‘İstek Şarkı’

///

Kültürün içine işlemiş öğelerin nasıl değişip, evrildiğine tanıklık etmek onun hangi yöne doğru aktığını gözlemlemeye de imkân veriyor. Tıpkı bu yazının çıkış noktası olan ‘istek şarkı’ konusunda olduğu gibi… Dinleyici tarafından bakınca; canlı müzik performansları ve konserlere aşina, DJ kabininden mekâna yayılan müzikle dans etmeyi deneyimlemiş herhangi biri için ‘istek şarkı’ kavramı, kendiliğinden bir şey ifade edecektir. Bu belki geceye katılmak; bazen de gecenin mimarına kendi fikriyle eşlik etmek olarak düşünülebilir. Ne var ki aynı dinleyici aslında bilir ki gecenin yıldızı, sahnede müzik yapan, kabinde gecenin akışını sağlayandır. Bir konserin ya da performansın her zaman, üreticisi tarafından kurgulanan bir akışı, bir ritmi olur. Müzisyenin çalma listesi emek verilerek hazırlanan dinamik bir yapıdır; DJ’ler de müziği dinleyicilerin vücut dillerini takip ederek yön vermeye özen gösterir. Dinleyense o kurgunun bir parçası olmayı; belki de tutkuyla bağlı olduğu şarkıyı istemek yerine, çok önceden hazırlığı yapılmış bu listeye saygı duyarak kabul etmelidir. Tekrarı olmayacak bir performansı dinleyici olarak kendi beklentimize dönüştürmeye zorlamanın bir anlamı yoktur.

‘İstek şarkı’ konusunu mesele edinmemizin sebebi malum, geçen ay Ankara’da yaşanan olay. Olaya sebebiyet verenlerse, mekâna oradaki diğer herkes gibi ‘eğlenmeye’ geldiğini varsaysak da dertlerinin aslında başka olduğu ortaya, acı bir biçimde, çıkan bir grup. Bu grup, sahnede canlı performans sergileyen müzisyen Onur Şener’den şarkı isteğinde bulundu. İstekleri olmadı. Mekâna girişleriyle ortamdaki her şeyin aidiyetinin de üzerlerine geçtiği yanılgısından olsa gerek, mesleğini icra ederken sahnedeki akışa sadece onun yön verebileceğini kabul etmediler. Sonrası zaten korkunç. Arbede, mekân çıkışında kurulan pusu, cam şişeler, şiddet ve ölüm…

İstek Şarkıyı Çalma İnisiyatifi Sanatçıda

Sahnedeki şarkıcının-müzisyenin istek şarkı sebebiyle yaralanması, darp edilmesi ve daha da kötüsü hayatından olması ilk değil (benzer örnekleri kronolojik listede görebilirsiniz). Bu son olayın hemen ardından, şiddetin sadece şiddet doğuracağının yine istenmeyen bir örneği olarak, bu sefer Mersin’de, gittiği mekânda istek şarkı yapan biri darp edildi. Oysa Onur Şener’in ölümünün ardından meslektaşlarının verdiği, “Müzisyenler olarak artık hiçbir istek parça istemiyoruz” tepkisi bile, ne kadar naif ve şiddetten taraf olmadıklarına işaretti.

İstek şarkıyı çalıp çalmamak, peçeteye yazılıp sahneye iletildiği gazinolardan konserlere nerede ve ne zaman olursa olsun; sahnedekinin, kabindekinin inisiyatifindedir. Bir kültür-sanat dergisinde görmeyi beklemeyeceğimiz; yazanın da okuyanın da kanını donduracak kelimeler ardı ardına gelince, sektörün hemen her parçasının içine düştüğü tedirginliği anlamak zor değil doğrusu. Bu şiddetin aktörlerinin ortaya koyduğu; konser repertuarı, performans akışı, çalma listesinin sadece DJ’in yanında getirdiği plaklardan oluşması gibi müzik kültürüne özgü kavramlara aşina olmamaları bir yana, artık neredeyse sömürü düzenine dönüşmüş müzik emekçiliğinin kadim dertlerinin de çok ötesine geçen bir vahşet bu! Bu vahşete değil, istek şarkı ve onun kültürel yansımalarına odaklanıyoruz…

