Eserlerinde kimlik, yurt, aidiyet, doğa kavramları üzerine yoğunlaşan Mahmut Celayir’in “HORA” başlıklı sergisi Arura Mardin‘de açıldı. Coğrafya ve mekan konusunda yeni bir sorgulama alanı açan sergi, sanatçının manzara resmi altında ürettiği çalışmalarının ondaki varoluşsal izdüşümlerini sunmasının yanı sıra izleyiciye coğrafyaya, toprağa ve aynı göğü paylaşmaya dair yeni bir sorgulama alanı açıyor. Zazaca bulut anlamına gelen ‘hora’ metaforu altında oluşturulan sergideki yapıtlar, varoluşun görsel ve düşünsel ipuçlarını barındıran, kozmik bir alan duygusu da yaratıyor.
“Dokularla bir görsel alfabe oluşturan’” Mahmut Celayir için manzara resmi bir kimlik göstergesi ve taşıyıcısı olarak öne çıkıyor. Böylelikle onun çalışmaları doğayla ilgili tartışmaların çok ötesinde daha öz ve varoluşsal yapılarla ilgili kodlar barındırıyor. Yaşanmışlığın izlerini taşıyan çalışmalarında toprağa, doğaya ve manzaraya bakarken aslında kolektif belleğin ipuçlarını sunan Celayir “Sanatçı, manzara resmi adı altında manzaranın çok ötesine uzanan şeyler söylemeye çalışandır. Bir tür ozandır. Bu anlamda doğa anlatımı daima politiktir ve her görsel imge arkasında mutlaka güçlü bir kavram barındırır” diyor. Mahmut Celayir yeni sergisini ise şöyle anlatıyor:
“Bir tarafta eserlerimin temel dokularını barındıran Mezopotamya’nın uçsuz bucaksız düzlükleri diğer tarafta kadim bir kent kültürüne yaslanan Mardin, üretimimi meşgul eden meseleler üzerine detaylı şeyler söylemeye imkan tanıyor. Bölgede yakın zamanda meydana gelen yangınlar ve bunun yarattığı ekolojik tahribatla beraber yaşanan insan kayıpları, coğrafyadaki sert siyasal ve kültürel bellek üzerine de bizi düşünmeye sevk ediyor.”
“Bir tarafta eserlerimin temel dokularını barındıran Mezopotamya’nın uçsuz bucaksız düzlükleri diğer tarafta kadim bir kent kültürüne yaslanan Mardin, üretimimi meşgul eden meseleler üzerine detaylı şeyler söylemeye imkan tanıyor,” diyen sanatçı, bölgede yakın zamanda meydana gelen yangınlar ve bunun yarattığı ekolojik tahribatla beraber yaşanan insan kayıpları, coğrafyadaki sert siyasal ve kültürel bellek üzerine de düşünmeye sevk ediyor. Sanatçı serginin kavramsal çerçevesine dair şu detayları paylaşıyor:
“Bellek, hakikati bulma yolu. Biz sanatçılar da ancak görsel kodlar ve simgesel göstergelerle belleğin üstünü açıp yolumuza devam edebiliriz. Elimizden parça parça koparılan bir toprak ve bunun yarattığı hüzne ancak poesis (yaratarak, yapıp ederek) ile cevap verebiliriz. Bizi besleyen bu yaşamsal organik varlık, içinde barındırdığı çok katmanlı gizil hareketlilikler sayesinde umudumuzu diri tutmamıza yarıyor. Toprak üzerine düşünmek bir bakıma yaşam üzerine tekrar tekrar düşünmek demektir.”
“Sergideki çalışmalar ‘hora’ (Zazaca bulut) metaforu altında toplanıyor. Varoluşumuzun görsel ve düşünsel ipuçlarını barındıran, kozmik bir alan duygusu veren çalışmalar, bu duygular içinde bir araya getirildi. Serginin girişinde bizi karşılayan Yelıng motifindeki dinamizm ve mikro ayrıntılar, gene bu coğrafyanın özünü oluşturan direnme ve yaşama gücünü simgeliyor. Dokularda hep gizil bir gerçeğin ve yaşanmışlığın izlerini taşıyan çalışmalarımda bütün zorluklara rağmen yaşam arzusu hep ön planda durur. Dokularla bir görsel alfabe oluşturmaya çalışırken, doğa veya manzara resmi, benim için elbette bir kimlik göstergesi ve taşıyıcısıdır. Böylelikle çalışmalarım doğa ile ilgili tartışmaların ve aktüel söylemlerin ötesinde daha öz ve varoluşsal yapılarla ilgili kodlar barındırır.”
İlhamını Mardin’in çok dilli, çok kültürlü hayatından alan ve bünyesindeki çağdaş sanat galerisinde gerek uluslararası gerekse bölgenin sanatçılarını aynı çatı altında buluşturmayı amaçlayan Arura Mardin’in ikinci sergisi “HORA” 13 Aralık’a dek görülebilir.