Sena Başöz "Geleceğe Salınmak" Yanköşe

“İyileşmeyi Araştırıyorum”

Güncel sanat projesi Yanköşe’nin onuncu edisyonununda Sena Başöz’ün “Geleceğe Salınmak” isimli çalışması sergileniyor. Kahve Dünyası’nın kamusal alanda güncel sanat projesi Yanköşe kapsamında 1 Nisan’da sergilenmeye başlanan çalışmada, Yapı Kredi Tarihi Arşivi “Selahattin Giz Koleksiyonu” fotoğraflarından kesip çıkarılmış, yeni kurulan cumhuriyetin geleceğini temsil eden genç ve sağlıklı sporcu bedenleri yer alıyor. Proje ve sergilemenin detaylarıyla ilgili Sena Başöz ile konuştuk.

/

Geleceğe Salınmak” projesi nasıl ortaya çıktı ve gelişti?

2023 yılında Yapı Kredi Kültür Sanat’ta “İyileşme Olasılıkları” adında kişisel sergim gerçekleşti. Sergi hazırlık sürecinde, Cumhuriyet’in 100. yılı vesilesiyle arşivi canlandırmak ve güncel bir perspektifle düşünmek amacıyla araştırma yapmak için küratörler Burcu Çimen ve Didem Yazıcı tarafından Yapı Kredi Tarihi Arşivi Selahattin Giz Koleksiyonu’nu incelemeye davet edildim. Çoğunluğunu Selahattin Giz’in (1914-1994) çektiği, bir kısmını da topladığı 35.000 fotoğraf içeren bu koleksiyon, 20. yüzyılın ilk yarısının toplumsal, ekonomik ve siyasal hayatını belgelemesi açısından önem taşıyor.

Koleksiyon tematik dosyalar halinde erişilebilir haldeydi. Bu koleksiyondan 12.000 civarı fotoğrafı inceledim. Dosyalarda döngüsel olarak tekrar eden temalar dikkatimi çekmeye başladı: Kutlamalar, törenler, tatbikatlar, toplumsal olaylar, doğal felaketler, dönemin ruhunu yansıtan; ulusal ilerlemeyi, gelişimi belgeleyen fotoğraflar… Sonunda tekrar eden “spor” başlıklı dosyalara yöneldim. Cumhuriyetin ilk yıllarında yapılan anıtlarda sık sık genç sporcu bedenler yer alır. Ellerinde bazen bayrak, bazen meşale tutan bu genç, sağlıklı bedenler yeni kurulan cumhuriyetin geleceğini temsil eder.

Resmin tarih anlatısı, güç kimin elindeyse o doğrultuda değişiyor, dönüşüyor. Neyi nasıl hatırladığımız, nasıl hafızalaştırdığımız bir sanatçı olarak ilgi alanıma giriyor. Bugünden geriye dönüp baktığımızda Türkiye Cumhuriyeti tarihi keskin kırılmalarla dolu. Bunların da kendine göre bir döngüsü var. Bu kırılmalarda geleceğin yükünü omzunda hisseden idealist gençler ağır bedeller ödedi.

Bilinmez bir gelecek karşısında gençliğin getirdiği cesareti vurgulamak istediğim için sporcuların havada, yer çekiminden özgürleştikleri anlarda çekilmiş bedenlerine yöneldim. Bu bedenleri bağlamından kopararak Yapı Kredi Kültür Sanat’da ana mekâna yerleştirdim.

Proje ilk olarak 2023 yılında Yapı Kredi Kültür Sanat’taki sergide yer aldıktan sonra Kahve Dünyası Yanköşe için nasıl bir yeniden düzenleme yapıldı?

“İyileşme Olasılıkları” adlı sergimden hemen hemen 1 sene sonra, eserimi Kahve Dünyası’nın güncel sanat projesi olan Yanköşe için uyarladım. Daha önce hiç bu boyutta bir eser üretmemiştim, bu nedenle biçimsel bir dizi uyarlama yaptım. Bu süreçte Kahve Dünyası Yanköşe’nin önceki projelerden tecrübesinden faydalandım. Kahve Dünyası Yanköşe’de eserin kapladığı alanın yüksekliği hemen hemen 17 metre. İzleyici, esere kaldırımdan birkaç metre aşağıdan veya trafikte belli bir mesafeden bakıyor. Yapı Kredi’de tüm bedenler gerçek insan bedeni boyutlarındaydı. Burada bedenlerin boyutları ve açılarıyla oynadım çünkü 20 metre yukarıda yer alan insan bedeninin detaylarını sokaktaki izleyicinin okuması mümkün değil.

Eser, çoğunluğunu Selahattin Giz’in çektiği, 35.000 fotoğraf içeren “Selahattin Giz Koleksiyonu” fotoğraflarından kesip çıkarılmış  sporcu nedenlerinden oluşuyor. Eserde yer alan fotoğrafları nasıl seçtiniz?