İstek şarkı kavramının altını dolduracak örnekler coğrafyamızda dönemsel olarak çeşitlendirilebilir. ‘70’li yılların sonuna doğru ortaya çıkıp ‘80’lerde dönemin popüler müziğinin yerini almaya başlayan arabeskle hayat bulan acılı solistler; sonraki 10 yılda yani ‘80’lerde yükselmeye başlayan piyanist şantörler istek şarkı kavramıyla dolu dolu bir sahnedeydi. Bunlar, canlı müzik dinlemenin yerinin ağırlıklı olarak içkili ve yemekli gazinolar olduğu dönemden ‘istek şarkı’ varyasyonları olarak akla ilk gelenler. Tabii artan bahşiş miktarıyla birlikte peçeteye yazılarak sahneye iletilen istek şarkının çalınma oranı da gazino kültürünün (ki aynı kültürde assolistin ayakkabısından şampanya içmek gibi yine anlaşılmaz basma kalıplar da var) bir parçası olarak kültüre kazındı.

Peçeteye yazılıp sahneye iletilen bu istekler, birbiri ardına açılan özel radyolarla birlikte yön değiştirdi. Programcıya yollanan mektuplarla; radyo istek hatlarına bırakılarak (eşe dosta gönderilen selam ya da sevgiliye yapılan ilanı aşklarla) daha da kişiselleşen istek şarkılar dönemi geldi. Fena da gitmiyordu hani!

İstek şarkılar 2000’lerde yükselen club kültürü ve diğer tarafta bar ve mekânların DJ programlarında var olmaya devam etti. Tabii burada da sorunlar vardı. Yüksek meblağlı teknolojik aletlerle müzik yapan DJ’lerin maruz kaldığı talepler sadece şarkı istemekle kalmayıp, kabine girip dans etmekten istediği şarkıyı bulup kendi telefonundan çalınması istemeye, uç noktalara varabiliyordu.

Sanatçının konserde söyleyeceği şarkıları belirli bir hikâyeye göre hazırladığı line-up yani şarkı listesi, o sahnenin demirbaşlarından biridir. Konserlere, festivallere ve bar programlarına giden dinleyici de bunun farkındadır büyük çoğunlukla. Ne var ki müziğe ‘arka fondaki ses’ olarak bakan, mekâna giriş-içecek parasını vererek belki de mekânı her şeyiyle satın aldığına inanan bir zihniyet için aynını söylemek ne yazık ki zor. Dinleyiciden müzisyene göstermesini beklediğimiz bu özen ve saygıya ek olarak, güvenliğinin sağlanması konusunda konser-etkinlik organizasyonunu yapan kurumlarla etkinliğe ev sahibi olan mekânlara pay düştüğü de ortada.

Sektörden görüşlerdeki yorumlardan birinde okuyacağınız üzere, özetle; müzisyen sahneye çıktığı, DJ kabinine girdiği ya da radyoda programa başladıktan sonra, o görünmeyen kontrata attığı imzaya dair istekler de saygıyla iletilirse her şey yolunda. Çünkü o zaman dinleyiciyle arada kurulacak bir köprünün de temeli atılabiliyor.

Her halükârda sahne müzisyene, şarkıcıya, performans sanatçısına, DJ’e ait ve sahnenin akışını kurgulamak da aksini belirtmediği sürece onun inisiyatifinde.

Sahnede Vurulma ve Darp Edilme Kronolojisi

1987 Bergen, Adana’da sahne aldığı gazinoda mekânın fotoğrafçısı tarafından bıçaklandı.

1989 Bülent Ersoy Adana’da verdiği konserde gelen Çırpınırdı Karadeniz isimli şarkıyı söylemeyince vuruldu.
1990- İbrahim Tatlıses Maksim Gazinosu’nda kaset çıkarmadığı bahanesiyle vuruldu.

1998 Muazzez Ersoy Edirne’de verdiği konserde, seyircinin birlikte şampanya içme teklifini reddedince saldırıya uğradı.

2001 smail Türüt sahnede ayağından vuruldu.

2008 Özcan Deniz Çeşme’de sahnede Meleğim isimli istek şarkıyı söylemeyince bacağından vuruldu.

2010 Sarp Öztürk Mersin’de sahne aldığı barda Kürtçe istek şarkıyı söyleyemediği için öldürüldü.

2011 İzmir’de bir gazinoda çıkan istek şarkı kavgasında yaralanan genç hayatını kaybetti.

İlginizi çekebilir:  ENKA Sanat’tan Yaza Veda

2015 Selim Serhed İstanbul’da sahne aldığı mekânda Kürtçe şarkı söylediği için öldürüldü.

2019 Samsun’da gittiği gazinoda istediği şarkıyı söylemeyen kadın şarkıcıya saldıran adam yüzünden çıkan olayda yaralanan bir kişi hayatını kaybetti.

