Ronit Baranga, PG Art Gallery’de sergilenen heykelleriyle toplumun lüks tüketimle arasındaki karmaşık ilişkiye ışık tutuyor; özellikle de yemekle. İnsanın hep daha fazlasına ihtiyaç duyması ve istemesini -daha fazla şeker, daha fazla ilgi, daha fazla sevgi-, sürekli olarak rasyonel tüketimin sınırlarının zorlanmasını ve hep abartıya yönelmesini vurguluyor.
Hayatın bir şölen olduğu ve gelgitleri arsında engebeli bir arazide tadına bakmak istediklerimiz, bakamadıklarımız belki bir Dolce Vita veya bir Delicatessen olduğu gerçeği… Bizi irite eden ancak bir yanıyla şehvet uyandıran cupcakeleri, insanların en temel dürtülerini tatmin ederken hangi sınırları aştığını, sofradaki tavrımızın hayattaki tarzımızla örtüştüğünü vurgulayan; yeme içgüdüsünün, doymakla, insan ırkının açgözlülüğüyle, estetik kaygılarımızın bizi neye dönüştürdüğüyle ilgili fikirlerin masaya yatırıldığı bir sergi Ronit Baranga’nın Tatlı ve Acı Her Şey adlı sergisi.
Tat alma duyumuzun, gelişmişlik olduğu ve mutfakta olan bitenden habersiz önümüze sunulan bir tabakta yediğimiz bir tatlının bizi yeme ihtimali ya da çığlık çığlığa beni yememelisin diyerek bağırma ihtimali. Estetik kaygı ile süslenmiş bir yemeğin içeriği, doyuruculuğu, sağlıklı oluşu, yüzeysel kaygılarımızın bizi nasıl aç bıraktığı ya da tüketime yönlendirdiği… Bilinçaltımızda yatan beğenilme, onaylanma, mutlu olma koşullandırmaları üzerinden yemek kültürüne dair bizi ifşa eden en basit ve hayatta kalmamızın en birincil kurallarını nasıl bir adaba dönüştürdüğümüz binlerce yıllık bir tarih ve insanlığın ortak olduğu bir kulvar. Her şeyin bir karşılığı olduğunu düşünerek yarattığımız insan dünyasında borçlu olduğumuz doğa bize sundukları arasında neyin acı neyin tatlı olduğunu öğreten bir öğretmen. Biz, bizi yiyoruz belki de. İnsanın ait olduğu yere bir yabancı gibi davranması yarattığı kültürü ve doğayı sindirmeden tüketiyor oluşu masada konuşulan asıl konu.
Ronit Baranga’nın heykelleri iç içe geçmiş ve birbirinden ayrılamaz bir yapıyı konu alıyor. Yemek için ihtiyaç duyduğumuz bir organın yemeğe dönüştüğünü de ikili insan ilişkilerini de alegorik bir biçimde anlatıyor. Konuştuğumuz kelimelerin, cümlelerin, acı ve tatlı olabileceği karşımızdaki insanı kullandığımız dil ile nasıl mutlu edebileceğimizi ya da acıtabileceğimizi de kültürün en temel yapı taşı dilimizin bilinçaltımızla eşdeğer yapıda olduğunu hatırlatıyor. Dudak, ağız, dil, bütün bu organlarımızın yemek yemeğe aç olduğu kadar iletişime de aç olduğu aşikâr.
Herkesin bir çarkın dişlileri gibi davrandığı bütünlüğü oluşturmak için çabaladığı bir dünyada dilimiz de insanın dünyaya çakmış olduğu çivilerden biri. Metaforik olarak kullanılan dil imgesi, iletişimde oluşturduğumuz ve düşüncelerimizi kelimelerle ifade edilebileceğimiz sınırsız bir deniz. Burada devreye giren Freudyen yaklaşımla id bizi doğal dünyamıza yaklaştırırken bir taraftan da açlığın psikolojik boyutuna dikkat çekiyor. Baranga’nın sofrası duygusal ve duyusal doyumsuzluğun ironisini heykelleri ile çekici bir hale getiriyor. Egolarımızın doyması dileğiyle Tatlı ve Acı Her Şey adlı sergi 26 Ağustos’a kadar Pg Art Gallery’de görülebilir.
Ronit Baranga kimdir?
1973 İsrail, Hayfa doğumlu Ronit Baranga, Baranga Hayfa Üniversitesi’nden Psikoloji ve Edebiyat Bölümün’den mezun oldu, Tel-Aviv Üniversitesi’nde Sanat Tarihi ve İsrail’deki Beit Berl Koleji’nde (‘HaMidrasha’) Güzel Sanatlar okudu.2004 yılından beri heykelle uğraşan ve sergiler açan İsrailli çağdaş sanatçı, Kültür ve Spor Bakanlığı’nın 2016 Yaratıcı Teşvik Ödülü’nü kazandı. Eserleri, İsrail’de ve dünyanın geri kalanında kişisel ve karma sergilerde sergilendi. Heykelleri İsrail’de ve dünya çapında müze koleksiyonlarında ve özel koleksiyonlarda yer alıyor. Gerçekçi ve figüratif üslupla heykel yapan sanatçı, edebi ve mitolojik kaynaklardan da ilham alıyor.