Koleksiyonu incelerken fotoğraftaki bir yüzücünün dalışı Fransız sanatçı Yves Klein’ın (1928-1962) Leap into the Void (Boşluğa Salınmak) (1960) isimli ikonik fotoğraf çalışmasını hatırlattı. Bu eser, her baktığımda içimi hoplatır. Bir binanın tepesinden asfalt yola atlamış, yere çakılmak üzere Klein’ın rahat yüz ifadesi beni etkiler. Buradan ilhamla sporcuların kısa bir an havada asılı kaldıkları, yer çekiminden özgürleştikleri anları belgeleyen fotoğraflara odaklandım. Dönemin fotoğraf teknolojisi hareketli bedenleri çekmekte yetersiz kalıyor. Bu nedenle elimde yüzlerce fotoğraf yoktu. Belki 40-50 fotoğraf arasından seçim yaptım.

Eserle ilgili şunu söylüyorsunuz; “Cumhuriyet’in ilk yıllarında yapılan anıtlarda sık sık genç sporcu bedenleri yer alır. Ellerinde bazen bayrak, bazen meşale tutan bu genç, sağlıklı bedenler yeni kurulan cumhuriyetin geleceğini temsil eder…” Bu yüklü bir temsiliyet. Avrupa Futbol Şampiyonası ve Paris 2024 Olimpiyatları kapsamında milli takımlar ve sporcularla ilgili pek çok değerlendirme yapılan bugünlerde, bu temsiliyetin cumhuriyetin ilk yıllarındaki anlamı ve bugünü ile ilgili ne düşünüyorsunuz?

20.yüzyıl başlarında ulus devlet inşasında genç, sağlıklı, sporcu bedenlerin çok önemli bir yeri var gerçekten. Sadece Türkiye’de değil tüm dünyada bu böyle. Tabii ki sonraki dönemde de sporun siyasetle ilişkisi hep yoğun oldu. Soğuk savaş dönemindeki olimpiyatları çocukluğumdan hatırlıyorum. Amerikalı, Rus, Doğu ve Batı Almanyalı atletler arasında sanki bir savaş da spor ringlerinde, sahalarda dönüyordu.  Bugün de sporun her zaman spordan fazlası olduğunu düşünüyorum. Daha yeni Avrupa Futbol Şampiyonası’nda tüm ülke bir umut seline kapıldık. Her maç sırasında sokaklar sessizleşti. Her golde ortalık inledi. Sporun kesinlikle birlik beraberlik hissini perçinleyen bir tarafı var. Sonra bir futbolcunun yaptığı siyasi el işareti bayağı yoğun tartışma konusu oldu. Kadın milli voleybol takımı da farklılıkları bir araya getiren yapısıyla ataerkil toplumumuzda çok önemli bir umut kaynağı. “Böyle bir arada ve güçlü olabiliriz işte” dedirtiyor. Olimpiyatları heyecanla bekliyorum.

Sena Başöz “Geleceğe Salınmak” Yanköşe

Aynı zamanda şunu da söylüyorsunuz; “Neyi nasıl hatırladığımız, nasıl hafızalaştırdığımız bir sanatçı olarak ilgi alanıma giriyor.” Bunu biraz açar mısınız? Arşivleri bugüne ve geleceğe taşımak, arşivler üzerinden yeni bir okuma yapmak, yeniden canlandırmak neden önemli?

Pratiğim aracılığıyla iyileşmeyi araştırırken ulaşılmaz olanlarla etkileşime geçmenin ve donuk-ölü-zaman aşımına uğramış-kayıp kabul edilenleri deneysel olarak yeniden canlandırmanın yollarını arıyorum. Bu nedenle yaşam-ölüm arası elle tutulur tek malzeme olan arşivlerle sık sık çalışıyorum.  Yani ilgi alanlarım nedeniyle ister istemez yolum arşive çıkıyor. Arşivlerin kendisi de donuk ve canlandırılmayı bekliyorlar. Bir arşiv oluşturmak, o arşivin bakımını yapmak çok emek ve zaman istiyor. Arşivi canlandırmak da kesinlikle ilgi meselesi ve çok büyük bir ihtimam gerektiriyor. Tüm bunları birinci elden Hrant Dink Vakfı’nda 23,5 Hrant Dink Hafıza Mekânı kuruluş sürecinde çalışırken deneyimledim. Eserlerimde arşivleri yaratıcı bir yaklaşımla, bazen kuruluş amaçları dışında kullanıyorum.

