Hakikat Arası - ArtDog Istanbul

Cemal Süreya’nın ‘Yarımada’ şiiri,

“Zaman mı? değil zaman.
akan zaman değil mesafelerdir.
Güneşin çekici yukarda
Suyun bıçağı aşağıda
Krom alçakgönüllü, bakır utangaç,
Ağaç: bir damla iki kıvılcım arasında.
Rüzgâr bilmiyor nerden eseceğini
(…)
Biz yeni bir hayatın acemileriyiz.

Bütün bildiklerimiz yeniden biçimleniyor (…)” bana sergiyi bugünün iklimi içerisinde okuyabilecek geniş bir alan açtı. Zeitgeist kavramına- ki yaratıcısı da yine bir şair olan Johann Gottfried Herder’dir, ‘bugünün iklimi’ deyişimin sebebi sergi üzerine verilen tüm referans noktalarından yola çıkarak kurduğum yaklaşımımı benzer bir dille biçimlendirme isteğimden kaynaklanıyor. Edebiyatın sanatla, sanatın bilimle kurduğu bağlar ve bu bağların geçirgenliği beni her seferinde hayrete düşürüyor.

Yelta Köm, Olasılıksal Yüzeyler (Eskiz Görsel), 2021, Video yerleştirme

Sergi, moleküler mesafenin sınıflandırmasıyla sıvı, gaz, plazma formu; fiziksel bir fenomen olarak doğanın ve kent hayatının bileşenlerinde ve kat edilen tarihsel mesafenin son noktası dijital ortamda akışkanlık kavramını araştırıyor.

Dinamik Olgularla Ele Alıyor

Yan yana getirilen bu olgusal alanların aralarındaki geçirgenlik dolayısıyla insan ile olan mesafesi bu kavramı yeniden tanımlayacağımız başat değişken. Bu bağlamda akışkan olanın ilk çağrışımı olarak “su”, bileşiğin; mitolojik ve biyo-politik referanslarının yanında; insan bedenini, üçte ikisini oluşturan bir istatistik dolayısıyla bağlamın merkezine yerleştiriyor. Aynı anda dünyanın merkezinden gelen harlı lavlara, ateşe ve hatta akışkan kabul edemeyeceğimiz maddelerin eriyerek “ulaşılan bir akışkanlığın” ürettiği yeni anlamlarına değiniyor. Esasen tek bir kavramı odak alan “Fluid Dynamics”, sosyolojik bağlamı üzerinden ulaştığı bu çoksesliliği; akışkanlığın form, zaman ve hareket gibi statik değil dinamik olgularla ele alışıyla sağlamaktadır.

Sibel Horada, Zincir, 2018, Sentetik saç, ip, Boyutlar değişken

Bilginin Akışkanlığı

Betonla dönüştürülen doğada, katı olanın akışkanlığını yöneten konumundaki insanın hayatta kalma becerisi olarak ‘adaptasyon’; bugün yaşadığımız kontrol dışı akışta “hiçbir yer olmayan yerler”* doğurmuştur. Küratöryal aksın ulaştığı son noktada “hiçbir yer olmayan yerler” olarak tanımladığım dijital ortamda; sanal gerçeklik, artırılmış gerçeklik ve yapay zeka ile gerçeklik algısı ve kimliğin akışkanlığına dair sorgulamalar üzerinden bilginin akışkanlığı araştırılıyor.

Seçki yapıtlarının malzemesi doğadan kaynaklı, geleneksel bir üretim olarak seramikten – yaşamsal adaptasyonun gerçekleştiği son alan olarak dijitalde, yeni medya sanatıyla bir araya gelişi serginin izlekteki akışını desteklemektedir.

İlginizi çekebilir:  Formun Ötesi
Gülhatun Yıldırım, Submerge, 2021, Alüminyum ve Pleksiglas Arasına Sıvanmış Fine Art Baskı, 50 x 75 cm.

Sibel Horada’nın mekanda ilişki kurduğu “Şelale” adını taşıyan, beton parçalar üzerinde yükselen bir monitörden izleyeceğimiz video çalışması, beton ve suyun maddesel akışkanlıkları içerisinde durmaksızın yinelenen bir ikilik yaratarak; organik ve inorganik arasında kurulan girift ilişki üzerinden serginin genel pratiğini vurgular. Uzanan bir bellek gibi ördüğü saçları zincire dönüştüğü heykelinin terse bir akışla tabandan yükseldiği yerleştirmesi akışın ivmesini öznel niteliğiyle sorgulamaktadır.

Kentsel Bellek Araştırması

Geçtiğimiz yıl İstanbul Boğazı, kentleşme ve iktidar sorunları üzerine Versus Art Project’te bir sergi gerçekleştiren Berka Beste Kopuz, Fluid Dynamics’te yaşadığı bölgenin suyla ilişkisini ele aldığı kentsel bir bellek araştırması ile yer alıyor. Didem Erbaş yüzey birikintilerinin içerisine yerleştirdiği çizimleriyle, vitray camlarını kullanarak ürettiği heykelsi amorf formu araçsallaştırırken yapıtı, içeriğindeki politik gönderme dolayısıyla- görüntülerin oluşturulduğu ilk ana- dikey perspektife referans veren bir drone gibi izleyicisinin yakınlaşmasını gerektiriyor.

Deniz Tortum, Selyatağı, 2018 – 2021, Video, 06’50”

Yelta Köm, kurşun dökme geleneğinin Germenlerde aile içi bir oyuna dönüşmesinden yola çıkarak katının akışkanlığını araştırdığı video çalışmasıyla, belirlenen bir topografya üzerinden maddenin halini araştırıyor. Deniz Tortum ise birey – doğa ilişkisine odaklanan bilimin spekülatifliğini, dijitalleşen dünyada gerçekliğin ve bilginin akışkanlığını araştırdığı yapıtıyla yer almaktadır.

Alper Aydın, Yol, 2019 – 2020, Video Dokümantasyon, 08’13’’, (*Saha Studio programı kapsamında SAHA’nın desteği ile üretilmiştir.)

Alper Aydın’a ait üç ayrı doğa müdahalesi ve sürecin video dökümantasyonu da sergide izlenebilir. Son olarak Emine Boyner Kürşat’ın seramikten ürettiği, yaşadığı suyu ve kendi kendini temizleyebilen istiridyesinin barındırdığı varoluşsal göndermelerinin içselliğiyle örtüşen Gülhatun Yıldırım’ın Venedik’te gerçekleştirdiği performansından kaydedilmiş iki fotoğraf; ilahi bir varlık olarak suyla kurulan metafizik ve mistik ilişkiyi odak
alıyor. Yaratımın akışkan bir düşünme yeteneği olarak kabulü sınırsız ve spekülatif olanın, kişisel yöntem ve akıl yürütme biçimlerine alan tanıması gerekliliği; Yılmaz’ın incelikle kurduğu küratöryel aksla saptanıyor.

İnsanın yeniden ürettiği gerçeklik olarak, gerçekliğin kendisinden daha uzun süre var olabilen ve varlığını sürdürebilen sanatla; en geniş anlamıyla insanı ve gerçekliğini, doğaya müdahale eden, kentte bulan ve sonra kaybeden, arayan, sanal ortama taşıyan, “Biz yeni bir hayatın acemileriyiz. Bütün bildiklerimiz yeniden biçimleniyor.”

*Zygmunt Bauman
Previous Story

Rahmi M. Koç Müzesi’ne İngiltere’den Ödül

Next Story

Kundurama Rüyanın Öte Yakasına Geçiyor

0 0,00