Kibarlık Budalası Fotoğraf: Christophe Raynaud de Lage

İstanbul Tiyatro Festivali ‘Tiyatro yerli yerinde’ Diyor

///

Ben ne saygıdeğer bir âlimim… / Ne de tüm bilgiler mevcut elimde. / Kısacası bir şey varsa bildiğim, gerçekle sahteyi ayırabilirim… / Ama inanıyor musunuz zorla susturabileceğinize herkesi? / Hiçbir sur dayanamaz dedikodular karşısında…”  Fransız oyun yazarı ve oyuncu Jean-Baptiste Poquelin daha bilinen adıyla Molière, 1664’te sahnelenen, ana karakterinin ismi olan (ve bizlerin pek çok kez sahnede seyrine daldığımız, bize bizi anlatan / gösteren) beş perdelik eseri Tartuffe’te böyle der ve ekler: “Gelin, aldırış etmeyelim bu aptal gıdaklamalara. / Biz tüm masumiyetimizle yaşamaya bakalım. / Onlar da gevezelik etsinler bırakalım…”

1622 ve 1673 yılları arasında bu dünyayı şereflendiren, aslında bir hukukçu olacakken tiyatroya olan ilgisinden dolayı bir tiyatro topluluğu kuran Molière, Tartuffe’ü sahnelediğinde Paris’te yayınlanan bir beyannamede şöyle yazar: “Tartuffe’ü ister kalabalıkta, ister tenhada okuyan da dinleyen de aforoz edilecek!” Eserin oynanmasına ancak 1669’da izin verilir. 1673’te yazdığı ve başrolünü oynadığı Hastalık Hastası oyununun dördüncü sahnesinde verem hastası olduğu için öksürük krizine tutulan, ekip arkadaşlarının ve doktorunun tüm ısrarlarına rağmen sahnesini tamamlamaktan vazgeçmeyen, fakat eve getirildikten birkaç saat sonra fenalaşarak hayata gözlerini yuman Moliere öldüğünde daha 51 yaşındadır. Yaşadığı toplumun ve dünyanın sorunlarını iyi gözlemleyen, bunu korkusuzca sahnede dile getirmekten çekinmeyen komedi ve hicvin ölümsüz ismi Moliere’in doğumunun 400. yılı kutlanıyor. Vaktinin yasaklı yazarının, bugün ölümsüzlük efsununda hâlâ gündemi ve izleyenleri etkiliyor olması, sanatın her şekilde, ne olursa olsun yolunu buluyor olması değildir de nedir! O sebeple de Molière’in nidalandığı üzere: “Biz tüm masumiyetimizle yaşamaya bakalım. Onlar da gevezelik etsinler bırakalım.”

İKSV’nin 50’nci, Tiyatro Festivali’nin 26’ncı Yılı

Moliere gibi kendi zamanında sanatını icra ederken koşullarının tüm yetersizliğiyle ve zorluğuyla savaşarak yine de sonunda eserleriyle bugüne, geleceğe ulaşan edebiyat, müzik, sinema, tiyatro veyahut gösteri dünyasının bütün isimlerini ve eserlerini, yarım asırdır Türkiye’de meraklılarıyla bir araya getiren, aslında coğrafyanın imkanlarının ötesinde sanatseverlere kültür sanat arenasında alternatif yaşam alanları yaratarak nefes almalarını sağlayan İstanbul Kültür Sanat Vakfı (İKSV), bu yıl 50. yılını kutluyor. Bu kutlamalardan nasibini alan bir diğer buluşma ise giriş taksimimizdeki Moliere’den de anlayacağınız üzere İKSV’nin 26 yıldır düzenlediği İstanbul Tiyatro Festivali. 25 Ekim’de açılışı yapılan ve 26 Kasım’a kadar sürecek olan İstanbul Tiyatro Festivali’nde, Molière’in 400. Yılı teması altında usta yazarın eserlerinin çağdaş uyarlamalarından sansürsüz sahnelenecek orijinal hallerine kadar birçok oyun meraklısıyla buluşacak.

Bu yıl, 26. edisyonunda programını yeni bir küratörlük yapısıyla şekillendiren festivalin ilk küratörü, yazıp yönettiği 100’den fazla oyunla ve kurduğu topluluklarla Türkiye tiyatrosunun son 40 yılındaki önemli isimlerinden biri olan Işıl Kasapoğlu. Festival bundan sonra, iki yılda bir yeni küratörlerle yoluna devam edecek.

