Nuri Kuzucan‘ın Galerist’teki ilk sergisi “Açık Mekân 2”, 4 Eylül – 17 Ekim 2020 tarihleri arasında görülebilecek.
Kuzucan, gerek ortaya koyduğu yapıtları gerekse serginin ürettiği zaman ve mekâna davet ettiği isimler üzerinden, bir tür tarafsız plastik alan yaratabilmenin olanaklarını sınıyor. Sergiye yapıtlarıyla (alfabetik olarak) Suat Akdemir, Sinan Logie, Ali Kazma, Nuri Kuzucan, Seçkin Pirim, Kemal Seyhan ve Canan Tolon katılıyor.
Kuzucan’ın farklı anlayış ve disiplinlerle kendini ortaya koyan altı sanatçı dostu ile giriştiği projesinde, aynı anda hem sessiz, hem de sustukça kendi tınısını üreten yapı(t)lar, sergide birbirleri ve izleyenlerle verimli bir münazara içine girerek bağımsız ve çok sesli bir zihin ve eylem uzayı ortaya koyuyor.
Tekil ve Çoğul
Suat Akdemir, sergide yer alacak 2006-2020 tarihli ‘tekil ve çoğul’ yapıtıyla, eserin hafızasını optik, otobiyografik ve yapısökümcü bir tavırla Kuzucan’ın ‘Açık Mekân’ına gönderiyor. Akdemir’in çalışması, DaDa akımından Rus yapısökümcü anlayışına ve oradan Fluxus’a uzanan çağrışımlarıyla sanat tarihsel manâda da ilgi çekiyor.
Şeffaf Hacimlerle Müdahale
Yapıtlarında geometrik biçimlerin mekân ve algı ile ilişkisini tartışmaya açan Sinan Logie, ‘Açık Mekân 2’ye 2020 tarihli son çalışması ile dahil oluyor. Sanatçı, daha önceki işlerinde karakteristik olan temel formlara bu kez, su ve mürekkep kullanarak, hem doldurduğu hem de yeniden boşalttığı şeffaf hacimlerle müdahalede bulunuyor. Logie böylece eserlerinde sürekli tartışmaya açıp yorumladığı kütleleri görünür hale getirerek sergideki diğer eserlerle diyaloğa sokuyor.
Ali Kazma, sergiye Kaligrafi, 2013 ve Press, 2018 isimli çalışmalarıyla katılıyor. Kazma, Kuzucan’ın eserleri üzerine konuşurken, “Mekân açılır, kapanır, genişler, kırılır. Baktıkça değişir. Dünyayı tecrübe etmenin sayısız farklı olasılıklarını hatırlarsınız tekrar,” ifadesini dile getiriyor.
Seçkin Pirim, eser üretim sürecinde yolları kesişen Kuzucan’ın süreç ve sonuç hakkındaki değerlendirmesine kayıtsız kalmayarak, sergiye Sürecin Sonucu isimli iki çalışmasıyla katılıyor. Eser; yapıtın önü, arkası, içi ve dışı gibi fiziksel ve kavramsal sınırları tartışmaya açıyor.
Projeye iki çalışmasıyla eşlik eden Kemal Seyhan, 2002 tarihli tuval üzerine grafit malzeme yapıtına geri dönüşte bulunduğu müdahale ile, ilgili eserin 2018 yılında taşıyıcısından sökülüp, katlanılması ardından geçirdiği plastik ve kavramsal evrime işaret ediyor. Seyhan bu durumu melankoliyle tabir ederken, “olan, tuvalin içine katlanırken, yarattığı mekâna sahip çıkması sonucu bir tür heykele, hafıza nesnesine dönüşmesi,” ifadesini kullanıyor. Eser, Seyhan’ın nezdinde bakmakla hatırlamak arasındaki sınırı şeffaflaştırıyor.
Yaşamı ve çalışmalarını San Francisco ve İstanbul arasında sürdüren ressam Canan Tolon ise, mimarî ve algısal çok yüzlülüğe yatkın ve perspektifi sorgulayıcı özgün yapıt üretim tarzını ‘Açık Mekân 2’deki çalışmalarla buluşturuyor.
Kuzucan’ın ‘Açık Mekân’ başlığı ile 2004’ten bu yana inşa haline aldığı, diyalektik bir paradigmaya sâdık olduğu söylenebilecek uzayı, kendi kendinin klostrofobisini sorgulayan, onu içeriden yeniden özgür kılabilmeyi arzu eden bir imge pratiği kolektifi olarak da tariflenebiliyor. Çalışmalarına yaklaşık iki yıldır devam edilen proje, dünya ve insanlığın yakın dönemde maruz kaldığı Covid 19 – Coronavirüs’ün yol açtığı küresel epidemi sebebiyle gerek sanal, gerekse fiziksel ve kavramsal uzam ve bağlamlarda ortaya çıkan ‘varlık’ ve ‘hiçlik’ tartışmalarına da, kaotik bir rastlantısallık içinde çok boyutlu yorumlar getiriyor.