Uffe Isolotto, projenin dünyanın içinde bulunduğu durum ve çağımızın duygularıyla ilişkili olduğunu belirtirken, işi gelecekte geçen, umut ve çaresizliğe dair mitolojik bir hikaye olarak özetliyor.
Bilim Kurgu Unsurları
Sanatçının, “Bildiğimiz şekliyle insan olmanın yeterli olmadığı bir dünyada hayatta kalmaya çalışıyorlar” cümlesiyle tanımladığı centaur ailesinin trajedisi tüm pavyona yayılıyor. Bir odada erkek centaur kendini asarak intihar ediyor, diğer odada ise dişi centaur doğum yapıyor. Tüm pavyona yayılmış olan eser, ziyaretçileri Danimarka pastoral çiftlik yaşamının bilim kurgu unsurlarıyla karıştığı hipergerçekçi bir dünyaya davet ediyor.
Ölüm-kalım draması, anne, baba ve bebek üç centaurdan oluşan bir aileye odaklanıyor. Sürekli değişen gerçekliğin zorluklarıyla başa çıkmakta zorlanan centaurlar, bugünün dünyasının belirsizliğini yansıtan umutsuzluk ve umut arasındaki kargaşayı somutlaştırıyor.
Umutsuzluk ve Umut Arasında
Pavyona girildiğinde ilk bakışta herhangi bir Danimarka çiftliği gibi etrafın bir çeşit deniz bitkisi, at gübreleri ve çeşitli taşlarla kaplı olduğu düşünülüyor. Ancak bu objelere yakından bakıldığında yaratılmak istenen bilimkurgu dünyasına ait olabilecek şekilde tasarlandıkları görülüyor. Tanıdık olmayan tarım mahsülleri mavi sıvılar sızdırarak yerlerde yatıyor, odalardan birinde mutasyona uğramış bir jambon tavana asılı halde duruyor.
En dikkat çeken figürlerse iki ayrı odada bulunan centaurlar oluyor. Yüzleri, elleri ve vücutları bir insandan daha büyük olan centaurların derileri de olağandışı işaretlerle kaplı. Tarım mahsullerinden akan mavi sıvı, centaurları tüplerle besliyor gibi görünüyor. Bu mavi sıvının centaurlar için bir ilaç mı yoksa besin maddesi mi olduğu ise ziyaretçilerin tahminine bırakılmış. Öte yandan doğum yapan dişi centaurun bebeğinin de anne ve babasından daha farklı bir melez tür olduğu göze çarpıyor.
Derin Bir Belirsizlik
Sanatçı Isolotto, “We Walked the Earth” ile ilgili olarak Designboom’a “Centaurlara ve yaşadıkları dünyaya ne olduğunu anlama konusunda derin bir belirsizlik var. Trajik mi yoksa umut verici bir durum mu? Ya da ikisi birden mi? Centaurlar gerçek olmasa da onların mücadelelerini hissediyoruz. İçinde yaşadığımız zaman, ekolojik, politik veya varoluşsal birçok zorlu gerçekle karşı karşıya kaldığımız için gittikçe daha karmaşık ve tahmin edilemez bir hale geliyor. Havada çok fazla umut ve umutsuzluk var. Ben de bu yerleştirmeyle birlikte bunu fiziksel bir gerçekliğe dönüştürmek istiyorum” yorumunu yaptı.
Danimarka pavyonu 2022 Venedik Bienali’nin en kuvvetli görsel işlerinden biri olarak uzun süre konuşulacak.