Mardin Bienali sadece kente, bölgeye çağdaş sanatı getiren bir etkinlik olmaktan çok öte. Zorluklarla dolu bir mücadelenin; kah mutluluk kah gözyaşıyla dolu bir serüvenin, sarsılmaz bir inancın, özverinin ve azmin hikayesi… Ayrıştırıcı değil birleştirici bir kimliği benimseyen, içinde yer aldığı coğrafyanın insanıyla yan yana duran, kentin dokusuyla uyum içinde bir bienal olarak bugün sadece Türkiye’den değil uluslararası alandan da sanat profesyonellerinin merceği altında ve dünya bienalleri haritasında kendine çoktan yer edinmiş durumda. Mardin Bienali, ardındaki isim ise Döne Otyam. Merkez dışına duyduğu inançla hareket eden Otyam, 2010’da yola çıktıkları 1. Mardin Bienali’nden bu yana nereden nerelere geldiklerini bir çırpıda anlatıyor: “İlk göz ağrım olan 1. Mardin Bienali çok zordu. Deneyimimiz olmadan, amatörce başladığımız, çoğu insanın uzaktan baktığı bir bienaldi ama çok da başarılı geçmişti. Pek bilmediğim bir şehirde, hiç bilmediğim mekânlarda bu anlamda büyük bir iş yapmak gerçekten büyük cesaretmiş doğrusu. Ancak, çok kısa sürede, hâlâ birlikte çalıştığımız Mardinli dostları bulmak benim için en büyük şanstı. Mardin, klasik tabirle bu ‘kadim kent’ beni gerçek dostlarla buluşturdu. Onlar olmasaydı Mardin hikayemiz devam edemezdi. Mardin’de çok özel mekânlarda sergiler yapıyoruz. Ama o mekânlar sergi yapmak için altyapısı olmayan yerler. Eserlerin o dar sokaklara giremeyen nakliye araçlarından taşınması, tanımadığımız, bilmediğimiz tarihi mekânlara dağıtılması, yerleştirilmesi… Biz oraları sergi alanlarına dönüştürürken büyük zorluklar yaşadık, halen de yaşıyoruz. Küçücük bir ekiple kocaman işler yapıyoruz. Tabii ki daha artık profesyoneliz ama steril mekânlarda sergi açmak gibi değil bu iş. Yorucu ve stresli ama ortaya koyduklarımız, emeğimiz sonucunda doğan bu etkinliği ve onun kent insanı üzerindeki etkisini görmenin hazzı anlatılamaz. İlkinde bir bienalin ne olduğunu anlatarak başlamıştık. Şimdi ise en başta Mardinliler olmak üzere pek çok kentten insanlar bienali bekler oldu. Bienal, Mardin ve bölgeden, oranın insanından beslenen, yenilikçi yapısıyla, sadece sanat dünyasıyla sınırlı kalmadı, esas Mardinlilerle özel bir ilişki kurdu. Tarihiyle, geçmişiyle bu zengin kenti uluslararası çağdaş sanat haritasına taşıdık.”
İzlenilen değil yaşanılan, bölgedeki her bir insana dokunan, Mardin’i pek çok şehirden, ülkeden ziyaretçiyi ağırlayan bir çekim merkezi haline getiren, sanatın başka kentlerde de olması gerektiğini ortaya koyan Mardin Bienali, beşinci edisyonuyla 20 Mayıs – 20 Haziran tarihleri arasında bir kez daha bir sihri gerçekleştirmeye hazırlanıyor. Direktörlüğünü Döne Otyam ve Hakan Irmak’ın yaptığı, Mardin Sinema Derneği’nin ev sahipliğinde düzenlenen bienalin bu yılki küratörlüğünü Yeni Delhi merkezli bağımsız küratör ve teorisyen Adwait Singh üstleniyor. “Çimenin Vaadi” başlığını taşıyan bienal tam da günümüz gerçeğine işaret ediyor. Singh, “Çimenin Vaadi, yeniden örgütlenmenin, yenilenmenin ve hayatın kendisi olan üretici kaosun vaadidir” derken bienal sergisi takas, cömertlik ve mütekabiliyet ruhuyla işleyen armağan ekonomileri kavramına geri dönerek alternatif mülkiyet, kaynak paylaşımı, arazi kullanımı ve ilişkisellik modelleri benimseyen yerli bilgelikler ve yerel tarihlerin yanı sıra özerk idareler, sürdürülebilir ekonomiler ile tarımsal ve ekolojik hareketler alanında gerçekleştirilen radikal deneyleri bir araya getiriyor. Bienal sergilerinde, özellikle de pandemi sonrasında bir kez daha ne kadar elzem olduğunu keşfettiğimiz tüm bu gerçeklikleri sanatın bakış açısıyla deneyimleyeceğiz. Otyam, Adwait Singh’in kavramsal çerçeveyi pandemiden önce yazdığına dikkat çekiyor: “Birdenbire pandemi ile çevrelenince gördüm ki -aslında hepimiz bunun ayırdına vardık- alternatif mülkiyet, sürdürülebilir ekonomi, tarımsal ve ekolojik hareketler, kaynak paylaşımı vb konular ne kadar da hayatiymiş. Pandemi başladığında kendimi adeta bienalde bir performansın içindeymişim gibi hissettim. Tam da bu noktada Mardin Bienali’nin teması, dünyanın farklı yerlerinden, kuşaklarından sanatçıların günümüz gerçekliklerine dair radikal deneylerini sunuyor, bugünü yorumluyor oluşuyla, ele aldıklarıyla beni derinden etkiliyor.”
