Hızlı tüketim çağında unutulmaya yüz tutmuş sanat ve zanaat geleneğini günümüze taşıma vizyonuyla kurulan Panghia’nın özel sergisi, Mart ayı sonuna kadar Geylan Gallery‘de görülebilir. Her biri birer çağdaş sanat objesi gibi tasarlanan Panghia mücevherleri, zamansızlığa ve zanaatkarlığa verilen değeri yansıtan parçalardan oluşuyor. Kelime anlamı olarak “tüm dünya” ya da “evrensel toprak” anlamına gelen markanın kurucuları Gizem-Ali Geylan, mücevher endüstrisine ve dünya kültür mirasına tasarımlarıyla derin izler bırakmış, gelecek nesillere ilham kaynağı olmuş bir ailenin mirasını devraldıklarını anlatıyorlar.
Panghia’nın Hikâyesi
Panghia’nın hikâyesi, ailenin bu eşsiz mirasını, farklı sanat disiplinlerinden gelen genç neslin çağın ruhunu yakalayan çağdaş tasarımlarıyla mücevher dünyasına yeni bir soluk getirme isteğiyle başlamış. Hikâyelerini şöyle anlatıyorlar:
“Panghia’yı kurarken hedefimiz, zanaat kültürünü sürdürülebilir bir gelişimle geleceğe taşımak ve yenilikçi tasarımlarla harmanlanmış, üstün işçilik kalitesine sahip zamansız eserler yaratmaktı. Bu yolculuk, zanaatın sürekli bir yaratım süreci olduğunu gösteriyor. Değerli obje kültürü, yalnızca bugünün ihtiyaçlarına cevap vermekle sınırlı kalmaz; aynı zamanda gelecek için bir köprü inşa eder. İşte bu yüzden, Panghia’nın her tasarımı, estetik bir obje olmanın ötesinde, zamana meydan okuyan bir bağ kurmayı hedefler.
Ar-Ge ekibimizden tasarımcılarımıza, usta zanaatkârlarımızdan sanat stüdyomuza kadar her biri alanında uzman geniş bir ekiple çalışarak, her bir parçayı titizlikle geliştiriyoruz. Farklı disiplinlerden gelen sanatseverlerin ihtiyaçlarına yönelik çözümler sunarken, kültürümüze olan bağlılığımızı ve işimize duyduğumuz saygıyı her adımda koruyoruz. Bu yolculuğun parçası olan, emeklerini ve ruhlarını bu mesleğe adamış, bizimle birlikte büyüyen, kendileri öğrenirken bize de öğreten tüm usta zanaatkârlara, yaratıcı ekibimize ve destekçilerimize gönülden teşekkür ediyorum. Bu yolculuğun yalnızca başlangıç olduğuna inanıyorum; her yeni adımda daha iyisini hedefleyerek, kültürümüze ve mirasımıza katkıda bulunmaya devam edeceğiz…”
Bir Marka Değil Bir Felsefe
Panghia sergisi, mücevherin yalnızca bir aksesuar değil, aynı zamanda kültürel bir miras ve sanatsal bir anlatı olduğunu gözler önüne seriyor. Kaybolmaya yüz tutmuş kadim zanaat geleneği, zamansız tasarımlar ve kıymetli objeler sergide bir araya geliyor.
Zanaatkârlık, detaylara verilen özen ve sabır demek. Bu süreç, yalnızca bir ürün tasarlamak değil; aynı zamanda bir hikâye inşa etmek, bir ruh kazandırmak ve bir bağ kurmak demek. İşçilik, malzemelerin doğal zarafetini ortaya çıkarırken bu zarafet, zamanla kaybolmayan bir güzelliğe dönüşüyor. Zanaatkârlık, insanlığın sessiz ama etkili anlatılarından biri. Bir nesnenin dokusunda, formunda ve detaylarında yalnızca ustalığı değil, aynı zamanda birikimi, sabrı ve bir felsefeyi görmek mümkün. Değerli obje kültürü ise bu zanaatkârlık geleneğinin en özel ifadelerinden biri. Kalıcı bir zarafet, anlam ve işçilikle örülen bu kültür, aynı zamanda nesilden nesile aktarılan bir mirasın taşıyıcısı. Zamansızlık, bu ifade biçiminin temel taşı. Zanaatkârın ellerinde şekillenen her parça, zamanın ötesine geçen bir hikâye anlatıyor. Her bir çizgi, her bir detay, geçmişin bilgeliği ile bugünün estetik anlayışını bir araya getiriyor. Değerli obje kültürü insanlığın kültürel hafızasını koruma ve onu geleceğe taşıma sorumluluğu olarak ifade edilebilir. Bu anlayışla şekillenen Panghia, yalnızca bir marka değil; bir felsefenin ifadesi sayılabilir.
Panghia’nın Yolculuğu
Panghia’nın geçmişten ilham alarak geleceğe yön veren yaratım süreci, sadece mücevher tasarımı değil; bir kültür, bir hikâye ve bir felsefe inşa ediyor. Geleneksel kuyumculuk teknikleri, çağdaş sanat anlayışıyla buluşarak her eseri bir sanat objesine dönüştürüyor. Sergi, mücevherin bir tüketim nesnesinden öte; zamanın, emeğin ve insan dokunuşunun izlerini taşıyan birer miras olduğunu vurguluyor. Hızlı üretimin dayattığı geçiciliğe karşı, el işçiliğiyle şekillenen ve nesilden nesile aktarılabilecek eserler sunuyor.
