İstanbul Kültür Sanat Vakfı (İKSV) tarafından 18. İstanbul Bienali’nin küratörlüğüne atanan Iwona Blazwick’in görevinin aslında Defne Ayas’a verildiği; ancak son anda vazgeçildiği iddiaları geçtiğimiz hafta sanat dünyasının en çok konuşulan haberi oldu.
İKSV Genel Müdürü Görgün Taner, ağustos ayı başında yaklaşmakta olan İstanbul Bienali’nin 18’inci edisyonu küratörlüğünü İngiliz yazar ve sanat tarihçisi Iwona Blazwick üstleneceğini duyurmuştu. Taner, bienalin küratörünü “Iwona Blazwick’in 18. İstanbul Bienali’nin küratörlüğünü üstlenmeyi kabul etmesinden dolayı çok mutluyuz. Bu alandaki tecrübesi ve İstanbul Bienali’yle olan uzun süreli ilişkisi sayesinde Blazwick’in 2024 bienalini en iyi şekilde yönlendireceğine inanıyoruz,” cümleleriyle açıkladı.
İKSV’den yapılan açıklamanın ardından The Art Newspaper gazetesi İstanbul Bienali’nin küratör seçiminin arka planını ayrıntılı bir şekilde ele alan bir yazı yayımladı. Cristina Ruiz’in “İstanbul Bienali, danışma kurulu tarafından önerilen küratörü reddederek Iwona Blazwick’i seçti” başlıklı kaleme aldığı yazıda “İstanbul Bienalini yürüten İstanbul Kültür ve Sanat Vakfı (İKSV), Türkiye doğumlu ve Berlin’de yaşayan bir küratör olan ve serginin bir sonraki edisyonunu düzenleyecek en iyi aday olarak uluslararası bir uzman heyeti tarafından oybirliğiyle seçilen Defne Ayas’ı atama tavsiyesini reddetti,” ifadeleri küratör tartışmasının fitilini ateşledi.
Buna göre Ocak ayında İstanbul Bienali danışma kurulu, kısa listeye giren dört küratörü gözden geçirmek için bir araya gelmiş. Iwona Blazwick, Yuko Hasegawa, Agustín Pérez Rubio, Selen Ansen ve Sarkis’in bulunduğu danışma kurulu listedeki dört aday arasından oybirliği ile Defne Ayas’ı seçmiş ve ismi vakfın yönetimine bildirmişti. Ancak danışma kurulunun kararı İKSV tarafından reddedildi. Vakıf, 18. İstanbul Bienali’nin küratörü olarak Iwona Blazwick’in ismi kamuoyuyla paylaştı.
2024’te düzenlenecek Bienal’de danışma kurulunun küratörlük için oybirliği ile önerdiği Defne Ayas daha önce yaptığı Gwangju Bienali, Moskova Bienali ve Baltık Trienali küratörlüğü ile dikkat çeken bir isim.
İKSV’den yapılan açıklama
Küratörlük seçimi tartışmalarının ardından İKSV’den de bir açıklama geldi. Açıklamada, küratör seçiminde vakfın yönetim kurulunun belirleyici olduğu vurgusu dikkat çekiyordu.
“İstanbul Bienali küratörü, bienali düzenleyen İstanbul Kültür Sanat Vakfı (İKSV) yönetimi tarafından belirlenir. İstanbul Bienali Danışma Kurulu, bienale olan diğer katkılarının yanında küratör seçiminde değerlendirilecek adaylar için önerilerde bulunur. Tüm kurul üyeleri tarafından da bilindiği gibi bu bir seçici kurul değildir ve nihai atama her zaman İKSV tarafından yapılır. Danışma Kurulu’nun 18. İstanbul Bienali için önerdiği çok değerli adaylar da küratör seçimi sırasında titizlikle değerlendirilmiştir. İKSV yönetimi, yaptığı değerlendirmeler sonucunda uluslararası sanat dünyasında bilgi birikimi, tecrübesi ve başarılarıyla bilinen bir sanat insanı olan Iwona Blazwick’i, 2024 bienalinin küratörü olmaya davet etme kararı almıştır.”
Defne Ayas: Umarım İstanbul Bienali’nin şeffaflaşmasının yolu açılır
Tüm bu tartışmaların ardından Defne Ayas’tan da açıklama geldi. Ayas, ArtDog’dan Hatice Utkan Özden’e konuyla ilgili şu açıklamayı yaptı:
“Projemin kurul tarafından seçilmiş olduğunu duymaktan onur duydum.Yaşanan bu gelişmeler, umarım, İKSV’nin ve İstanbul Bienali’nin şeffaflaşmasının ve güncel sanat camiası ile diyalogda olmasının yolunu açar. Söyleyeceklerim bu kadar.”
