Ahmet Rüstem - Hakan Sorar, Tale of Us II ve III, YZ kelimeden imaj, 2023

Hayvanlar Konuşamaz, Sen Bağır

"Kimsenin canını, kimse alamaz", "Zihnim Hayırsızada katliamına gitti", "Uyutmak Barbarlıktır", "İnsan, doğadaki tek canlı değil", "Yasalaştırılmış soykırım", "Mao’nun Serçe Katliamı’nı hatırlatırım". Türkiye'nin çağdaş sanatçıları da sokak hayvanlarının katliamına neden olacak yasa değişikliğine karşı çıkıyor ve yukarıdaki cümlelerle itirazını dile getiriyor. Layka, Lakki, Lily, Lupo, Kori, Emma'nın sokaktaki arkadaşlarını korumak için seslerini yükseltiyorlar.

AKP’nin Hayvanları Koruma Yasası’nda yapmak istediği değişikliğe itirazlar yükseliyor ancak iktidar kör ve sağır. Etik açıdan, haklar açısından, tıbbi açıdan, doğa açısından ve hatta din açısından söylenen hiçbir şey, katliam yasasından vazgeçmelerine yetmiyor. Sokak hayvanlarını toplamak, ölüm kampı olan barınaklara tıkmak, 30 gün içinde sahiplenilmeyenleri katletmek, sanki son derece normalmiş gibi yasayı geçirmek istiyorlar, bunun içinde toplumdaki kutuplaşmayı ve nefret söylemini körüklüyorlar. İtirazlar yükselince, öldürme yok algısını yaydılar ancak sonrasında gelen ayrıntılarda yasanın olduğu gibi, tüm vahşetiyle durduğu ortaya çıktı. Hatta barınaklara alınma ile ilgili kısımda daha da berbat koşullar eklendiği de.

Biliyoruz ki, barınaklara almak da en az öldürmek kadar vahşi bir yöntem. Konya Barınağı’nda kürekle öldürülen köpeği kimse unutmamıştır ya da aynı barınakta poşetler içinde bir arabanın bagajında nefessiz bırakılarak öldürülmeye çalışılan kedileri. Ya da Ankara’da kimsenin girmesine izin verilmeyen barınaklarda gönüllülerin ortaya çıkardığı köpek mezarlarını. Hatta barınakta olmayan, sokakta yaşayan bir kedinin insanlıktan çıkmış biri tarafından, sadece orada olduğu için tekmelenerek öldürüldüğünü de. Yani sanıyorlar ki, ölümü gösterip sıtmaya razı gelecek yurttaşlar. Onlar geri adım atmıyorsa, biliyoruz ki, bu ülkenin her canlısı için adalet bekleyen yurttaşları da atmayacak. Çünkü mesele bir adalet meselesi, bir yaşam hakkı meselesi ve herkese yetebilecek dünyada birlikte ve eşit yaşam meselesi.

İktidar 3 milyon sokak hayvanının canına kast edebilir, TBMM’de laciler çekmiş sözümona bu milletin vekili olan takım adamlar öldürülsün diye vaaz edebilirler ya da ülkeyi 1910’da 80 bin köpeğin atıldığı Hayırsızada’ya çevirmek isteyebilirler, ne de olsa Sheakespeare’in dizesiyle, “Cehennem bomboş, bütün şeytanlar burada”. Ama unutmayalım ki, bu ülkede yaşam hakkını savunan, “o sarı köpeği verirse” başına neler geleceğini bilen milyonlar var. Ve onların da dedikleri gibi “son kafes kırılana kadar” mücadeleye devam. Hem insanlar hem hayvanlar hem de canlı her şey için.

Onlardan bazıları da hayvanlarla “ev arkadaşı” ya da “yoldaş” olan çağdaş sanatçılar. Elbette ki yasa değişikliğine karşılar. Ali Taptık, Kerimcan Güleryüz, Ahmet Rüstem ve Hakan, Ali Elmacı, Sinem Yörük hem itirazlarını anlattı hem de hayvanlarıyla ilişkilerini.