Organizmanın kendini onarması ve doğanın uzun vadede dengelenmesi bana en çok ilham veren olgular. Buradan yola çıkarak iyileşmenin zamanına ve döngüsüne bakıyorum. Doğanın kaos içindeki büyük düzenini akılda tutarak, arşivler, koleksiyonlar, kategoriler aracılığıyla bizim kurmaya çalıştığımız düzene yaklaşıyorum. İkisi arasındaki sürtünmeye dikkat ediyorum. Rasyonel düşüncenin dünyayı kavramakta yetersiz bir araç olduğuna inanıyorum. Mesela sergi mekanına vantilatör aracılığıyla türbülans sokmak eserlerimde tekrar eden bir jest. Türbülansın kontrol edilemezliğinin bir şeyleri tetikleme gücüne inanıyorum.

İlginizi çekebilir:  Sanatçıların Karantina Günlükleri - 14 - Gizem Çeşmeci

Tarih anlatısı dediğimiz şey karmaşık bir bitki kökü gibi, oysa ki örneğin resmi tarih anlatısı bunu vahşice sadeleştiriyor. Bir anlatı neyi, nasıl dışarıda bırakıyor buna bakıyorum. Kaybolan veya kaybedilen bilginin tekrar ortaya çıkmasına veya çıkarılmasına ilgi duyuyorum ve bu bilginin er ya da geç ortaya çıkacağına inanıyorum.

Kendi yaratıcı üretim yolculuğunuzda “spor” teması belirgin bir yere oturuyor sanıyorum. Bunun arkasında nasıl bir motivasyon var?

Evet, aslında spor alanında çok beceriksiz bir insanım ama pratiğimde sık sık yolum spora çıkıyor. Daha evvel performans ve video işlerimde yüzme, eskrim, slalom gibi spor dallarından ilham aldım. Ya kendim bu performansı gerçekleştirdim ya da performans sanatçılarıyla çalıştım. Geleceğe Salınmak’ta elimdeki hareket halinde yakalanmış durağan imgelerle bu performans anını kurguladım.

İşlerim aracılığıyla iyileşmeyi araştırıyorum. Bu bağlamda kendinle ve zamanla yarışmak üzerine düşünüyorum ve doğrusal ilerleme fikrini sorguluyorum. Aldığım eğitim ve içinde yaşadığımız kültür, yarış ve ilerleme fikri üzerine kurulu. Oysa bu, hayatın ritmi ve büyük düzeniyle uyumlu bir yapı değil. Spor benim pratiğime bu nedenle tekrar tekrar giriyor. Yanlış yerde yanlış sporu yaptığım, bu sürtünmeyi araştırdığım performans ve videolarım var.

Esere dönersek, fotoğrafları esere taşırken nasıl bir teknik kullandınız? Dönemin teknolojisi nedeniyle fotoğraflardaki bulanıklık, eserin içerik bağlamı açısından bize ne söylüyor?

Evet, fotoğraflar siyah beyaz, bazen bulanık, lekeli, zor bir hareketin tam ortasında yakalandığı için bazı sporcu gençlerin yüzünde gergin bir ifade var. Geleceğe Salınmak, fotoğraflardaki genç bedenleri geleceğin yüklerinden arındırmayı amaçlıyor ama aslında çoktan olan oldu. Geçmişi, olup bitmiş olanı iyileştirme çabası ne anlama gelir? Cumhuriyet tarihinde idealleri uğruna büyük bedeller ödemiş olan pek çok genç var. Eser, bu gençlerin yasını tutuyor. Broşür için yaptığımız röportajda Tuna Ortaylı bana eserde karamsar bir hava sezinlediğini söyledi. Bu okumasını eserin bağlamı nedeniyle anlamlı buldum. Fakat şunu da akılda tutmak lazım: Geçmişi anlatmak hep gelecekle ilgili. Bu eser bir yandan yas tutarken öte yandan gelecekte hafiflemeyi ve özgürleşmeyi arzuluyor.

Basın toplantısında, eserin çoşkulu ve umut verici olduğu, Kadın Voleybol Milli Takımı’nın son dönemdeki başarılarını hatırlattığı yönünde bir yorum geldi.

Eser bir yandan yas ve kayıp ekseninde, öte yandan gençliğin coşkusuna, azmine ve her zaman bir yol bulacağına güvenen bir yerden okunabilir.

Bu fotoğraflar bugün çekilse özgürleşme nasıl bir formda yer alırdı görsellerde sizce?

Instagramdan sporcu profilleri takip ediyorum. Sporcuların yerçekimini yendikleri anlarda çekilmiş fotoğrafları ve havaya yükseldikleri anların yavaş çekim videoları yine beni çok etkiliyor.

Bu fotoğraflar belli bir dönemin ders kitaplarında yer alan içerik ve görseller ışığında bir yaş grubu için belli bir anlam ifade ederken, ilk defa karşılaşacak gençler için daha farklı bir algı yaratıyor olabilir? Bu farklı okumalarla ilgili nasıl bir değerlendirmeniz ya da öngörünüz var?

