Kariye, Camiye Nasıl Dönüştürülecek?: İçi Mozaik ve Fresklerle Dolu, Etrafı Tarihi Camilerle Çevrili... - ArtDog Istanbul

Kariye, Camiye Nasıl Dönüştürülecek?: İçi Mozaik ve Fresklerle Dolu, Etrafı Tarihi Camilerle Çevrili…

/
Ayasofya’dan sonra Kariye Müzesi de ibadete açılıyor, ancak önemli bir sorunun cevap bulması gerekiyor. Kariye’nin, (Bizans döneminde Chora Manastırı) duvarları ve kubbesi, Hıristiyan teolojisinden önemli sahneleri betimleyen mozaik ve fresklerle doludur. Kariye’yle ilgili şu önemli noktayı, Prof. Dr. Zeynep Ahunbay‘ın bilgisi ışığında, vurgulamak gerekir: “İstanbul’da birçok Ortaçağ Kilisesi var, ancak sadece Kariye’de, Ortaçağ’dan kalan mozaik ve freskler serbestçe sergilenmektedir.”
Peki, İsa ve Meryem Ana’nın hayatını anlatan mozaiklerle kaplı olan Kariye, nasıl ibadete açılacak? Kariye, camiye nasıl dönüştürülecek? Kariye’nin neresinde namaz kılınacak? Kariye’nin mozaik ve freskleri kapatılacak mı? İç mekan kullanımı için nasıl bir proje planlanıyor? Etrafı tarihi camilerle çevrili olan Kariye’nin cami olarak kullanılmasına ihtiyaç var mıydı? Bu soruların yanıtını uzmanlar veriyor ancak Kariye’deki işlev değişikliğinin nasıl yürütüleceği, nasıl bir proje uygulanacağı, yetkililerce, kamuoyuna açıklanmalı ve süreç şeffaf ilerlemelidir. 

Ayasofya’daki Üç Mozaik Kapatılmıştı

Ayasofya, ibadete açıldıktan hemen sonra içindeki üç mozaik kapatılmıştı. Öğrendiğim bilgiye göre, kapatılan mozaikler için müze ile Diyanet görüşmüş, müze, mozaiklerin kapatılmasını istememiş ama kapatmışlar. Ancak, Ayasofya’da namaz saatleri dışında, otomatik açma kapama sistemi oluşturulan perdelerin açık olacağı söylenmişti. Ancak ibadet için günün her saati Ayasofya’ya gelenleri düşününce, perdelerin ne zaman açılacağı belirsiz oluyor.
Kariye Müzesi’nin ibadete açılmasıyla ilgili konunun pek çok uzmanı, mimarist.org’a konuştu, uzmanlar,  Kariye’nin müze olarak kalması gerektiğini vurguladı.

‘Dünya Mirası, Tüm İnsanlığa Açılan, Paylaşılan Bir Kültür Mirası Demektir’

Prof. Dr. Zeynep Ahunbay şu değerlendirmede bulundu: “Danıştay, Kariye Müzesi ile ilgili olarak, “Cami asli fonksiyonu dışında kullanılamaz” kararı almış. Acaba Danıştay üyeleri, Kariye’nin aslında bir manastır kilisesi olduğunu bilmiyor mu?

‘Kariye, Bir Hristiyan Dini Yapıdır’

Kuruluşu çok gerilere giden Kariye Müzesi, depremler ve yenilemeler dolayısıyla bugünkü biçimini geç Bizans Dönemi’nde almış bir Hristiyan dini yapısıdır.  Bizans döneminde birçok manastır Surlara yakın bölgede yerleşmişti. Bu nedenle Chora Manastırı da kırsal alanda, bahçeler içinde kurulmuştur. Müzedeki önemli mozaik panolardan biri, manastır kilisesinin bugünkü biçimini almasını sağlayan son banisi Metokites’i kilisenin maketini Hazreti İsa’ya sunarken göstermektedir. Metokites 14. Yüzyılın ikinci yarısında, daha önce mevcut yapıyı elden geçirtmiş, mozaiklerle bezetmiş ve bir mezar şapeli eklemiştir.

‘Dünya Mirası’na, Uluslararası Camia da Söz Sahibidir’

İstanbul’un Dünya Mirası içinde yer alan Kariye Müzesi, ünlü mozaik ve freskleriyle çok sayıda ziyaretçi çeken bir eserdir. Devletimiz İstanbul’un tarihi alanlarını UNESCO’ya ‘Dünya Mirası’ olarak önerirken, onları en iyi şekilde korumak ve evrensel  değerlerini tüm insanlıkla paylaşmak üzere söz vermiştir. Dünya Mirası varlıklar hakkında yalnız üzerinde bulunduğu ülke değil, uluslararası camia da söz sahibidir. ‘Dünya Mirası’ demek, paylaşılan bir kültür mirası demektir. Bu değerler rahatça gezilmek, incelenmek, güzelliklerinden yararlanmak için tüm insanlığa açılır.