Festival kapsamında, Türkiye’den 15 yeni oyun ilk defa izleyicilerle buluşacak. Ayrıca festival için özel olarak tasarlanıp sahnelenecek iki gösteri de bulunuyor. Fransa, İngiltere, İspanya, İtalya ve Yunanistan’dan altı yapım sahnelerde, üç yapım ise perdede sanatseverlerin huzurlarında olacak. Festivalde Molière’in doğumunun 400. yılı hem yurt dışından hem Türkiye’den yapımlarla kutlanırken, bir sinema dehası Pasolini’nin 100. doğum yılı da özel bir gösterimle anılacak. Tiyatronun iki ustası Haldun Taner ve Ferhan Şensoy’a da saygı duruşunda bulunan festival programında, pek çok usta ismin yazdığı, yönettiği, oynadığı 24 tiyatro, performans ve dans gösterisi yer alıyor. Gösterimler bir ay boyunca, İstanbul’un iki yakasında, 18 farklı mekânda takip edilebilecek.

“Juliet and Romeo”. Fotoğraf: Bath Ustinov

Açılış Kibarlık Budalası Remix’ten

Zenne, Çekmeceler ve Bergen filmleriyle tanınan yönetmen ikilisi M. Caner Alper ve Mehmet Binay’ın ilk oyunları olan Kibarlık Budalası Remix’le açılış merhabasını veren festival, akabinde uzun bir aradan sonra bir kez daha Akram Khan Topluluğu’nu ağırladı. İngiliz yazar Rudyard Kipling’in unutulmaz romanı Orman Kitabı’nı geleneksel Hint dansı kathak ile çağdaş dansı bir araya getirip çok disiplinli bir dans tiyatrosuna uyarlayan, çağımızın önemli koreograf ve dansçılarından Akram Khan, Mowgli’yi bu kez karşımıza iklim mültecisi bir kız çocuğu olarak çıkarıyor. Detaylar için gelin festival programına biraz daha yakından bakalım!

Ters Yüz Bir Romeo ve Juliet

Kalıpları yıkan eserleriyle Birleşik Krallık sahnesinin günümüzdeki en etkileyici yönetmenlerden Ben Duke, Shakespeare’in ünlü trajedisini ters yüz ederek Juliet ve Romeo başlığıyla, tümüyle orijinal bir eser yaratıyor. Çağdaş bakışı ve çok katmanlı yaklaşımıyla övgüler toplayan bu eğlenceli, duygu dolu ve sürükleyici oyunda, ölmeyip 40’lı yaşlarına ulaşmış Juliet ve Romeo’nun o dillere destan aşkı gündelik hayatın ağlarında çırpınıyor. Oyun, 3 ve 4 Kasım’da Maximum UNIQ Hall’de.

Tiyatroda 50, Sanatta 60 Yıl

Festivalin Onur Ödülü bu yıl, 60. sanat yılının yanı sıra kendi adını taşıyan tiyatrosunun da 50. yaşını kutlayan tiyatro oyuncusu, yazarı ve yönetmeni Ali Poyrazoğlu’na takdim edildi. Ödül konuşmasında, “Sanat benim dostum. Bizi yenileyen, her gün yeniden dünyayı değerlendirmemizi, kendimize farklı bir gözle bakmamızı sağlayan; okumak, yazmak, bestelemek, çalmak, oynamak, bütün sanat dalları bizim en yakın dostlarımız. Onlardan hiç ayrılmak istemediğim için yıllardır bu işi yapıyorum, yapmaya da ömrümün yettiği kadar devam edeceğim” diyen Poyrazoğlu festivale, Bizet’nin Carmen’ine atıfla yarattığı yeni projesi Habanera Makamı ile konuk oluyor. Poyrazoğlu, tiyatro ve operayı buluşturduğu gösterisinde anılarından hareketle, Çiğdem Erken Quartet eşliğinde, tiyatronun ve operanın ana caddelerinden çıkıp arka sokaklarında dolaşacak. Oyun, 7 Kasım’da Cemal Reşit Rey Konser Salonu’nda gerçekleşecek prömiyerinin ardından, 19 Kasım’da da Süreyya Operası’nda izlenebilecek.