Zihnim Hayırsızada Katliamına Gitti

ALİ TAPTIK

Ali Taptık, Friends & Strangers serisinden

Eğer Burçin ve Ayşe olmasalardı, Korona (Kori) ile hiç buluşamayacaktık. Korona kocaman bir melez köpek. Annesi bir Beagle, babasını ise bilmiyoruz. Anne, Burçin’in bahçesine sığınıp yavruluyor. Dokuz yavrudan birini Ayşe sahipleniyor. Benim de aynı dönemde bir arkadaş aradığımı bildiğinden bana fotoğraflarını gönderiyor, onların verdiği isimle Ayıcık’la buluşuyorum. İlk günümüzde Kori beni yanlış bir yola girmekten kurtarıyor. Tüm dostlardan daha sadık canım, kötü günlerimde yanımda oldu ve beni iyileştirdi. Yürüyüşümdeki topallamayı fark ettirdi, içimdeki karmaşayı, bastırdığım coşkuyu anlamama yardımcı oldu. Dört senedir birlikteyiz. Benim gibi sabah erken kalkanlarla tanışmama da vesile oldu. Tüylü bir ortamımız herkese yeterince hijyenik gelmese de ben ev arkadaşımdan çok mutluyum. Gündemdeki yasa önerisini duyar duymaz zihnim Hayırsızada Katliamına gitti. Sanki geçmişten hiç öğrenmiyormuşuz gibi, İstanbul da depremden yangınlara bizi koruyacak canlılara nizam uğruna yeniden ihanet etmek üzere.

Mao’nun Serçe Katliamı’nı Hatırlatırım

ALİ ELMACI

Sanatçı

Ali Elmacı ve sokakta baktığı kedilerden Emma

Öldürmeyeceğiz, barınaklara koyacağız dediler. Ben köpek olsaydım, barınak mı yoksa ölüm mü diye bana iki seçenek sunsaydılar, ölümü tercih ederim. Barınakların durumu o kadar kötü. Barınakların durumunu düzeltmeleri gerek. Yani büyük arazilerde hayvanların barınabileceği, oynayabileceği, karınlarını güzelce doyabileceği, bütün sağlık hizmetini belediye veya devlet tarafından karşılanacağı sağlıklı koşullarda ömürlerini geçirebilecekleri yerler gerekiyor. Mesela, örnek almak isterlerse, İzmir’de Angel’s Farm var, bakabilirler oraya. Sivil çiftlik, bağış usulüyle bir sürü hayvanı koruyor ve ömür boyu onların yaşam kalitesini sağlayacak biçimde hizmet veriyor.

Öldürmeye gelince de, kalkıp ABD’deki ve Avrupa’daki yasalar da böyle, oradaki gibi bir uygulamaya giriyoruz, neden tepki gösteriyorsunuz gibi itirazlar duyuyoruz. Mansur Yavaş’tan bile böyle bir açıklama geldi. Madem bu kadar Avrupa yasalarına inanıyorsanız, o zaman gidin medeni bir biçimde her şeyiyle getirin onu. Herkes işine geldiği gibi davranıyor.

Ben, barınaklara koyulmasını da ölümü gösterip sıtmaya razı etmeye çalışıyorlar diye yorumluyorum. Ve kesinlikle ve kesinlikle barınaklar bu haldeyken, hayvanlara büyük bir ıstırap verecekler. Bütün hayvanların ya sağlıklı barınaklarda ya da kendi mahallesinde kısırlaştırılarak ve rehabilite edilerek, (eğer saldırgansa) ömürlerini tamamlanması inanıyorum. Kimsenin canını, kimse alamaz.

Ben köyde doğup büyüdüm, hayvanlarla ve toprakla yetiştim. Sanatsal üretimime değil, insan olmama, yaşamama empati kurmama ve sevgi alma ve vermeme sebep oluyor hayvanlar. Hayvanların olmadığı bir dünya düşünemiyorum. Ayrıca bugün köpeklere bunu yapanlar, yarın kedilere, sonra kuşlara, sonra farklı muhalif kesimlere yapar. Öldürmenin sonu yok, yaşatmamız gerekiyor.