2021 Denizli’de gittiği gazinoda istediği şarkı çalınmayınca silahına dayanan kişi, bu sefer sahnedeki sanatçıyı değil mekân sahibini vurdu.

2022 Ankara’da bir barda yaptığı sahne programında dinleyicinin talep ettiği istek şarkıyı bilmediği için çalamayacağını söyleyen Onur Şener öldürüldü.

Sektörden Görüşler

Olay, Lümpenlere Akacak Mecra Bırakmamak

Metin Solmaz

İletişimci-yazar

İstek şarkı değişik saiklerle istenen bir şey. Mesela radyodan istendiğinde maksat genellikle şarkıyı dinlemek değil adını duymak oluyor. Bu çok enteresan bir fenomen. Radyoculuk yaptığım yıllarda çok enteresan şeyler gelmişti başıma istek şarkılar yüzünden. Çünkü orada ‘kaynına’ selam yollamaktan dünya barışına katkıda bulunmaya kadar değişen bir yelpazede bir mesaj iletme kaygısı var. Mekânda istek şarkı ise bambaşka bir şey. Orada da mesaj kaygısı oluyor ama o anda hakikaten canının çektiği şarkıyı istiyor insanlar. Mesela radyodan Bülent Ortaçgil isteyen birisi hem selamını yolluyor hem de Bülent Ortaçgil dinleyen kaliteli birisi olduğu mesajını iletiyor. Ama aynı insan barda DJ’den de müzisyenden de Bülent Ortaçgil istemiyor. Özüne dönüp Ajda Pekkan istiyor. Genellikle mekânların ve müzisyenlerin, DJ’lerin bir ruhu vardır; istekler bu ruh civarında temellenir ve barış içinde yaşar giderler. Ama her ortama lümpenler girebiliyor tabii. Ve bu lümpenler söyledikleri olmayınca aşağılanmış hisseden saçma sapan bir gurur mekanizması olan insanlar oldukları için arıza çıkarıyorlar. Yeni bir olay değil. Benim DJ’lik yıllarında sıkıntı yaşadığım da olmuştu. İlke çok açık. DJ de müzisyen de istek almakta, aldığı isteği çalıp çalmamada bütünüyle inisiyatif sahibidir. Lümpenleri kulağından tutup dışarı çıkarmak da mekânın ve kolluğun sorumluluğundadır. Bütün olay lümpenlere akacak mecra bırakmamak üzerine kurulu olmalıdır.

Doz Aşımı Sonucu Gelen Koma Hali

Barış Akpolat

Müzik yazarı-DJ

Ülkede yaşanan yozlaşmaya anlam veremez oldum. Eskiden her şeye sinirlenir, her konuda fikir belirtir ve öfkemi kontrol edemezdim. Nefes almadan kavga ederdim yazılarımda, tartışmalarda. Çevremizde ve ülkede yaşanan insan hakları ihlalleri bendini aşmış üstümüze doğru gelirken ben de artık şaşırma duygumu yitirdim. Yaşadığımız korkunç yozlaşmanın yaşattıkları sebebiyle tepki verme yetimi kaybettiğimi hissediyorum. Bu bir doz aşımının sonucu gelen koma hali olsa gerek. Bu ülke para karşılığında her şeyin yapılabildiği ve kesinlikle karşılığında ceza almadığınız bir özgürlükler ülkesine dönüştü. Paranız veya güçlü tanıdıklarınız varsa istediğiniz her şeyi, yanınıza kâr kalabileceğini bilerek yapabilirsiniz. Bu müthiş yozlaşmanın sonu nereye varacak kestirmek güç. Belki de değil. Gazeteciliğin yanında insanlara müzik dinletmeyi çok sevdiğim için DJ’lik yapmaya başlamıştım. 2003’te üniversite birinci sınıfta bedava bira içmek için arkadaşlarımın mekanlarında şarkı sıralayarak başladığım ve sonrasında tutkuya dönüşen DJ’lik serüvenimde ağırlıklı olarak Beyoğlu civarındaki mekanlarda çaldım. WE, Babylon Lounge, Tektekçi gibi mekanlarda peçeteyle gelen istekler olurdu, çok gülerdik. Bazılarını çalar, bazılarını çalmazdım. Bir kez bile sıkıntı yaşamadım. Yoğun olarak çaldığım 2005-2018 arasında başıma hiçbir kötü olay gelmedi ama son yıllarda gittikçe kötüleşen şartlar ve her geçen gün yozlaşan kültür sektörü bizi çok garip bir noktaya götürüyor. Bu yozlaşma aynı hızda devam ettiği sürece bu ülkede bırakın müzik yapmayı nefes bile alamayız.