33 Sanatçı
Bienal, Danimarka’dan Kazakistan’a, Bulgaristan’dan Güney Afrika’ya, İsviçre’ye, ABD’ye kadar uzanan geniş bir coğrafyadan 33 sanatçının Ritu Sarin & Tenzing Sonam, Kamen Stoyanov, Lara Ögel, Fatoş İrwen, Nandita Kumar, Raphaël Grisey & Bouba Touré, Karan Shrestha, Abdessamad El Montassir, Neda Saeedi, Merve Ünsal, Kathyayini Dash, Jonas Staal, Marwa Arsanios, Burcu Yağcıoğlu, Deniz Üster, Ömer Pekin, Server Demirtaş, Mikhail Karikis, Sasha Huber, Bhagwati Prasad, Zahra Malkani, Uriel Orlow, Gülsün Karamustafa, Sibel Horada, Asunción Molinos Gordo, E.B. Itso, Rakhi Peswani, İpek Hamzaoğlu, Thukral & Tagra, Bint Mbareh, Selma Gürbüz ve Burak Özdemir’in yapıtlarını bir araya getiriyor.
Mardin’in dokusuna, kültürüne, sesine, insanına, coğrafyasına odaklanarak, onlarla omuz omuza durarak hareket eden, oraya bir şeyler ‘ithal’ etme hevesine kapılmayan Mardin Bienali’nin ayırt edici bir diğer özelliği ise kuşkusuz içinde yer aldığı muhteşem kültürün izlerini taşıyan, her biri yerel mimarinin en önemli örneklerinden olan tarihi mekânlara, kamusal alanlara yayılması. Döne Otyam tarihi mekânların önemli bir kısmının Mardin Bienali ile birlikte tekrar hayat bulduğuna dikkat çekiyor: “Bienal bu özelliğini yani kentin farklı bölgelerine yayılmış olmayı önemsiyor. Bu yıl da kullandığımız tarihi mekânlara yenilerini ekledik. Böylelikle bienalin etkisi daha da genişledi. İnsanlara Mardin’in pek de göremedikleri, keşfedemedikleri yüzünü tanıtmak açısından bu seçimler son derece anlamlı. Her bienalde izleyiciye, kente gelenlere hatta ve hatta belki Mardinlilere yeni mekânlar, yeni sokaklar keşfettirmek istiyoruz.”
Bienalin artık ana mekânı olarak tanımlayabileceğimiz Alman Karargahı bu yıl da merkezde yer alıyor. Birinci Dünya Savaşı’nda Almanlar karargah olarak kullandığı için Alman Karargahı olarak bilinen İskender Atamyan Konağı, Mardin konaklarına benzer bir yapıya sahip ve 19. yüzyıla ait. Konağı önemli kılan bir diğer unsur Mustafa Kemal Paşa tarafından da garnizon, konut, karargah olarak kullanılmış olması. Bir diğer mekân 2019’dan bu yana restore edilen ve ilk kez 5. Mardin Bienali için hizmete girecek olan Deve Hanı. Geleneksel Mardin mimarisinden etkilenen konakların önemli örneklerinden biri olan yapı, Gül Mahallesi’nde, Mardin Kalesi’nin hemen altında bulunuyor. Mezopotamya ovasına bakan hanın kesin yapılış tarihi bilinmiyor ancak mimari özellikleri dikkate alındığında ilk iki katının 19. yüzyılda, son katın ise 1940-1950 yılları arasında yapıldığı söylenebiliyor. Zamanla Mardin’deki birçok köklü aile arasında el değiştiren mekân, konut, ticaret merkezi gibi çeşitli amaçlar için kullanılmış.