Vasıf Kortun: Daha önce de yaşanmış ve üzeri kapatılmıştı
Konuyla ilgili ArtDog’tan Hatice Utkan Özden’e açıklamalarda bulunan bir başka isim küratör, eğitmen ve yazar Vasıf Kortun, İstanbul Bienali’nin sorununun, bir danışma kurulunun olmaması ve kurul üyelerinin sık sık istifa etmesi olduğuna dikkat çekiyordu. Kortun, bir önceki bienalin küratörü Ute Meta Bauer’in de bir zamanlar danışma kurulunda yer aldığını ancak kurumun bu tür olayları büyük bir ustalıkla gizlediğine ve üstünü örttüğüne dikkat çekti.
Kortun, 16. İstanbul Bienali’ne Nicolas Bourrioud’un küratör olarak atandığında da, süper beyaz bir Avrupalı kadın veya erkeğin küratör olarak atanmasıyla ilgili endişeleri de dile getirmişti. Diğer yandan bu atamaları etkileyen ancak açıklanmayan faktörlerin olabileceğinden de şüphelenmiyordu. Vasıf Kortun, 2007 yılında İKSV için oluşturduğu danışma kurulu kuralları hala yürürlükte olup olmadığından da emin değil. Açıklamasına, komitenin bienal için bir küratör üzerinde anlaşamaması üzerine kendisinin ve Charles Esche’nin 2011 yılında danışma kurulundan istifa ettiğini de ekledi.
Misal Adnan Yıldız: Siyasetin zehirli iklimi her şeyi ele geçirmemeli
Staatliche Kunsthalle Baden-Baden’in küratörü ve direktörü, aynı zamanda Künstlerhaus Stuttgart ve Artspace Aotearoa’nın eski direktörü Misal Adnan Yıldız ise bu tür sanat etkinliklerinin dünya genelinde şeffaflığa odaklandığını ve açık çağrılar ya da kapalı yarışmalar şeklinde gerçekleştiğini belirtiyor. Ancak Türkiye’de bu düzeyde bir standardın korunmasını ve sağlıklı işlemesi için hesap verilebilir olmak gerekliliğinin altını çiziyor.
“Daha fazla hesap verebilirlik ve daha fazla şeffaflık istemeliyiz. Sadece Iwona Blazwick’in atanmasına takılıp kalmayalım. Ancak sormamız gereken asıl soru şu; eğer danışma kurulu olması gerektiği gibi işlemiyorsa, seçici kurulu doğru şekilde kullanmak nasıl mümkün olabilir? Daha önceki İstanbul Bienali küratörleri Ute Meta Bauer ve Carolyn Christov-Bakargiev de komitede görev almışlardı, örneğin Bakargiev 12. İstanbul Bienali’nin de komitesindeydi. Daha sonra 14. Bienal’in küratörlüğünü yaptı. Peki, komite üyesi olarak görev yaptıysanız bienal küratörü olmak nasıl mümkün oluyor? Eğer işin içinde başka çıkarlar varsa, o zaman bu iş yürümüyor demektir.”
“Değişimi kucaklamalıyız”
Yıldız, komite ve seçim süreci için net kriterler ve ilkeler belirlenmesi gerekliliğinin altını çiziyor. Dünyadaki pek çok demokratik etkinlikte olduğu gibi seçici kurulun, seçim kriterlerinin ve açık çağrı ya da teklif geliştirme koşullarının şeffaf olmasının önemli olduğunu belirtiyor.
“Siyasetin zehirli iklimi her şeyi ele geçirmemeli, birbirimizi duyabiliyoruz. İKSV’ye ve Bige Örer’e bunca yıldır Gezi’den darbe anlarına kadar çok zor koşullarda bienale sahip çıktıkları için hala minnettarım. Ülkede pek çok şey oluyor ve yolumuzda baskı ve zulüm var, her şeyi dengelemek zor ve bu çok ince bir kırmızı çizgi. Ama hepimiz bilmeliyiz ki kraldan çok kralcı olmak tehlikelidir. O yüzden adam kayırmacılığa, vasatlığa, ikiyüzlülüğe yönelik her hareket sağlıklıdır ve belli kurumlara, belli organizasyonlara el koymamız lazım” diye ekledi Yıldız. Küratöre göre, belki de Görgün Taner onlarca yıl sonra emekli olmalı ve yerine yeni insanlar gelmeli. Türkiye’de birçok kurumun kıdemli erkekler tarafından yönetildiği aşikâr. Belki de derin bir nefes almalı ve değişimi kucaklamalıyız. Hepimiz Türkiye’nin yalnız, içine kapanık ve kendine acıyan bir cehennem değil, bir dünya ülkesi olmasını istiyoruz.”
