Korona virüsü tüm dünyada hızla yayılmaya devam ederken yarattığı kriz de büyüyor. Milyonlarca insan haftalardır evlerinden çıkamıyor, izole olmuş durumda ve tecrit altında yaşıyor. Diğer taraftan pek çok insan da hükûmetlerin “üretim durmasın” kaygısı nedeniyle hastalık tehdidi altında işlerine gidip geliyor. Tüm bu yaşananlar, distopik film sahnelerini hatırlatıyor insanlara. Belki de bu nedenle son haftalarda pek çık insan “bir distopyanın içine mi düştük?” diye soruyor.
Soru neyse ki yanıtsız kalmadı bu defa. Distopik Gilead’ı yaratan Kanadalı yazar Margaret Atwood bu soruya bir yanıt geldi.
‘The Handmaid’s Tale (Damızlık Kızın Öyküsü) ‘Alias Grace’ (Nam-ı Diğer Grace) ve Booker Ödüllü ‘Blind Assasin’ (Kör Suikastçı) kitaplarıyla dünya çapında tanınan Atwood perşembe günü BBC radyosuna bir söyleşi verdi. Atwood korona virüsü salgını nedeniyle yaşanan tecrit ve izolasyonun insanlar için “nahoş, korkutucu ve sevimsiz” olduğunu ama bu dünyanın “distopya olmadığını söyledi.
Margaret Atwood sözlerini şöyle sürdürdü: “Bir distopya, teknik olarak, birileri tarafından düzenlenmiş nahoş ve içinde yaşamak istemeyeceğiniz bir toplumdur. Bu ise düzenlenmiş değildi. Yani insanlar memnun olmadıkları değişiklikler yapıyor olabilirler ama bu kasti bir totaliteryanizm değil. Kasti bir düzenleme değil.”
Bunun “aciliyet krizi” olduğunu söyleyen yazar, “Yıldırım çarpması gibi nahoş bir durumda olmak bunu bir distopya yapmaz. İçinde bulunmak istemediğiniz nahoş, korkutucu, sevimsiz bir yer ama bu sizi kontrol eden bir hükümet tarafından düzenlenmiş değil,” diye konuştu.
Kaynak: Guardian