Uluslararası Tasarım Vakfı’nın iki galerisi Mardin Bienali’ne ev sahipliği yapıyor. 19. yy. Mardin mimarisi örneği olan ilk yapı, Mardinli Ermeni tüccar Şalleme Ailesi’nin evinin müştemilatı olarak inşa edildi. Daha sonra dericilikle uğraşan Dabbakoğlu Ailesi’nin aldığı yapıda, dabbaklık (deri işleme) ve ayakkabıcılık gibi geleneksel üretim ve ticari depo kullanımı 1940’lı yıllara kadar devam etti. Bir dönem askeri yemekhane olarak da kullanılan yapı, 1970’ten sonra konuta dönüştürüldü. 2020 yılında yapılan restorasyonla sanat galerisi olarak işlev kazandırıldı.
Tasarım Vakfı’nın bir diğer yapısı Meydan Galeri ise 19. yy.’da geleneksel Mardin konağı olarak inşa edildi. 1910 yılında Bağdat Demir Yolu inşaası için gelen Almanlar tarafından ofis olarak kullanıldı ve 1. Cadde’nin genişletilmesi, araç trafiğine uygun hale getirilmeye çalışılması nedeniyle, doğuya bakan cephesi değiştirildi. Bir dönem futbol topu imalathanesi, gümüş telkari atölyesi, depo, yerel ürün satış mağazası gibi çeşitli ticari faaliyetlere kapılarını açan yapının revaklı alanı, 2022 yılında sanat galerisine dönüştürüldü.
Günümüzde sanat galerisi ve kafe olarak hizmet veren Cumbalı Konak, 1830-1850 yılları arasına tarihleniyor. Mezopotamya ovasına bakan, iki katlı Mardin geleneksel evlerinin güzel örneklerinden biri olan ev, Mardin’in tüccar ailelerinden Kavas Ailesi’ne ait. Mardin’deki 3 cumbalı konaktan biri ve diğer iki konağın mimarının Mimarbaşı Lole olduğu biliniyor. Dolayısıyla Lole’nin bu konağın da mimarı olduğu düşünülüyor. Konağın alt katı geçmişte ticari mal sevkiyatının yapıldığı bir kervansaray olarak kullanıldı. Bienalin eski yıllarda da sergilerini ağırlayan Marangozlar Kahvesi ise Sipahiler ya da Tellallar Çarşısı olarak da bilinen Revaklı Çarşı’nın üst kısmında yer alıyor.
“Invited / Davet Edilen”
Mardin Bienali bu yıl içinde yenilikleri de barındırıyor. En büyük yenilik çağdaş sanatın bildik statü ve görevlerinin dışında özerk bir yol ve sergi yapma biçimini araştıracak olan “Invited / Davet Edilen”. Yola çıkış noktasında paylaşım ve sürdürülebilirlik yatıyor ki bu yönüyle de “Invited”, şimdiden heyecan yaratıyor. Bu yıldan itibaren düzenli olarak bienal ile eşzamanlı gerçekleştirecek “Invited” başlıklı sergileme şöyle yürüyecek: Her yıl sanat dünyasından aktörler veya kurumlar bienal ile eşzamanlı olarak sergi yapmaya davet edilecek. Davet edilen de başka sanatçıları davet ederek her anlamda misafir hukukuyla ilerleyen bir sergi gerçekleştirecek. İlk “Invited” 20 Mayıs – 20 Haziran 2022 tarihleri arasında düzenleniyor ve daveti Mardin Bienali’nin danışma kurulu ve yönetimi yapıyor. Adwait Singh’in küratöryel metninden ilham alan “Invited”, Alper Aydın, Ekin Saçlıoğlu, Erkan Özgen, İrem Tok, Itamar Gov, Jennifer Steinkamp ve Öykü Özgencil’in yapıtlarını bir araya getiriyor. Sergi, bienalin kavramsal çerçevesi olan “Çimenin Vaadi”nde altı çizilen takas, cömertlik, armağan ekonomileri gibi öne çıkan kavramların ışığında başka ilişki biçimlerini araştırıyor.
