İzmir merkezli video ve film gösterim oluşumu Monitor “Hiçbir şey filizlenmediğinde sen hayatta kaldın” başlıklı yeni sergisinde Eglė Budvytytė, Özgür Demirci ve Emilija Škarnulytė’nin çalışmalarını bir araya getiriyor. İnsanlığın olası geleceğine odaklanan sergi, 19 Ağustos – 10 Eylül tarihleri arasında Tarihi Bıçakçı Han’da görülebilecek.
“Hiçbir şey filizlenmediğinde sen hayatta kaldın”, SAHA Derneği’nin bağımsız sanat inisiyatiflerinin sürdürülebilirliğine yönelik fonu ve İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin desteğiyle gerçekleştiriliyor. Bu sergiye paralel olarak Monitor bu yıl, Uluslararası Güney Amerika Çağdaş Sanat Bienali BIENALSUR ile kurduğu işbirliği kapsamında Florencia Incarbone’nin küratörlüğünde Florencia Levy’nin “Fossil Place” isimli video çalışmasının gösterimine ev sahipliği yapıyor. Monitor’un sergisiyle aynı tarihler arasında ve aynı mekânda yer alacak gösterimde, insanlığın olası geleceğine dair bir bakış açısı sunuluyor.
“Hiçbir şey filizlenmediğinde sen hayatta kaldın”, yaşamsal ihtiyaçların karşılanmadığı bir düzende varlığın sürekliliğinin imkânı üzerine düşünüyor. Sergi, artık burada olmayanların ve form değiştirerek varlığını sürdürenlerin kalıntılarından öğrenebileceklerimize bakmayı öneriyor.
Özgür Demirci “Vaatler Antolojisi”
Özgür Demirci’nin “Vaatler Antolojisi” projesi kapsamında ürettiği “Terk Edilmişler” ve “Başlangıçtan Beri” isimli çalışmaları tutulmamış sözler ve unutulan mitler arasında dolaşır. Demirci’nin varlıklarını sürdürebilmek için yeterli suya ulaşamayan bitkilerin toprağa tutunmaya çalıştığı “Terk Edilmişler” çalışması, yerine getirilmeyen vaatlere karşılık yalnızca günü kurtarmaya yetecek kadarına muhtaç bırakılma durumundan yola çıkarak şekillenir. Demirci, “Başlangıçtan Beri” ismini taşıyan çalışmasında ise geçmiş hikâyelere bakarak “Elimizden alınanların ardından geriye kalan yaşamın kaynağı nerede başlayıp nerede sona erer?” sorunun yanıtını arar.
Emilija Škarnulyt “Sirenomelia”
Emilija Škarnulyt olası insan sonrası mitolojileri varsaydığı “Sirenomelia” başlıklı çalışmasında Kuzey Kutbu’nun sularında gizlenen Soğuk Savaş kalıntılarının peşine düşer. Kendi bedenini mitolojik bir karakter olan Siren’e dönüştürerek Norveç’te bulunan NATO askeri üssünün sonsuzluk havuzlarında gezinen sanatçı, insanın okyanusun dibinde açtığı yaraları görmeye çalışır. Sanatçı geçmişin geleceğe bağlandığı bu çalışma boyunca rehberliğiyle görünmeyeni algılanır kılmaya çalışır. Evrene dair bugüne dek bilinenlerin sınırını zorlayan Atlas Deneyi, evreni anlamak için çıkılmış en hızlı yolculuk olarak gösterilir. Bugüne dek ona yüklenmemiş anlamların peşine düşmek, en büyük parçadan en küçüğüne doğru çıkılan yolculukla her geçen gün yeni keşifler doğurur.
Egl Budvytyt “Songs from the compost: mutating bodies, imploding stars”
Egl Budvytyt “Songs from the compost: mutating bodies, imploding stars” başlıklı çalışmasında, bugünkü dünya düzeni içinde yaşam döngüsünün sürekliliği için simbiyoz, mutasyon ve hibriditeyi önerir. Curonian’daki çam ormanları ve kum tepelerinde çekilen video karşılıklı bağımlılık yasası üzerinden insan dışı bilinç biçimlerini keşfe çıkar. Sanatçının biyolog Lynn Margulis ve bilim kurgu yazarı Octavia 1. Butler’ın çalışmalarından ilhamla şekillendirdiği şarkısının eşlik ettiği çalışma, sözcüklerin yaratıcı titreşimiyle bedenin dansını buluşturur. Bu buluşma, yaşam ve çürüme arasındaki ilişkiyi açığa çıkarır. Toprağa ve birbirine doğru çekilen bedenler hiyerarşik sisteme karşı duruş olarak ortak yaşamın varlığını besler. Sergide yer alan diğer sanatçılarda olduğu gibi Budvytyt?’in çalışmasında da mitolojik bir hikâyeye rastlanır.