Mao’nun serçe katliamı vardır. Bir adam böyle yanlış bir karar alıp ülkedeki bütün serçeleri öldürtüyor ve akabinde bir yıl sonra üç yıl sürecek çekirge saldırısı ve kıtlık yaşanıyor. Yaptıkları hatayı anlayınca da çok geç oluyor, iki milyon serçe öldürülüyor ve bunun sonucu kıtlıktan yüzbinlerce insan ölüyor. Doğanın dengesini bozuyorlar ve çare olarak Sovyetler’den serçe getiriyorlar. Yani doğanın dengesini bozmamak lazım. Öldürelim demek kadar abes, çirkin, hadsizce bir şey düşünemiyorum. Yaşatmanın çözümünü bulmalıyız. Yapılan araştırmalara göre de zaten köpeklerin insan ölümüne sebep olması, yüzde 1’den az. Trafik kazası ise çok daha yüksek. Aşağıdaki görselde görebilirsiniz.

İlginizi çekebilir:  Son Romans Usta 2.0’da

Yasalaştırılmış Hayvan Soykırımı

KERİMCAN GÜLERYÜZ

The Empire Project Kurucusu ve Direktörü

İnsanın canlıların bakımı sorumluluğunu üstlenmesine yönelik önerilen çözümün yalnızca yasallaştırılmış bir hayvan soykırımı biçimi olmasını kesinlikle affedilemez buluyorum; bu kabul edilemez bir seçimdir. Bu bir çözüm değil.

Bu zavallı hayvanlara bir yuvaya yerleştirilmeleri için sadece 30 gün süre tanınacak olması gerçekten mantıksız bir beklenti, açık bir ölüm cezasıdır.

Bu durumun, alanında gerçek profesyoneller tarafından, özen ve sabırla ele alınması gerekir. Bize bağımlı olan varlıklar ile nasıl ilgilendiğimiz insanlığımızın bir ölçüsüdür.

Kerimcan Güleryüz ve Lily

İnsan, Doğadaki Tek Canlı Değil

AHMET RÜSTEM- HAKAN SORAR

Sanatçı İkilisi

Türkiye’de sokak hayvanları, özellikle köpekler üzerinden yürütülen politikalar ve gündem değişiklikleri, toplumda derin ayrışmalara yol açıyor. Sokak köpeği saldırılarında hayatını kaybedenlerin haklarını savunanlar ve sokak hayvanlarının yaşam hakkını korumak isteyenler arasında ciddi bir gerilim mevcut. Bu mesele, popüler kültür ve sosyal medya fenomenlerinin yüzeysel açıklamalarıyla daha da karmaşık hale geliyor.

Medyanın etkisiyle, yasaklı olmayan köpekler bile sürekli hedef gösteriliyor. 12 yıldır bu ülkede yaşayan köpeğimiz Lupo, yasaklı ırk sanılıp sık sık şikayet edildi ve sürekli sözlü ve görsel şiddete maruz kaldı. Dünyanın en sevimli köpeklerinden biri olan pitbull ve yasaklı ırk sahiplerinin üzerinde oluşturulan baskıyı tahmin edebiliyoruz. Bu süreçte, sokak hayvanlarına ve yasaklı ırklara yönelik öldürmeyi normalleştiren bir anlayışla karşılaştık. Hayvanlara yönelik kötü muamele ve şiddet olayları yeterince cezalandırılmadı. Köpekler görünüşlerine göre ayrımcılığa maruz kaldı.

Sokaklar çoğu zaman ne insanlar ne de hayvanlar için güvenli. TÜİK raporlarına göre, trafik kazalarında hayatını kaybeden insanların, sokaklarda saldırıya veya tacize uğrayanların sayısı köpek saldırılarından çok daha fazla. Bu nedenle, medyada yer alan talihsiz köpek saldırıları üzerinden sokak hayvanlarını hedef almak doğru değil. Bu, kabul edilemez bir yaklaşım. Bu mantıkla, diğer birçok tehlikeli durumu da aynı şekilde ele almak gerekir.

Ülkemizin hoşgörüye, sevgiye ve doğru politikalara ihtiyacı var. İnsan, doğadaki tek canlı değil. Betonlaşma ve yeşil alanların yok edilmesiyle, diğer canlılara yaşam alanı bırakmadık. Kendimizi tüm canlılardan üstün görerek doğayla olan bağlarımızı kopardık. En büyük sorunlardan biri, doğayla bağımızı yeniden kurmamak ve diğer canlıların yaşam hakkına saygı göstermemektir.