Sanat eseri izleyici ile buluştuğunda, izleyici de yaratıcı bir süreç içerisine giriyor ve eserin okuması bir yelpaze gibi genişliyor. Yaratıcı eylemi her zaman izleyici tamamlıyor. Az önce bahsettiğim örneklerde olduğu gibi, eserle ve Selahattin Giz’in fotoğraflarıyla yeni karşılaşacak gençler de okumalarıyla esere bambaşka anlamlar katacaklar.

Açıkçası bizim neslin biraz yenik ve yorgun hissettiği bu dönemde gençlere çok güveniyorum ve gençliğin her zaman bir yol bulacağına inanıyorum. Bu bir bitkinin asfaltın arasından yolunu bulup fışkırması gibi önüne geçilemez güçlü bir enerji. Bu nedenle sizin gibi benim de sonuçlarını merak ettiğim bir karşılaşma bu.

Eserin, kentin en hareketli noktalarından birinde, özellikle gençlerin de çok geçtiği bir güzergahta kendine yer bulması, onu kamusal alana ve ölçek olarak anıtsal boyuta taşımak nasıl bir anlam ifade ediyor sizin için? Basın buluşmasında bunu “Büyük harflerle konuşmak” olarak ifade ettiniz… 

Bu beni çok heyecanlandırıyor. Özellikle Geleceğe Salınmak’ın kavramsal çerçevesinin oluşma sürecinde kamusal anıtları incelediğim için bu eserin kamusal alanda sergilenecek olması güzel bir döngü oldu. Bu boyutta ve dış mekânda bir uyarlamanın eserin bağlamını zenginleştireceğini düşünüyorum. Eserin bağlamını bir kenara bırakırsam da, bu benim kamusal alanda ve bu boyutlarda sergilenen ilk işim. Yepyeni bir tecrübe.

Ayrıca sanatımın doğrudan sanat izleyicisi olmayan bir kitleye ulaşması da her zaman çok arzu ettiğim ve sonuçlarını merak ettiğim bir durum. Uzun yıllar Boğaziçi Üniversitesi’nde farklı bölümlerde okuyan öğrencilere seçmeli ders olarak güncel sanat dersleri verdim. Zaman zaman şirketlerde veya sanat kurumlarında güncel sanat eğitimleri verdiğim oluyor. Bu buluşmalarda karşılaştığım farklı bakış açılarından her zaman çok şey öğrendim.

Son olarak, böyle ağır konularda iyileştirmeye giden yol –özellikle yaratıcı üretim pratikleri üzerinden- nasıl mümkün? 

Bedeni bir arşiv olarak görüyorum. Son dönemde travmayı beden odaklı iyileştirmeye yönelik Somatik Deneyimleme Tekniği ve bedendeki sıkışmış enerjileri, gerginlikleri, yerleşik beden-zihin örüntülerini bırakarak, daha özgür hareket etmeyi, spontanlığı ve yaratıcılığı uyandırmayı amaçlayan Skinner Releasing Tekniği gibi pratiklere yöneldim. Bu pratiklerden ilhamla, fotoğraflardaki genç bedenleri geleceğin yüklerinden arındırmak istedim.

Eserde gençler kuşlar gibi özgürce havada salınıyorlar. Ne kendileriyle, ne birbirleriyle, ne de zamanla yarışıyorlar. Rotaları doğrusal ve ilerleme odaklı değil. Kendi belirledikleri rotada, kendi zamanlarında, döngüsel olarak hareket ediyorlar.

Eserlerimde iyileşme bir vaatten çok bir soru olarak var. Sanatın doğrudan iyileştirebileceğini düşünmüyorum. Ama sanatın ortaya olasılıklar koyabilme gücü var ve bu da bir çeşit kavrayışa, dolaylı yoldan bir iyileşmeye yol açabilir. Eserlerim aracılığıyla ulaşılmaz olanlarla etkileşime geçmenin ve donuk-ölü-zaman aşımına uğramış-kayıp kabul edilenleri deneysel olarak yeniden canlandırmanın yollarını arıyorum. Her eserimde iyileşmenin olasılıklarına tekrar bakıyorum. Aynı soruları tekrar soruyorum. Her seferinde yeni yerlere varıyorum. Bu benim için ucu açık bir sanatsal araştırma süreci.

 

Previous Story

“Yeraltının Kapıları” Yerebatan Sarnıcı’nda

Next Story

Mike Berg’le “Buraya Nasıl Geldik?”

0 0,00
02_ArtDog_CD_Logo_RGB_Black

BÜLTEN

Türkiye ve dünyadan haftalık kültür-sanat haberleri, inceleme yazıları, sergiler ve etkinlikleri takip et.

Bülten aboneliğinde ArtDog Istanbul’un gizlilik sözleşmesini kabul etmiş olursunuz.