"Kitaplar Her Koşulda Sığınağınızdır" - ArtDog Istanbul

“Kitaplar Her Koşulda Sığınağınızdır”

///

Tüm dünyada gündelik hayatın akışını, alışkanlıkları ve ‘normal’ algımızı değiştiren pandemiden kısa bir süre önce, 2019 yılında Can Yayınları şemsiyesi altında yayın hayatına başlayan Tellekt Yayınları’nın kuruluş süreçlerini, şimdiye kadar yapılanları ve gelecek planlarını Yönetici Editörü Didem Bayındır ile konuştuk.

  • Can Yayınları bünyesinde kurulan Tellekt, 2019 yılında yayın hayatına başladı. Fizikten felsefeye, genetikten ekolojiye pek çok alanda dünyada süregiden teorik tartışmaları ele alan, sosyal ve beşeri bilimler alanında güncel metinleri yayımlıyorsunuz. Öncelikle yayınevinin kurulma motivasyonunu konuşmak isterim.

Zamanın giderek daha hızla aktığı bir tüketim çağında yaşıyoruz. Sadece dünyanın kaynaklarını değil, kendimizi de tükettiğimiz bir çağ bu. Bunun fark edilmesi ve üzerine düşünülmesi lazımdı. Bu evremde ve üzerinde yaşadığımız yerkürede neler olup bitiyor? Tellekt biraz bu kaygılarla kuruldu; yani okuma eyleminin, kültürel pratiklerin “boş zaman”a indirgendiği bir çağda bilgiye, felsefeye, ‘kendi’ne yer açmak; politik, ekolojik, bilimsel ve sosyokültürel dönüşümleri kavrayabilmek için farklı ve yeni araştırmaları, fikirleri bir araya getirme arzusu doğurdu yayınevini.

  • Pandemi süreci sizin kurumsal (uzaktan çalışma, programların sarkması vb. nedenler) tecrübeleriniz ve yayım programınız açısından nasıl sonuçlar doğurdu?

Pandemi hepimiz için baş etmesi zor bir süreçti. Salgının boyutunu anlamamız, eve kapanma, evden çalışma ve tüm bunlara uyum sağlama çabası hepimizi belli ölçülerde dönüştürdü. Yayıncılık da dönüştü elbette. Aslında yayıncılığın pandemi şartlarına son derece iyi uyumlanabilen bir sektör olduğunu gördük. Bilgisayarınız, internetiniz ve üzerinde çalıştığınız metin yanınızdaysa işinizi her yerden yapabilirsiniz. Günlük vaka ve ölüm sayısının her gün, anbean –üstelik tüm dünyada eşzamanlı- izlendiği; belirsizlik ve geleceksizlik duygusunun kol gezdiği böylesi bir dönemde kendimizi daha çok işe verdik. Kitaplar her koşulda sığınağınızdır. İster okuru olun bir kitabın, ister yapanı; bu durum pek değişmez. Bu anlamda çok daha fazla çalıştığımızı söyleyebilirim ama pandeminin ilan edilmesiyle birlikte önümüzü görmek adına ilk üç ay kitap yayımlamadık.

Nereden Geliyoruz? Neyiz? Nereye Gidiyoruz?

Kitap yayımlayacakmış gibi üretmeye devam ettik yine de, hatta pandemi Tellekt açısından inanılmaz verimli bir dönemdir. Bunun az önce söz ettiğimiz Tellekt’in kurulma saikleriyle de ilgisi var. Zira salgınla birlikte, salgının içinden geçerken yani salgını okumadan önce yaşamaktayken Dünya’nın dününe, bugününe ve yarınına daha farklı bir perspektifle bakmaya başladık. Gaugin’in ünlü bir resmi vardır: “Nereden Geliyoruz? Neyiz? Nereye Gidiyoruz?” (D’où venons-nous? Que sommes-nous? Où allons-nous?) Tellekt’in yayımladığı her kitap bu soruya aranan bir yanıt çabası aslında.

“Hakikat-Sonrası”, Lee McIntyre

Şimdi yani pandemi sonrası dönemde ona dönüp bakabiliyor ve aslında ne yaşadığımızı, neleri atlatıp atlatamadığımızı analiz edebiliyoruz. Ve sorunuzu sadece pandemi süreci açısından değil içinde bulunduğumuz pandemi-sonrası açısından da değerlendirmek gerek. Çünkü pandemide iç üretimimiz artmışken pandemi-sonrasında ekonomik belirsizlik ve kâğıt krizi nedeniyle üretimimizi kıstık.