Bu yıl bienal yan etkinliklerini de zenginleştirdi. Evet, bienalin açılış günü pek çok performans, konuşma vb etkinlikler izlenebilecek yine. Ama artık tüm bienal süresine yayılı pek çok etkinlikle izleyiciler çağdaş sanatın birçok meselesini, kavramsal çerçevesini konuşabilecek, tartışabilecek, sanatçıların söyleşilerini dinleyebilecek. Bienalin 20 Haziran’a kadar farklı tarihlerde düzenlenecek yan etkinleri arasında Nejbir Erkol, Kathiyani Dash, Bhagwati Prasad, Dino Amro’nun performansları; Zahra Malkani, Adwait Singh, Lara Ögel, Merve Ünsal, Burcu Yağcıoğlu, İpek Hamzaoğlu’nun konuşmaları; Eray Çaylı ve Erkan Özgen’in bostan gezileri; Zahit Mungan’ın atölyesi; Osman Nuri İyem’in “Bulutlar” filminin gösterimi; Yuvam Dünya derneğinin söyleşisi yer alıyor.
“Sergi, bienalin kavramsal çerçevesi olan “Çimenin Vaadi”nde altı çizilen takas, cömertlik, armağan ekonomileri gibi öne çıkan kavramların ışığında başka ilişki biçimlerini araştırıyor.”
Biliyoruz ki bir şehrin prestijinin, saygınlığının belirlenmesinde kentin ev sahipliği yaptığı sanat etkinlikleri en önemli etken. Özellikle de günümüzde bir şehrin sadece turistik ve kültürel yönden dikkat çekiciliği tek başına yeterli olmuyor. Hatta ve hatta turistik açıdan çekiciliği olmayan şehirler, güncel sanat etkinliklerine başvurarak dikkatleri üzerlerine çekme yoluna gidiyor. Bunun dünyada pek çok örneğini görüyoruz. Mardin Bienali de bunun en güzel örneklerinden biri. Döne Otyam’dan dinliyoruz: “Alışılagelmiş ‘merkez’ fikrinin tanımına yeni boyutlar getirmek, yeni paylaşım ortamları yaratmak için Anadolu’ya yayılmak, ki buna yaşadığım şehir Ankara’da dahil, bu uğurda çaba göstermek benim için en büyük amaç. Dolayısıyla Mardin Bienali’nin kent üzerindeki olumlu etkilerinin artarak devam etmesi de en önemli amaçlarımız arasında yer alıyor. Türkiye’nin dört bir yanından insanlar bienal zamanı Mardin’e geliyor. Hep bu günleri bekledim. Bienal turizmi böyle bir şey sanırım. Mardin hep güzel ama bienalle daha da güzel. Güzelim sokaklar eserlerle daha sürprizli. 12 yıllık bu süreçte sadece Mardinliler değil pek çok şehirden insanlar, sanat profesyonelleri bienali bekler oldu. Mardinliler bienali iyice benimsediler ve çok büyük destek veriyorlar. Gerçekten hep beraber yapıyoruz bu bienali; Mardinli isimsiz kahramanlarla.”
Büyük bir özveriyle, damlaya damlaya toplanan desteklerle, gönüldaşlıkla yürütülen Mardin Bienali, hepimizin bienali olarak, her adımını daha sağlam atmaya kararlı. Biliyoruz ki Mardin’i sanatla anılan bir merkez haline dönüştürme yolunda, “Bir bienal kente ne kadar?’ sorusunu baş ucunda tutarak ilerleyecek; ‘umutlar yeşil kalmaya devam edecek’. Döne Otyam’ın da dediği gibi, evet Mardin çok güzel ama bienalle daha da güzel!
SANATÇILAR
- Ritu Sarin & Tenzing Sonam
- Kamen Stoyanov
- Lara Ögel
- Fatoş İrwen
- Nandita Kumar
- Raphaël Grisey & Bouba Touré
- Karan Shrestha
- Abdessamad El Montassir
- Neda Saeedi
- Almagul Menlibayeva
- Merve Ünsal
- Kathyayini Dash
- Jonas Staal
- Marwa Arsanios
- Burcu Yağcıoğlu
- Deniz Üster
- Ömer Pekin
- Server Demirtaş
- Mikhail Karikis
- Sasha Huber
- Bhagwati Prasad
- Zahra Malkani
- Uriel Orlow
- Gülsün Karamustafa
- Sibel Horada
- Asunción Molinos Gordo
- E.B. Itso
- Rakhi Peswani
- İpek Hamzaoğlu
- Thukral & Tagra
- Bint Mbareh
- Selma Gürbüz
- Burak Özdemir