Moliere Maratonu

Köklerinin ünlü yazarın kurduğu topluluğa kadar uzanması nedeniyle Molière’in Evi olarak da anılan ve günümüzde faaliyetini devam ettiren en eski tiyatro topluluğu olan Comédie – Française’in Molière’in 400. yılını kutlamak üzere sahnelediği en seçkin oyunların perdeden gösterimleriyle izleyicileri bir Moliere maratonuna davet ediyor. Topluluk, yazarın ürettiği son eser olan Hastalık Hastası’nda Claude Stratz’ın 21 yıl önceki unutulmayan sahnelemesini yeniden hayata geçirirken, Molière’in en tanınmış eseri Kibarlık Budalası’nda ünlü yönetmen çift Valérie Lesort ve Christian Hecq ile güçlerini birleştirerek yepyeni bir yapım sunuyor. Atlas 1948 Sineması perdesinde gösterilecek bu maratonun son seansında tiyatroseverleri, 358 yıl sonra ilk kez sansürsüz orijinal hâliyle, çağımızın önde gelen yönetmenlerinden Ivo van Hove tarafından sahnelenecek Tartuffe veya İkiyüzlülük bekliyor. Moliere Maratonu’nda Perdeden: Hastalık Hastası 12 Kasım, saat 11.00’de; Perdeden: Kibarlık Budalası saat 14.30’da; Perdeden: Tartuffe veya İkiyüzlülük ise saat 19.00’da seyredilebilecek.

İstanbul Şehir Tiyatroları ise Molière’in 400. doğum yılı vesilesiyle uzun yıllar sonra Tartuffe’ü tekrar sahneliyor. Yiğit Sertdemir’in yönetmenliğini üstlendiği, 15 Kasım’da Müze Gazhane Prof. Dr. Sevda Şener Sahnesi’nde sahnelenecek oyunda, Orhan Veli’nin çevirisine şiirlerinden bestelenen şarkılar da eşlik ediyor.

“Titanlar”, Fotoğraf: Elina Giounanli

Yeni Keşifleri Sevenlere Titanlar

Eleştirmenler tarafından Avrupa tiyatrosunun geleceğine yön verecek isimler arasında sayılan Euripides Laskaridis ilk kez Türkiye’de! Ünlü yönetmen ve oyuncunun her detayında sürprizler, heyecan ve şefkat barındıran, akıllardan uzun süre çıkmayacak Titanlar oyunu izleyicisine bildiği her şeyi geride bırakıp bambaşka bir evreni keşif imkanı vadediyor. Ne istediğimizi ve gerçekte neye ihtiyacımız olduğunu tartışmaya açan oyun, 23-24 Kasım’da Zorlu PSM’de izlenebiliyor.

İlginizi çekebilir:  Popüler Kültürde Bizans

Pasolini’nin 100. Yılı

Festival, Pier Paolo Pasolini’nin doğumunun 100. yılını, dâhi yönetmenin benzersiz dünyasını dansla yorumlayan Pasolini: Gizli Yangınlar ile kutluyor. Yönetmen, senarist, oyun yazarı, şair, yazar ve gazeteci, sahip olduğu zengin kültürel birikimle resimden tercümeye pek çok farklı alana katkı sağlayarak adını sadece İtalya’nın değil, 20. yüzyılın en büyük entelektüelleri arasına yazdıran Pasolini’ye adanmış bu gösteride, geçmişten günümüze insanlığın tutkulu ama çelişkilerle dolu hikâyesi canlandırılıyor. Monica Casadei’nin koreografisindeki gösteri, 21 ve 22 Kasım’da İş Kuleleri Salonu’nda.

1500 Yıl Önceden İlyada

Oyuncu Selçuk Yöntem festivale özel, izleyicileri 1500 yıl önceye, Truva Savaşı’nın tam ortasına götürüyor. Alessandro Baricco’nun çağdaş bir yaklaşımla kısaltarak yeniden kaleme aldığı, Zeynep Avcı’nın sahneye uyarladığı İlyada, Yöntem’in performansıyla hayat bulurken, Fazıl Say’ın bestelerinden bu performansa özel derlediği seçkiyi, piyanist Ece Dağıstan Say yorumluyor. 8 – 9 Kasım’da Süreyya Operası’nda gerçekleştirilecek bu müzikli okumaya sahnede kum sanatçısı Veysel Çelikdemir de eşlik edecek.

İki Farklı Ekol İki Yorum

Okan Bayülgen, yazıp yönettiği ve başrolünü üstlendiği (Berna Moran’ın çevirisinden yararlanılan) Richard ile ilk kez festivalin konuklarından. Oyun, İngiltere’de polis tarafından aranan birinin, III. Richard’ın provalarını yapan küçük bir tiyatro topluluğuna sığınmasıyla başlıyor. Var olan düzene, sanatın mevcut kurumsal, etik ve hiyerarşik yapısına karşı olan bu adam, önce III. Richard rolünü, ardından yönetmen koltuğunu ele geçiriyor ve her şeyi yıkarak sahneye alışılagelmemiş bir prodüksiyon koyuyor. Dilek Tekintaş’ın dramaturgisini üstlendiği oyunun prömiyeri 17 Kasım’da Zorlu PSM’de.