  • Biraz kitaplardan konuşalım. Lee Mcintyre’nin “Hakikat-Sonrası” kitabı Tellekt’in oldukça yankı uyandıran ilk kitaplarından. Peki hakikat-sonrası sadece yalan söylemek ve kitlelerin bu yalanlara bir şekilde inanması anlamına mı geliyor?

Hakikat-sonrası sadece yalan söylemek değil; göz göre göre yalan söylemek. Hakikatin yitirilişi, terk edilişi demek. Gerçeklerin üstünü örtmek, akıl yürütmeyi yok saymak, bilimi inkâr etme demek. Öyle ki iklim krizini reddetmek, hiç durmadan yalanlar söylemek, çıkarları için hakikati manipüle eden düşünce kuruluşlarını fonlayan şirketleri desteklemek demek. Bu size birini hatırlattı mı? Trump, mesela? Kitapta da bu “persona” üzerinden anlatılıyor hakikat-sonrası kavramı.

“Hakikate Hiç Olmadığı Kadar İhtiyacımız Var”

Maalesef dahası var. Hakikat-sonrası sizin sorunuzdaki kitlelerin bu yalanlara bir şekilde inanması değil sadece. “Kötü gazetecilik” yani medyanın yanlı haber yapması, internet haberciliğinin ve sosyal medya kullanımının artması ile “yalan haber” üretiminin süreklileşmesi ve bu haberlerin inanılmaz büyük bir hızla yayılması… Meselenin bu boyutu bana çok ürkütücü geliyor çünkü hem hakikate ulaşmak neredeyse bir mücadele unsuru haline geliyor hem de bu “furya” hepimizi yutuyor. Hakikate, hakikati bulmaya ve öğrenmeye, hakiki bilgiye; sorgulamaya, eleştiriye hiç olmadığı kadar ihtiyacımız var. Tellekt’in “Furya Makinesi” kitabı da konuyla ilgilenenler için çok önemli bir kaynak niteliğinde, şiddetle öneririm.

“Egemen Kentler: Tarih Boyunca Kent Devletleri”, Geoffrey Parker
  • Geoffrey Parker’ın “Egemen Kentler, “Tarih Boyunca Kent Devletleri” kitabı Tellekt tarafından geçen sene yayımlandı. Batı uygarlığının doğuşundan 21. yüzyılın küreselleşme olgusuna kadar kentin tarihteki rolünü anlamaya çalışan en güçlü ve kapsamlı incelemelerden biri. Peki geleneksel kent devletleri ile çağdaş kent devletlerini birbirinden ayıran temel faktörler nedir?

Kent, tarihinin ilk dönemlerinden beri jeopolitik bir form. Bu unsur değişmiyor. Ama kavramsal tarih açısından baktığımızda kentin anlamı değişiyor tabii: Örneğin Antik Yunan polis’inde “kent” bir devlet ya da Roma, bir imparatorluk veya 7.-18. Yüzyıllar arasında Venedik diğer İtalyan kentlerinden de farklı olarak bir cumhuriyet. Kapısı, surları, ordusu, tapınakları ve elbette yurttaşları olan bir sistem. İnsanlar üzerindeki inanılmaz etkileriyle de öne çıkıyor kent. Alman Hanse kentlerinin girişinde “Kentin havası özgürleştirir” diye yazar. Basit bir cümle değildir bu; serfler kentlere gelerek özgürleşebilmiştir zira. İçinde bir umut vaadi barındırır kent, bazen hâlâ “taşı toprağı altın”dır. Özgürleştirmenin ve umut vaadinin yanı sıra başka büyük yansımaları da olmuş kentlerin. Rönesans Floransa’sını ele alalım. Floransalı bir kent sakininin sanattan nasibini almaması mümkün müydü ya da binlerce yıldır Keops Piramidi’ne ev sahipliği yapan Kahire’de, bir Kahireli için piramitler bir anıt mezardan ya da firavunlar bir hükümdardan şüphesiz fazlasıydı. Tüm bunlar hem çok etkileyici hem de ilginç geliyor kulağa. Ulus-devletin yükselişiyle kentin tarihi statüsü değişiyor. Küreselleşmeyle bambaşka bir hale bürünüyor, mega kentler doğuyor, inanılmaz derecede yoğun kalabalıkların, telaşın, keşmekeşin yaşandığı mekânlar haline geliyor. Hatta günümüzde bazı kentler kendinden kaçılası, uzaklaşılası bir forma dönüşmüş vaziyette.