İstek Şarkı Taleplerini Oyalama Sanatı

Volkan Tangör

Joker Pub’ların kurucusu-Cheerz Festival yaratıcılarından

İstenen şarkı beğendiğimiz ya da çalmaya uygun bir şarkıysa zaten çalıyoruz. Yok aksi bir durum varsa da hiç karşı tarafla çatışmadan hatta gerekirse egolarını da okşayarak, “Benim de sevdiğim bir şarkı ama daha erken saatte çaldım, iyi bir kaydını bulup gelecek hafta çalacağım ya da yanımda yok” gibi bahaneler bularak oyalıyoruz. Türkçe şarkı istenince telif haklarını bahane edip, sadece yabancı şarkıların telifini ödemiş gibi, davranarak yani özetle ikimizin de aynı tarafta olduğunu göstermeye çalışarak, zıtlaşmadan hareket ediyoruz.

Egonun ‘İstediğimi çal’ Emrine Dönüşmesi

Burak Çetindağ

Radyocu-DJ

İstekler dünyanın her yerinde DJ’liğin bir parçası. Kabinine girdiği, sahneye çıktığı ya da radyoda programa başladığı anda, dinleyicileri eğlendirme amaçlı görünmeyen bir kontrata imza atıyor gibi. İstek saygıyla iletilirse ve reddedilme onur kırıcı bir durum olarak algılanmazsa; DJ ve dinleyici arasında bir köprü kuruyor, müziğin dinleyicinin müzik anlayışı ve beklentisi hakkında bir fikir veriyor. İsteklerin akışa uymaması, kimi zaman alakasız müzik türleri olması sebebiyle dinleyiciyi kibarca geri yolladığım çok oldu. Jukebox değiliz ama kibar, saygılı ve diplomatik olmak da işin altın kuralı. Mekândaki enerjiyi anlama, ritim, beat ve ses seviyesini takip etme, geçişler gibi birçok değişkeni kontrol ederken müziğin akışını sağlamak ciddi bir çaba gerektiriyor. Tam o sırada istekte bulunan kişinin başınızda dikilip bu zihinsel akışı kırdığını bazen de saygı sınırlarını aştığını düşünün. 1990’ların ortası ve 2000’lerin başlarında İstanbul’da iyi mekânlarda ve saygın bir radyoda çalmamıza rağmen nadir de olsa böyle tatsız durumlar yaşanırdı. Yüksek egonun maço, agresif, narsist ve sığ bir kişilikle karışıp, ‘istediğimi çal’ emrine; isteğin istismara dönüştüğü anlar… Britanya ya da Avrupa’nın diğer yerlerinde, Londra’da underground mekânlarda gerçekleştirdiğim ya da konuk DJ olarak çaldığım gecelerden lokal mekânlardaki gecelere kadar, istekleri karşılanmayan hiçbir kişiden agresif bir tavır görmedim. Hatta kimi zaman aksine isteği reddedilen dinleyicinin gece sonunda performansı alkışlayanlara ya da teşekkür edenlere katıldığını gözlemleim. Plaklardaki kayıtlar size ait olmasa bile performansınızla ortaya çıkan, dinleyicinin iyi vakit geçirmesini sağlayan yeni bir ürün yaratan bir iş aslında DJ’lik, bir sanat gibi. Bunun Batı’da daha iyi anlaşılıp saygı gördüğünü düşünüyorum. Emeğe saygının yüksek olduğu, sanatçıyı, doktoru dövüp öldüren kafadan çok farklı bir kültür; davranışın psikolojisinin altında kültür birikimi ve eğitimle gelen, yaratıcılığa ve düşünceye saygı var.

Previous Story

Nasıl da Kasvetli, Herhangi Biri Olmak

Next Story

“Her İyi Müziğin Sonu İnsan Ruhunu Etkilemek İçindir”

0 0,00
02_ArtDog_CD_Logo_RGB_Black

BÜLTEN

Türkiye ve dünyadan haftalık kültür-sanat haberleri, inceleme yazıları, sergiler ve etkinlikleri takip et.

Bülten aboneliğinde ArtDog Istanbul’un gizlilik sözleşmesini kabul etmiş olursunuz.