Festivalde yer alan bir başka III. Richard yorumu ise III Richard: Niçin Yaptım. Mehmet Birkiye’nin yönetmenliğini üstlendiği, Hakan Gerçek’in III. Richard’a hayat verdiği oyun, 24 ve 25 Kasım’da Alan Kadıköy’de.

Ferhan Şensoy Anısına

Ortaoyuncular, Ferhan Şensoy’un vefatından sonra Şahları da Vururlar ile sahnelere dönerken, tarihi Ses Tiyatrosu da perdelerini yeniden festivalde açıyor. Şensoy’un yazdığı ve ilk kez 1980’de sahnelendiğinde ülke çapında büyük yankı uyandıran bu müzikli güldürü, 1940’ların İran’ında isim benzerliği yüzünden İran İstihbarat Teşkilatı ile başı belaya giren Ömer Hayyam’ın yanlışlıkla hapse atılmasıyla başlıyor. Volkan M. Sarıöz’ün yönettiği, Fuat Güner ve Ferhan Şensoy’un orijinal müziklerini üstlendiği oyunun, dramaturjisinde Yavuz Pekman, koreografisinde ise Nebi Birgi imzası bulunuyor. 11 ve 12 Kasım’da Ses Tiyatrosu’nda sahnelenecek oyunda, Celal Belgil, Erkan Üçüncü, Serap Günaydın, Özkan Aksu, Elif Durdu Şensoy, Orkun Akyıldız, Sefa Tantoğlu, İlksen Ökte ve Nejat Yavaşoğulları, Gökhan Şeşen ve Burhan Şeşen rol alıyor.

“Duvar”. Fotoğraf: Fatih Yılmaz

Festivalin Kadınları

Festivalde kadınlar tarafından yönetilen oyunların bir araya geldiği, sanat alanında kadın üretimini daha da görünür kılmayı amaçlayan Bu İşte Bir Kadın Var başlıklı bölümünde üç oyun bulunuyor. 31 Ekim ve 1 Kasım’da Zorlu PSM sahnesinde izlenebilecek ilk yapım, Zülfü Livaneli’nin ilk tiyatro oyunu olan Duvar. Bilge Emin’in yönettiği oyun, dünyanın farklı yer ve zamanlarında benzer acıları yaşamış dört insanın bir otel odasında kesişen hikayesini anlatıyor.

İkinci oyun, Kıbrıs’ın yaklaşık yarım asırdır siyasi sebeplerden dolayı kapalı tutulan bölgesi Varoşa’daki (Maraş) insanların hikâyelerine odaklanan, 11 oyuncuyla, 11 ayrı monologdan oluşan Kapalı. Oyunun yaratıcıları, festivalin de ilk kez konuklarından olan Lefkoşa Belediye Tiyatrosu. Aliye Ummael’in yazıp yönettiği oyun, 12 Kasım’da Caddebostan Kültür Merkezi’nde seyredilebilecek.

Üçüncü oyun olan, metni toplumsal cinsiyet araştırmalarına dayanarak yazılan Bir Tatlı Kaşığı Çamur ise tek bir kadının ağzından dökülüyor gibi görünse de aslında bütün kadınların ortak hikâyesi… Farklı performans tekniklerini kullanarak alternatif bir dil yaratmayı amaçlayan oyunun yazarı Elif Candan, yönetmeni ise Pınar Akkuzu. Oyun, 22 Kasım’da Alan Kadıköy’de.

Tema kapsamında, Kadın Anlatılarına Feminist Bakış başlıklı bir de panel düzenleniyor. 20 Kasım saat 14.00’te, Kadıköy Tarih Edebiyat Sanat Kütüphanesi’nde gerçekleştirilecek ve moderatörlüğünü Prof. Dr. Fakiye Özsoysal’ın üstlendiği panelin konukları Bir Tatlı Kaşığı Çamur’un yazarı Dr. Öğretim Üyesi Elif Candan ve yönetmeni Pınar Akkuzu.