İlginizi çekebilir:  Kemal Seyhan’dan Londra’da İlk Kişisel Sergi

Ana Akım İktisat Eleştirisi

  • İktisat biliminin geçmişine, geleceğine ve nasıl değişmesi gerektiğine dair eleştirel bir inceleme olan Robert Skidelsky’ın “Para ve Devlet” kitabı Tellekt’in öne çıkan kitaplarından. Skidelsky bu kitapta ana akım ekonomisini eleştiriyor. Biraz bu kitaptan bahsedelim mi?

Skidelsky dünyanın önde gelen iktisat tarihçilerinden biri. “Para ve Devlet”te ana akım iktisadı eleştiriyor. Para politikasını ve merkez bankalarını kutsallaştırıp maliye politikasının görmezden gelinmesinin ekonomiler üzerinde ne kadar feci sonuçlar doğurabileceğini ele alıyor. Maliye politikasının ekonomiyi canlandırmaktaki öneminin altını çiziyor. Ve bunları çok ciddi araştırma ve verilerle destekleyerek yapıyor. Skidelsky aynı zamanda siyasetçilere de önemli bir eleştiri getiriyor: Yazara göre siyasetçiler ekonomik istikrar değil oylarını artırma derdinde oldular. Bu kitabı çok doğru bir dönemde ve Barış Gönülşen’in müthiş çevirisiyle yayımladığımızı düşünüyorum. Yayımlandıktan kısa bir süre sonra ikinci baskısını yapması da bunu gösteriyor. Para ve Devlet’ten önce Guy Stnading’in “Temel Gelir” ve Wolfgang Streeck’in “Kapitalizm Nasıl Sona Erecek?” kitabını yayımlamıştık. Bu metinlerin tümü özellikle ardışık bir okumayla ekonomik sistemi, para politikalarını, kapitalizmi ve devletlerin yurttaşlarına karşı sorumluluğu konularını çok daha geniş bir perspektiften incelememize imkân sağlıyor. Konuyla ilgilenenlerin ve politika yapıcılarının okumasını dilerim.

“Para ve Devlet”, Robert Skidelsky
  • Tellekt’te önümüzdeki dönem hangi kitapları göreceğiz?

“Furya Makinesi” Mayıs ayında okurlarla buluştu. Sosyal ağların deyim yerindeyse totaliter bir idare makinesine nasıl dönüştüğünü ve nasıl bir gerçekliğin içinde yaşadığımızı fark etmemize yardımcı olacak çok sarsıcı bir çalışma. Bu alanda dünyanın önde gelen isimlerinden Sinan Aral’ın bu çalışmasını yayına hazırlamak başından sonuna kadar heyecan vericiydi. Nisanda Brian Greene’in başyapıtı diyebileceğimiz “Evrenin Zarafeti” çıktı, yılın ikinci yarısındaysa Rovelli’nin yeni kitabı “Helgoland” yine fizik ve felsefe alanında yayımlayacağımız bir diğer kitap olacak.

Yakın Zamanda Yayımlanacak Kitaplar

2022 yayın programımızın öne çıkan başlıklarından bir diğeri de Sloterdijk’ın “20. Yüzyılda Ne(ler) Oldu?” kitabı. Ekoloji alanında çok kapsamlı bir derleme hazırlığındayız. Bu alanla ilgili 2023’te de iki başlık yayımlanacak. Tellekt’in sanat dizisi kapsamında bu senenin ilk kitabı Avelina Lésper’in “Çağdaş Sanatın Sahtekârlığı” olacak ve onu her yıl farklı bir başlığını yayımlayacağımız Türkiye’de Sanatın Tarihi serisinin ilk kitabı “Müze” takip edecek. Bauman’dan “Tüketici Hayat ve Akışkan Modernite”, Édouard Louis ve Ken Loach’un söyleşi kitabı “Sanat ve Siyaset Üzerine Konuşmalar”, Daniel Levitin’in “Başarılı Yaşlanma”, genç kuşağın önde gelen felsefecilerinden Martin Hägglund’un “Bu Hayat”, Bruno Latour’un “Doğa Politikası”, David Spielhalter’ın “İstatistik Sanatı” ve David Reich’ın “Biz Kimiz ve Buraya Nasıl Geldik?” kitaplarıysa 2023’te okurlarla buluşacak kitaplardan birkaçı.

