bir diğer Suriyeli sanatçı, Yara Said’in “Mülteci Devleti Bayrağı” (“The Refugee Nation Flag”) bayrakları dalgalanıyor. Avrupa’ya ulaşmak için hayatını tehlikeye atarak Türkiye’den Midilli Adası’na bir sandalla geçen Said’in bayrakları, bu yolculuklarda mültecilere verilen can yeleklerinin turuncu-siyah renginde. 

Sergiye dair bir diğer dikkat çekici konu, Ukrayna-Rusya savaşıyla ilgili atıflarda bulunurken Filistin’den hiç bahsetmemesi. Öyle ki sergide bu konunun uzağından şöyle bir geçen tek eser Barthélémy Toguo’nun “Sınırlar” (“Borders”) serisi. Toguo’nun 18 kurgusal pasaport damgası arasında Kudüs-Ramallah da var. Filistin’in 1948’den bu yana tarihi ve serginin kurgulandığı 18 ay boyunca İsrail’in Gazze’ye saldırılarının gittikçe daha çok şiddetlendiği göz önünde bulundurulursa, küratör/FENIX Filistinlileri yerinden edilmiş ve hareket etmeye zorlanan bir halk olarak görmüyor mu, öyle görmüyorsa nasıl görüyor merak ediyoruz. 

Family of Migrants sergi salonu. Fotoğraf: Iwan Baan

Giriş katındaki iki sergi alanındaysa müzenin uzun süredir mesajladığı “Bavul Labirenti” (“The Suitcase Labyrinth”) ve ismiyle MoMA’daki 1955 tarihli “İnsan Ailesi” (“The Family of Man”) sergisine atıfta bulunan “Göçmenler Ailesi” (“The Family of Migrants”) fotoğraf sergileri var. “All Directions”taki bağlamsal çatıyı “Göçmenler Ailesi”nde bulamasak da, serginin içinde yer aldığı oda, ileride daha genç sanatçıların da yer bulabileceği, dinamik bir fuaye alanını vaat ediyor. “Bavul Labirenti”nin bir yanında ulaştığınız zaman çizelgesi ise 1300’lerden başlayarak Rotterdam ve Hollanda’nın kendi göç tarihinden günümüze değerli bir çizgi çiziyor. Bu sergi, ayrıca her yaştan izleyicinin ilişkilenebileceği bir deneyim olarak hazırlanmış. 

Plein, Fenix. Fotoğraf: Iwan Baan

Son olarak, açılış haftasıyla beraber müzenin bir parçası olan Plein’da (“meydan”) da halka açık etkinlikler başladı ve Fenix burayı yereldeki insanların sahipleneceği bir yer yapmak istediğinden, atölyelerin, etkinliklerin Rotterdam halkı ve sivil toplum kuruluşlarıyla ortaklaşa planlayacağından sıkça bahsediyor. Fırtına’nın en üstüne tırmanıp Rotterdam’a doğru baktığınızda karşınızda şehrin diğer parlak ve yenilikçi binası, Depot Boijmans duruyor. Bir Anish Kapoor heykeline benzeyen bu binanın özelliği, bir gün şehri su basarsa deposundaki binlerce eserin zarar görmeyeceği şekilde tasarlanmış olması. Burada günbegün yaşayan bir birey olarak, Hollanda’nın “sürdürülebilirlik”, “yenilikçilik”, “çeşitlilik” gibi kelimeleri sahiplenmeyi çok sevdiğini, çoğu zaman iyi başardığını ve bununla gurur duyduğunu biliyorum. Fenix’le ilgili belki de en çok sorgulanan ve Hollanda medyasında da tartışılan şey, “göç” meselesini sahiplenmedeki samimiyeti. “All Directions” sergisinde belki de en çok etkilendiğim eseri, Shilpa Gupta’nın belirli aralıklarla duvara çarpan ve korkutucu bir ses çıkaran demir kapısını düşünüyorum. Eser etiketinde kapı duvara her çarptığında duvarı biraz daha “bozacağı” ve en nihayetinde yıkacağı yazıyor. Özel sermaye ve pırıl pırıl yeni bir müze bu “yıkım”da duvar yerine kapı olmayı seçmiş olabilir mi? Biraz naifçe ama inandığımızda Fenix’in merdivenleri umuda çıkıyor. 

 

Previous Story

“Hatırlama Biçimleri” Elgiz Müzesi’nde

Next Story

İstanbul Araştırmaları Enstitüsü’nden Maceraperest Bir Sergi

0 0,00

Deprecated: Use of "parent" in callables is deprecated in /var/www/vhosts/artdogistanbul.com/httpdocs/wp-content/plugins/wp-rocket/inc/Dependencies/Minify/JS.php on line 127