Klasikten Dansa ve İnteraktif Tiyatroya

Dansçı ve koreograf Korhan Başaran, Romalı şair Virgil’in Aeneid ve İngiliz yazar Marlowe’un Kartaca Kraliçesi Dido eserlerinden ilham alarak kurguladığı tek kişilik performansı Dido’da, sahneyi devamlı yenileyen görsel tasarımıyla seyirciyi zaman ve mekân algısına meydan okuyan bir hikâyeyi yaşamaya davet ediyor. Müziklerinde Tolga Yayalar’ın imzası bulunan oyun, 2 Kasım’da Alan Kadıköy’de.

Emre Koyuncuoğlu’nun yazıp yönettiği, metin tiyatrosu, video sanatı, enstalasyon, deneysel ses yerleştirmesi, performans, interaktif tiyatro kavramlarının iç içe geçtiği Medea’ya İnce Ayar’da, İstanbul’da çocuk bakıcısı olarak çalışan Gürcü bir anne ve kızının, bakıcılığını yaptıkları çocukların anneleriyle olan ilişkilerine, kendi yaşam mücadelelerinde geleceği nasıl kurguladıklarına dair bir hikâye anlatılıyor. Oyun, 13 ve 14 Kasım’da Müze Gazhane Meydan Sahne’de.Festivalin şehir dışından konukları da var. Eskişehir Şehir Tiyatroları, Ali Eyidoğan’ın Türkiye tiyatrosunun üstatlarından Haldun Taner’in oyunlarından, hikâyelerinden ve gazete yazılarından derleyip sahneye uyarladığı Yaşasın Demokrasi ile festivale konuk oluyor. Oyun, 20 Kasım’da Caddebostan Kültür Merkezi’nde.

Bol Ödüllü Bir Kukla Gösterisi

İspanyol kukla ustası Javier Aranda, el kuklasının sınırlarını zorlayarak ona yepyeni boyutlar kattığı bol ödüllü gösterisi Yaşam’da sadece iki eli ve bir dikiş sepetiyle içten, duygu dolu ve eğlenceli bir dünya kuruyor. Gösteri 19 Kasım’da Alan Kadıköy’de.

“Toyo!” Fotoğraf: Laurent Pappens

Yakın Tarihin Fotoğrafı

İki kardeşin hayatına odaklanarak yakın tarihin fotoğrafını çeken Nuh’un Gemisini Aramak’ı yazan Gökhan Erarslan, yöneten ise Ayşe Draz. ENKA Sanat’ın Ortak Yapım projesi kapsamında yapımını üstlendiği oyun, 15 Kasım’da ENKA Oditoryumu’nda prömiyer yapacak.

Çocuklara Özel

Geleneksel sirk anlayışını değiştirerek çağdaş bir yaklaşımla çeyrek asırdır hiç durmadan yeni projeler üreten ünlü sirk topluluğu Les Colporteurs, çocuklar için yarattıkları Toyo! ile Avrupa’nın dört bir yanındaki başarılı turnelerinin ardından festival kapsamında, 5 Kasım’da Alan Kadıköy’de olacak.

Ve Veda: İstanbul Mon Amour

İstanbul Mon Amour, Orhan Veli Kanık’ın İstanbul’u Dinliyorum şiirine nazire olarak düşünülmüş; şehrin değişen kültürünü, seslerini, insanlarını, gündelik yaşamını şiirsel zeminle iç içe ve kontrast halinde sunan bir gösteri. Sabah saatlerinde başlayıp akşam saatlerinde sürprizlerle dolu bir partiyle son bulacak performanslar, tiyatro merkezde olmak üzere dans, müzik, görsel sanatlar, edebiyat gibi farklı disiplinleri buluştururken, izleyiciler İstanbul’un farklı yaşam biçimlerini temsil eden bölgelere doğru bir yolculuğa çıkacak. 26 Kasım’da Süreyya Operası’nda başlayıp, Şehir Hatları Vapuru, İMÇ, Kanyon, Galatasaray Lisesi ve Salon İKSV’de devam edecek performans serisi, Çıplak Ayaklar Kumpanyası, Alper Maral, Ebru Cansız, Barabar, Büyük Ev Ablukada, Cevdet Erek, Sarp Aydınoğlu, Gülinler ve diğer sürpriz konukların katılımıyla gerçekleşecek.

Previous Story

“Beyin Sisi”

Next Story

Sanatçılardan Dünya Hava Durumu Ağı

0 0,00
02_ArtDog_CD_Logo_RGB_Black

BÜLTEN

Türkiye ve dünyadan haftalık kültür-sanat haberleri, inceleme yazıları, sergiler ve etkinlikleri takip et.

Bülten aboneliğinde ArtDog Istanbul’un gizlilik sözleşmesini kabul etmiş olursunuz.