  • Bu güncel tartışma metinlerinin ileride bir atölye ya da söyleşi serisi ile karşımıza çıkma ihtimali var mı?

Bu fikir üzerinde biraz çalışmayı düşünüyoruz. Çünkü kitaplarda yer alan tartışmaların eleştiri süzgecinden geçerek dile dökülmesi, birlikte tartışılması çok değerli. Bir araya gelmenin kendisi de öyle. Pandemi döneminde bu mümkün değildi. Belli bir kitap sayısına da ulaştığımız için metinler arasında bağlantılar kurabildiğimiz, bir araya geldiğimiz, “şimdi”yi dönüştüren değişimleri analiz ettiğimiz söyleşi ya da atölyeler Tellekt’in kurulma felsefesiyle de amacıyla da örtüşüyor.

“E-Kitaplar Artacak”

  • Malum piyasa koşulları nedeniyle kitaba ulaşmanın zorlaştığını düşünüyor musunuz? E-kitaplarınıza erişebilecek mi okurlarınız?

Yayıncılık bugüne kadar hiç karşılaşmadığı bir krizle karşılaştı. Kâğıt tedarikinde çok ciddi sıkıntılar yaşandı ve yaşanıyor. Artan maliyetler de düşünüldüğünde etikete yansıyan fiyatlar el yakıyor. Kültür işi yapıyorsunuz ve sizi mesleğe bağlayan gerek kamusal gerek entelektüel kaygılarınız var, ki bu kaygılar bugüne kadar karşılaştığınız tüm zorluklara göğüs germenizi de sağlayan kaygılardı – hâlâ da kısmen öyle. Fakat kitaba bütçe ayırmak maalesef özel bir çaba ve fedakârlık gerektirir hale geldi. Bir yandan da hızlı bir dijitalleşmeye doğru yol alıyoruz. Bu açıdan da e-kitapların artacağı düşüncesindeyim. Bizim de çalışmalarımız bu yönde.

Daha Fazla Yerli Metin

  • Önümüzdeki dönemlerde daha fazla yerli metin görebilecek miyiz? Tellekt, yerli güncel tartışmalar için neler düşünüyor?

Ekoloji alanında çok kapsamlı bir derleme geliyor ve “Türkiye’de Sanatın Tarihi” kitap dizisi yerli metinlerimizden. Ve evet, Tellekt’te daha fazla yerli metin peyderpey yer alacak. Yerli güncel tartışmalar elbette takibimizde, bu toplumun bir parçası olarak aksi ne mümkün… Ama bir yandan da bu tartışmalar dünyanın başka coğrafyalarının da tartışmaları. İklim krizi, göçmen sorunu, çevre meselesi ya da ekonomik kriz gibi. Küreselleşme olgusu bağlamında bazı sınırların çoktan kalktığı pekâla söyleyebiliriz, fakat bazı sınırların hiç olmadığı kadar da keskinleştiği bir zamanın özneleriyiz. “Kendi”ne bakmak “öteki”ni görmeyi; “öteki”ni duymak “kendi”ni dinlemeyi gerektiriyor. Dolayısıyla tüm insanlığın ortak meseleleri var ve bu meseleleri sorunsallaştıran kitaplar her birimizin “kendi”ne ve “öteki”ne bakmasına vesile oluyor. Konuya biraz böyle bakıyorum.

Didem Bayındır
Previous Story

CerModern’de Açık Hava Film Gösterimleri

Next Story

Mamut Art Project için Başvurular Devam Ediyor

0 0,00
02_ArtDog_CD_Logo_RGB_Black

BÜLTEN

Türkiye ve dünyadan haftalık kültür-sanat haberleri, inceleme yazıları, sergiler ve etkinlikleri takip et.

Bülten aboneliğinde ArtDog Istanbul’un gizlilik sözleşmesini kabul etmiş olursunuz.