İnsanlık tarihi boyunca, doğayı gözlemleyerek ve onunla uyum içerisinde kalarak gelişti. Mağaraları yuvaya dönüştürüp, tabiatı gözlemleyerek kendini konumlandırdı ve hayatta kalma stratejileri geliştirdi. Ancak, zamanla doğayı tüketen bir varlığa dönüştü. Bugün, doğayı ve tüm canlıları göz ardı etmeden yeniden anlamaya çalışmalı ve tüm canlıların yaşam hakkına saygı duymalıyız. Doğru politikalar, hoşgörülü ve sevgi dolu insanlar tarafından hayata geçirilirse, bu sorunun çözüleceğine inanıyoruz. Çözüm öldürmek, yok etmek olmamalı.

Ahmet Rüstem- Hakan Sorar, Lupo, İngiliz bullterrier, 12 yaşında. Fotoğraf: Deniz Tapkan Cengiz

Uyutmak Barbarlıktır

SİNEM YÖRÜK

Elipsis Galeri Kurucusu, Katar Müzeleri Fotoğraf Bienali Kurucu Üye ve Eski Direktörü

Bir hayvan sever olarak yasada yapılmak istenen değişikliğini büyük bir hayal kırıklığı olarak yorumlayabilirim. 2021’de getirilen Hayvanları Koruma Kanunu ile atılan tohumların henüz verimini almadan, bu şekilde geriye adım atmak son derece endişe verici.

İnsani yöntemler çerçevesinde artan sokak hayvanlarının popülasyonunun kontrol altına almak ve azaltılması için kısırlaştırmayı öngören yasanın uygulanması için 3 yılın yeterli bir zaman olmadığını biliyoruz. Ayrıca gerçekte ne kadar uygulamaya geçildiği de meçhul. Hangi yöntemlerin işe yaradığı ve nelerin mümkün olmadığı konusunda sahadan gelen geri bildirimler ve veriler, programın işin ilerleyişi konusunda stratejik olmasını sağlar ama maalesef böyle veriler yok elimizde, varsa da ben ulaşamadım.

Aynı sorunlarla karşılaşan başka ülkelere bakarsak Butan iyi bir örnek. İlk aşamalarda daha uygulamalı bir rol oynadı ve eğitim ve kapasite geliştirmeyi başlattı. Eş zamanlı olarak hükümet, gençleri ülkede bu tür profesyonellere istihdam yaratacak veterinerlik çalışmalarına katılmaya teşvik etti. On yılı aşkın bir süre boyunca HSI/Hindistan ekibi, ülke çapında farklı bölgelerde çalışmaya başlayan veteriner hekimleri ve sağlık görevlilerini eğitti. Bu yöntem son yıllarda Malezya’ da kullanılıyor. Hayır kurumlarının gönüllü faaliyetleri sayesinde ve tıbbi aletler üreten şirketlerin sponsorluğunda gelen yabancı veterinerler hem kısırlaştırmalarda yardımcı oluyor hem de lokal veterinerlere yeni ve daha etkin olan kısırlaştırma tekniklerini öğretiyor.

Getirilmesi istenen yeni kanun medikal anlamda etik değil, tüm seçenekleri sonuna kadar irdeleyip harekete geçirmeden, problemle uğraşmak yerine sokakta yasayan sağlıklı hayvanları uyutma yöntemi barbarlıktır.

2021’de kedi, köpek gibi evcil hayvanlara çip takılarak dijital kimlik sistemi getiren, ev hayvanlarını sokaklara terk edenlere yaptırımlar öngören kanunun gerçekten uygulanmasını ve bu yaptırımların çok daha ağır cezalar olması gerektiğini düşünüyorum. Aksi takdirde, bu kanun gelsin gelmesin, sokak hayvanlarının çoğalmasının önüne geçilemeyecek ne yazık ki.

Layka ve Lakki, Sinem Yörük ile.

Previous Story

Güvencesizlik, Öfke ve Utancın Hareket Alanı

Next Story

“O Bir İsyankar, O Bir Provokatör”

0 0,00
02_ArtDog_CD_Logo_RGB_Black

BÜLTEN

Türkiye ve dünyadan haftalık kültür-sanat haberleri, inceleme yazıları, sergiler ve etkinlikleri takip et.

Bülten aboneliğinde ArtDog Istanbul’un gizlilik sözleşmesini kabul etmiş olursunuz.