Sanatın zararsızlaştırılması ve artwashing
Politikyol haber sitesinde Osman Erden’in kaleme aldığı “İKSV’nin yarattığı kriz, sanatın zararsızlaştırılması, sanatla akla” başlıklı analiz ise küratör seçime tartışmalarına başka bir boyuttan bakmayı öneriyordu. Erden, aralarında Bülent Eczacıbaşı (Başkan), Ahmet Kocabıyık (Başkan Yardımcısı), Oya Eczacıbaşı, Teoman Akünal, Ebru Dildar Edin, Görgün Taner, Zeynep İnanoğlu Özdemir, Mehmet Keteloğlu, Burçin Girit ve Özgür Tanrıkulu’nun bulunduğu İKSV Yönetim Kurulunun, danışma kurulunun hiçe saydığı kararının altında Defne Ayas’ın politik duruşunun etkili olup olmadığını sorguluyordu.
“Vakıf Defne Ayas’ın politik duruşundan çekinerek iktidarın keyfini bozmak mı istemiyor? Defne Ayas’ın ailesi üzerinden siyasi bir endişe mi taşıyor? Yoksa girdiği sponsorluk ilişkilerinin diyetini mi ödüyor? (Vakfın 2022 faaliyet raporunda yer alan bütçede çarpıcı bir ayrıntı söz konusu: Bütçenin yalnızca %4’ü kamu tarafından karşılanırken, %52’si sponsorların desteği ile sağlanmış). İKSV Iwona Blazwick’i neden Defne Ayas’a tercih ettiğini mutlaka açıklamalıdır.”
Erden yazısında, “Türkiye’de çağdaş sanat alanında son yıllarda iki olgu keskin bir şekilde karşımıza çıkıyor. Sanatın zararsızlaştırılması ve ‘artwashing’. İkincisinin Türkçe karşılığı için Beral Madra’nın bir önerisi var: Sanatla aklama. Hem sanatın zararsızlaştırılması hem de sanatla aklamaya dair Türkiye’nin birikimi her geçen gün zenginleşiyor,” diyerek bir başka tartışmayı daha gündeme taşıyordu.
Esra Sarıgedik’in istifası
İstanbul Kültür Sanat Vakfı (İKSV) tarafından 18’inci İstanbul Bienali’nin küratörlüğüne Defne Ayas yerine Iwona Blazwick’in getirilmesi tartışmaları sürerken, Venedik Bienali Türkiye Pavyonu küratörü Esra Sarıgedik görevinden istifa ettiğini duyurdu.
Gülsün Karamustafa’nın Venedik Bienali Türkiye Pavyonu’unda yer alacak sergisinin küratörlüğünü sanatçının uzun yıllardır birlikte çalıştığı Esra Sarıgedik Öktem üstlenmişti. Sarıgedik’in istifa haberi medyada “İKSV’ye tepki” ve “dayanışma” olarak yer buldu. Sosyal medyada da hızla yayılan haberlerin ardında Esra Sarıgedik bir açıklama yaptı. Sarıgedik istifasıyla ilgili yaptığı açıklamada şu cümlelere yer verdi:
“Sevgili dostum ve meslektaşım Defne Ayas’ın etrafında gelişen tartışmalar beni olağanüstü üzdü; daha şeffaf bir seçim sürecine duyulan ihtiyacı ve karşılıklı iletişimin eksikliğini de gözler önüne serdi. Sadece bir profesyonel olarak değil, gelecek kuşaklara, çocuğuna ne bıraktığının farkında olması gereken sorumlu bir birey olarak, alınan tüm kararları yeniden değerlendirmemi elzem kıldı. Her ne kadar BüroSarıgedik’in yönetim ve çalışma şeklini değiştirmiş olsak da, şu anda ön göremediğim şekillerde doğabilecek çatışmalardan kaçınmak konusunda daha da hassas olmam gerektiğine karar verdim. Bu nedenle görevden üzülerek çekiliyorum.”