Kariye: İstanbul Turizm Zincirinin Kilit Noktalarından

Barındırdığı olağanüstü sanat değerleriyle Kariye Müzesi, İstanbul turizm zincirinin kilit noktalarından biridir. Bizans İmparatorluğu’nun başkenti İstanbul’da birçok Ortaçağ Kilisesi vardır ancak yalnız Kariye’de Ortaçağ’dan kalan mozaik ve freskler serbestçe sergilenmektedir. Bu güzel eserlerin açığa çıkarılması, onarılması ve insanların onları görüp sevmesi, sanatsal değerlerinden zevk alması uzun yıllar süren çabalarla mümkün olmuştur. Laik Türkiye Cumhuriyeti, 1948’de cami olarak kullanılmakta olan yapının ‘fresk ve mozaiklerinin ortaya çıkarılması ve onarımı, sonrasında da müzeye dönüştürülmesi’ kararını almıştır.

‘Dar bakış Açıları Hem Kültür Mirasına Hem Türkiye’ye Zarar Verebilir’

İstanbul gibi bir dünya mirasını korumanın önemi ve incelikleri iyi kavranmalıdır. Tüm dünyanın ilgilendiği kültür değerlerinin yaşatılması, sunulması vizyon gerektirmektedir. 21. yüzyılda Ortaçağ bağnazlığının, dar görüşlülüğünün yeri yoktur. Dar bakış açıları hem kültür mirasına hem Türkiye’ye zarar verebilir.

‘Osmanlı Dönemi’nde Camiye Çevrilmiş Ancak Mozaik ve Freskleri Yok Edilmedi’

Müzenin geriye dönerek, camiye çevrilmesi ister istemez bir kimlik değişimi yaratacaktır. Osmanlı Dönemi’nde kilise, camiye çevrilmiş ancak mozaik ve freskleri kazınıp yok edilmemiştir. Kaynaklar, kilisenin değerinin halk tarafından bilindiğini göstermektedir. Evliya Çelebi Seyahatnamesinde, Kariye’den “Edirnekapı yakınında Kariye Camii: Evvelce bir sanatlı kilise imiş” şeklinde söz etmiştir. 18. Yüzyılda İstanbul Camileriyle ilgili iki ciltlik kitap yazan Ayvansaraylı Hüseyin Efendi de “Cami-i mezbur kilisadan münkaliptir” diyerek onun özgün kimliğini belirtmiştir. Kilisenin müzeye çevrilmesinden önceki durumunu bilen Prof. Semavi Eyice de ‘ibadet mekanındaki mozaiklerin üzerlerinin namaz vakitlerinde tahta kapaklarla kapatıldığını’ belirtmiştir.

İlginizi çekebilir:  Theodosius Limanı İçin Tasarım Yarışması Başlıyor

‘Kültür Varlıkları Güncel Politikaya Alet Edilmemelidir’

İstanbul’un Dünya Mirası oluşu ile ilgili kararda “İstanbul Bizans ve Osmanlı uygarlıklarına tanıklık etmekte üniktir” denilmiştir. Bu cümle İstanbul’un Dünya Mirası oluşunda Bizans bileşeninin önemine tanıklık etmektedir. Bu hususa saygı gösterilmesi zorunludur. Kültür varlıkları güncel politikaya alet edilmemelidir. Osmanlılar Bizans kültür mirasını onarımlarla yaşatmış; emaneti 20. Yüzyıla kadar  getirmişlerdir. Bu saygıdeğer bir tutumdur. Cumhuriyet devrimi ise kültür varlıklarının evrensel değerini gözetmiş, onların en iyi biçimde sunulmasına olanak vermeyi hedefleyerek, kapılarını tüm insanlığa açmıştır. Dar bakışlarla, müzeyi “cami” olarak yaftalayıp, evrensel değer taşıyan sanat eserlerinin serbestçe sergilenmesini, görülmesini zorlaştıran bir kullanıma dönülmesi kabul edilemez. ”

‘Kariye’nin Etrafında Tarihi Camiler Yer Alıyor’

Dr. Mine Esmer ise Kariye’nin çok yakınındaki camilerin, ibadet için gerekli olanakları sunduğu, bu nedenle, yapının camiye çevrilmesi için gerekli bir neden olmadığını söylüyor:

“Çok yakın çevresinde önemli tarihi camiler bulunmaktadır. Bunlar arasında en önemlilerinden birisi 750 m (10 dk yürüme mesafesi ) uzakta olan ve Mimar Sinan tarafından tasarlanan, Edirnekapı Mihrimah Sultan Cami’dir. Bir diğeri 600 m uzaklıkta olan (8 dakikalık yürüme mesafesi ) Tercüman Yunus Cami’dir. Üçüncü olarak, 350 m (4 dakikalık yürüme mesafesi ) uzakta bulunan Kefeli Cami’den söz edilebilir. Son olarak ise 280 m (3 dakikalık yürüme mesafesi ) uzakta olan Hoca Kasım Günani Cami’den bahsedilebilir. Bu yapılar göz önüne alındığında, yukarıda sayılan özellikleri ile öne çıkan Kariye’nin müze işlevinin devamının uygun olduğu düşünülmektedir.”

‘Koruma ve Sergileme Sorunları’

Dr. Nisa Semiz de, mimari ve sanatsal açıdan ayrıcalıklı bir yere sahip olan Kariye Müzesi’nin, cami işlevinin yeniden kazandırılmasıyla gündeme gelecek fiziksel sorunlara değindi:

“Kariye Müzesi’nde gerek mozaik, gerekse fresk tekniğinde yapılan resimlerin özel olarak seçilip düzenlenmiş olduğu gözlemlenmektedir. Hz. Meryem ve Hz. İsa’nın yaşamlarının bir akış içinde resmedildiği mozaiklerin ve özellikle ölüm ve öteki dünya temasının işlendiği parekklesion bölümündeki fresklerin programı aynı zamanda yapının mimarisiyle iç içe geçmiş bir görünüm sergilemektedir. Yapı, tüm bu özellikleriyle İstanbul’un çok katmanlı tarihi içinde mimari ve sanatsal yönden tekil ve çok özel bir yere sahiptir. Üstelik, yapının yeniden cami olarak kullanımı, ölçeği ve iç mekanların neredeyse tümünü kaplayan zengin resim programı düşünüldüğünde, işlevsel olanaksızlıkları ve ciddi koruma ve sergileme sorunlarını gündeme getirecektir.

‘Camii İşlevi Yapının Özgün Haline Zarar Verebilir’

Prof. Dr. Engin Akyürek, Kariye’nin cami olarak kullanılmasının, yapının özgün haliyle korunabilmesine imkan vermeyeceğini söylüyor:

“Kariye Müzesi’nin, gerçek bir ihtiyaç olmadığı halde, salt ideolojik ve politik nedenlerle bazı kesimler tarafından cami olarak kullanılması konusundaki çabaları, bu kentin kültürel zenginliğine olduğu kadar, uluslararası itibarına da zarar vermektedir. Yapının cami olarak kullanılması, bu yapının özgün haliyle korunabilmesine imkân vermeyecektir. Cami işlevi verilmesi durumunda yapıda ibadete uygun bazı düzenlemeler yapılması kaçınılmazdır. En azından zeminin halı ile kaplanması; ısıtma, aydınlatma ve ses tesisatının; havalandırma sisteminin kurulması gerekli olacaktır. Duvar resimleri bir biçimde örtülecek, ziyaret saatleri ve iç mekândaki ziyaretçi hareketleri kısıtlanacaktır. İznik ve Trabzon Ayasofyaları bunu göstermektedir. Bu kentin turizmini de olumsuz olarak etkileyecektir.”

Ne Olmuştu?

Kariye Müzesi’nin yönetiminin Diyanet İşleri Başkanlığı’na devredilerek ibadete açılmasına karar verildi. Resmi Gazete’de yayımlanan Cumhurbaşkanı kararına göre, Kariye Camii’nin müze ve müze deposu olarak kullanılmasına yönelik 1945 yılına ait Bakanlar Kurulu kararının Danıştay 10’uncu Dairesi kararı ile iptal edilmesi üzerine Kariye Camii’nin Diyanet İşleri Başkanlığı’na devredilerek ibadete açılmasına karar verildi.

 

 

 

Previous Story

52. Siyad Ödülleri Sahiplerini Buldu

Next Story

Berlin Film Festivali Ödüllerindeki Cinsiyet Ayrımınını Kaldırdı

0 0,00
02_ArtDog_CD_Logo_RGB_Black

BÜLTEN

Türkiye ve dünyadan haftalık kültür-sanat haberleri, inceleme yazıları, sergiler ve etkinlikleri takip et.

Bülten aboneliğinde ArtDog Istanbul’un gizlilik sözleşmesini kabul etmiş olursunuz.