On yedi kişinin yargılandığı Gezi Parkı davasında Osman Kavala, “Anayasal düzeni cebir ve şiddet yoluyla ortadan kaldırmaya teşebbüs” suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırıldı. Mahkeme, Mücella Yapıcı, Çiğdem Mater, Hakan Altınay, Can Atalay, Mine Özerden, Yiğit Ali Ekmekçi ve Tayfun Kahraman’a ise 18’er yıl hapis cezası verdi. İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen karar duruşmasında, 18 yıl hapis cezası verilen sanıkların kaçma şüphesiyle tutuklanmalarına karar verildi.
Kavala, duruşmaya SEGBİS bağlantısı ile katıldı. Yapıcı, Atalay, Kahraman, Altınay, Mater, Özerden, Ekmekçi ve sanık avukatları ise duruşma salonunda hazır bulundu. Duruşmada, avukatların yaptıkları savunmaların ardından sanıklara son sözleri soruldu.
Kavala SEBGİS bağlantısı aracılığıyla yaptığı açıklamada, “Siyasi ve ideolojik saiklerle hazırlanan komplo teorileri tarafsız bir gözle olayları incelenmesini nesnel değerlendirme yapılmasını engeller. Olguları gerçeklikten kopartıp onlara keyfi biçimde subjektif anlamlar yükler. Aynen bu iddianamede ve mütalaada olduğu gibi. AİHM’in tutukluluğumun hak ihlali olduğunu ve tutuklulukta siyasi faktörlerin rol oynadığını tespit eden kararından sonra aleyhime sunulan delillerin hiçbirinin beni suçla ilişkilendirecek, makul şüphe yaratacak durumda olmadığını ayrıntılı şekilde açıklamasından sonra, aynı delil olmayan deliller hakkımda ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası istenmesi hukuki bir olay değildir. Hukuki bir hatayla açıklanamaz. Bu 2. iddianamede vurgulanan suçlar gibi yargı kullanılarak yapılan suikast eylemidir” diye konuştu.
Yapıcı ise, “Son sözüm olduğunu düşünmüyorum. Ama şöyle bir şey diyeceğim, ben 50 yıllık meslek insanıyım. Olabildiğince aydın olmaya çalıştım hiçbir zaman şiddetten yana olmadım ve toplum yararına mesleğimi onurla yürüttüm. Bugüne kadar tek bir çocuğuma, etrafıma haram lokma yedirmedim. Hırsızlık, yolsuzluk yapmadım. Mesleğimi sadece ilkeler doğrultusunda yaptım ve bu yaşamdan onur duyuyorum. Aynı onuru benim yaşıma gelince sizin de yaşamanızı diliyorum” diye konuşurken Altınay, “Beraatimi istiyorum” dedi. Mater’in, “2018 Kasım’ından beri karşı karşıya olduğumuz dava, iddianameler, mütalaalar, her şey, gerçek olmayan şeyler içeriyor. Aksini kolayca ispat ettik, gerçekmiş gibi sunmaktan çekinmediniz. Yargılanmayı esef verici buluyorum. Adlarımızın darbecilikle yan yana sayılmasını kabul etmiyorum. 2013 Gezi’ye dair adaletten beklentim, protestolar sırasında öldürülen gençlerin peşine düşülmesiydi, olmadı” açıklamasını yaptığı duruşmada Özerden, “Bakabilir misiniz acaba yüzüme mümkünse? Yürütmenin yargı üzerindeki vesayetinin son bulmasını, güçlünün hukuku yerine hukukun gücünün galip gelmesini diliyorum” açıklamasında bulundu.
Atalay ise, “Bu bir son değil. Biz harama el uzatmadık, kul hakkı yemedik. Devleti kendi çıkarlarımız için kullanmadık. Kendi yandaşlarımızı zengin etmedik, suç işlemedik. Biz avukatlık, mimarlık, plancılık yaptık. Kendi hukukuna kendisi uymayanlara uymaları gerektiğini anımsattık. İstemediklerinde ısrar ettik. Faaliyetin bir yargılama faaliyeti olmadığını üzülerek ifade ettim. Eğer sorun Gezi direnişini sahiplenmekse sahipleniyoruz. Gezi’nin bakiyesi neyse biz onu taşıyoruz, onurla taşımaya çalışırız” dedi.
Ekmekçi, “Beraatimi istiyorum” derken Kahraman ise, “Sözün bittiği yerdeyiz. Olmayan suç üzerine yargılanıyoruz. Gezi hala İstanbulluların hizmetinde, Taksim’de yerini koruyor. Belki de İstanbul’da elde ettiğimiz tek kazanım budur. Savunma hakkımızı bile kullanamadığımız bir sürecin içinden geçtik. Biz aslında muhalif olmaktan dolayı yargılanıyoruz. Asıl yargılanma nedenimiz siyasal iktidara muhalif olmaktır. Yasal olarak ortada suç unsuru olmadığını bizler beyanlarımızda açık şekilde ortaya koyduk. Hala daha burada sizin karşınızdayız ve sizin vicdanınıza seslenmek istiyoruz. Sizden beklentimiz talimatla yürüyen bu davayı reddetmeniz” diye konuştu.