Zamansız Tasarım: Geçmişten Geleceğe Uzanan Bir Sanat
Sanat, tarih boyunca Rönesans’tan Bauhaus’a, Osmanlı kuyumculuğundan çağdaş sanatın özgür formlarına kadar her dönemde tasarım ve zanaatkârlık, insanın zamanla kurduğu derin bağın bir ifadesi olmuş. Panghia, bu bağları modern estetik anlayışıyla yeniden yorumluyor. Sergide yer alan eserler, yalnızca estetik kaygılarla değil; bir felsefeyle, bir hikâyeyle ve kültürel derinlikle şekilleniyor. Her mücevher parçası, geçmişin ruhunu taşırken geleceğe bırakılan bir iz niteliği taşıyor. Zamansızlık, burada yalnızca tasarımla değil, anlamın ve emeğin sürekliliğiyle var oluyor.
Değerli Objeler, Kişisel Hikâyeler
Tasarımlarda yer alan her detay, kişiye özel bir hikâyeyi yansıtıyor. Kullanılan kıymetli taşlar ve malzemeler, insan dokunuşuyla şekillenen benzersiz bir ustalıkla birleşerek birer sanat eserine dönüşüyor. Sergide, mücevherler yalnızca göz alıcı parçalar değil; aynı zamanda hikâye anlatıcıları olarak varlık kazanıyor.
İstanbul: Zanaat ve Sanatın Kavşağı
Doğu ile Batı’nın kesişim noktası olan İstanbul, tarih boyunca sanatçılar ve zanaatkârlar için sonsuz bir ilham kaynağı olmuş. Bizans’ın incelikli işçiliğinden Osmanlı’nın zarif kuyumculuk geleneğine, modernizmin cesur formlarından çağdaş sanatın sınır tanımaz ruhuna kadar İstanbul, sanatın ve tasarımın evrimini içinde barındıran eşsiz bir şehir. Markanın ruhu, bu tarihsel mirastan beslenerek, İstanbul’un kültürel mozaiğinde yeniden şekilleniyor. Geylan Gallery’de düzenlenen bu özel sergi, şehrin sanat ve tasarım anlayışına katkıda bulunurken, mücevherin yalnızca estetik bir obje değil, sanatsal ve kültürel bir değer olarak kabul edilmesini hedefliyor. Geylan Gallery, Panghia’nın ruhunu ve felsefesini yaşatan, markanın sergilendiği bir mekân olmanın ötesinde, yalnızca bir showroom değil; zanaat, sanat ve kültürün bir arada olduğu bir yaratıcı alan olarak tasarlanmış. Geylan Gallery, Panghia’nın her bir eserini bir mücevherden öte, sanat eseri olarak ziyaretçilerine eşsiz bir deneyim yaşatıyor. Her detay, çağdaş sanatın ve zanaatın bir araya geldiği, değerli obje kültürünün anlam kazandığı bir atmosfer yaratmak üzere özenle düşünülmüş.
Panghia’yla Sanat ve Zanaatta Sürdürülebilir Bir Gelecek
Sergi, yalnızca mücevherleri sergilemekten çok daha fazlasını amaçlıyor. Sanatın, zanaatkârlığın ve tasarımın sürdürülebilir bir anlayışla nasıl geleceğe taşınabileceğini tartışmaya açıyor. Hızlı tüketimin getirdiği yüzeyselliğe karşı, el işçiliğinin, emeğin ve kalıcılığın savunulduğu bir alan yaratıyor. Zamansızlık, burada yalnızca estetik bir ideal değil; emeğin ve sanatın sonsuz bir döngü içinde varlığını sürdürmesini sağlayan bir kavram olarak karşımıza çıkıyor. Panghia, bu sergiyle sadece mücevher değil; bir düşünce biçimi, bir sanat anlayışı ve kültürel bir miras sunuyor.
“Koleksiyonlarımız, estetik değeri yüksek, her biri ustalıkla şekillendirilmiş parçalar olarak sahibine ilham kaynağı olmayı hedefler. Mücevherlerimiz, kişisel bir anlam ve derin bir hikaye taşıyan birer ifade biçimi sunar. Tasarım yolculuğumuzun temelinde, sanat ve zanaat sevgisiyle harmanlanmış güçlü bir vizyon yatmaktadır. Panghia olarak, tasarım tutkunu sanatseverlere kendilerini ifade edebilecekleri özgün bir yorum sunma arzusuyla hareket ediyoruz. Her parça, sahibine özel ve unutulmaz bir deneyim yaşatmayı amaçlayarak, sanatı günlük yaşantının bir parçası haline getirir. Amacımız, kalıcı estetiğin ve üstün zanaatın değerini, zarafetle birleşen bir sanat anlayışıyla ortaya koymak; böylece kullanıcılarımıza eşsiz bir deneyim yaşatmak.”
*Sergi Mart ayı sonuna kadar Nişantaşı’ndaki Geylan Gallery’de görülebilir.
