Hindistan’ın güneyinde Bangalore’un yakınlarında bulunan Nrityagram isimli küçük kasaba bir sakinlik cenneti olmasının yanı sıra eski bir sanata adanmış: klasik Hint dansı. Nrityagram’ın 23 yıldır sanat yönetmenliğini üstlenen Surupa Sen Zoom röportajında New York Times’a “Hayatlarımıza hiçbir şey olmamışçasına devam ediyoruz,” derken,
Arter’de küratörlüğünü Selen Ansen’in üstlendiği Performans Programı’nın ”Katılma” başlıklı ikinci bölümü, Çıplak Ayaklar Kumpanyası’nın Gölge Veri (work in progress) isimli dans çalışmasıyla devam ediyor. Dans ve hafıza arasındaki ilişkiyi inceleyen, dansı hafızanın performansı olarak deneyimlemeye davet eden bu çalışma 11 Ocak Cumartesi
Victor Hugo’nun başyapıtlarından biri olan ”Notre Dame’in Kamburu Müzikali” bu akşam, Trump Sahne’de izleyicisiyle buluşacak. Vural Bingöl ile Erhan Yaman’ın sahneye koyduğu müzikalin yönetmenliğini de Vural Bingöl üstleniyor. Müzikalde, çirkin ve kambur bir kilise zangocu olan Quasimodo, Fransa’nın ruhani ve dini lideri Claude
Fransa’da, Cumhurbaşkanı Emmanel Macron’un emeklilik planına karşı devam eden protestolara Paris’in meşhur operası ”Palais Garnier” balerinleri de katıldı. Paris Operası’nda çalışan balerinler, opera binası önünde Çaykovski’nin ünlü eseri Kuğu Gölü balesinden bir bölüm sahneledi. Balerinlere Paris Senfoni Orkestrası eşlik etti. Paris Operası
Tango ve müziğin eşsiz harmanını ve tarihsel evrimini anlatan “I am Tango” İstanbul seyircisiyle buluşacak. ”I am Tango”, müzik, dans, moda, ışık ve multimedyayı en iyi şekilde sunan ödüllü bir gösteri. Dünyaca ünlü 24 profesyonel dansçı, Dünya Tango Şampiyonası kazananları ve dahi
Beşinci yılından itibaren uluslararası kimlik kazanan Aspendos Opera ve Bale Festivali, 1994 yılından bu yana, her yaz sonu Antalya’da 5000 yıllık antik Aspendos tiyatrosunda düzenleniyor. Bu festivalde şimdiye dek hiçbir şey izlemediyseniz, kendinizi benzersiz bir deneyimden mahrum bıraktığınızı söyleyelim. Yıllar geçse bile
1945 yılında hala süren savaş ortamının zorlukları, yepyeni bir festival yaratmanın sorunlarıyla birleşince ilk festivalin ancak 1947’de yapılabileceği anlaşılır. Edinburgh şehrinin “Avrupa’nın kültür merkezi” gibi bir savaş sonrası kimliği kazanması da festivalin amaçlarından biridir. İlk Uluslararası Edinburgh Festivali 24 Ağustos 1947’de başlar.