Gökhan Akçura’dan Korona Günleri İçin Bir Ev Kılavuzu

/

Biliyorum hepiniz sosyal medya hesaplarınızın başında nöbet tutuyorsunuz. Facebook, Instagram, Twittter mesajlarına bakmakla geçiyor gününüz. Salonda televizyon hep açık, arada sırada uzanıp alttan geçen haberlere göz atıyorsunuz. İçinizde bir gizli ses, “Daha ne kadar sürecek bu ızdırap” diye mırıldanıyor sürekli. Bunları bir kenara bırakma vakti geldi. Bu karantina günleri epeyi uzun sürecek, buna hazırlanın. Ama sürekli bunu düşünerek yaşamayın. Sabah 1 saat, öğleden sonra 1 saat ile sınırlayın sosyal medya gezilerinizi. Geriye kalan zamanlarda yapacak o kadar çok şey var ki…

Yıllardır alıp alıp rafa koyduğunuz, ama okumak için zaman bulamamaktan şikayet ettiğiniz kitaplar durup durur. En baba kitapları seçin. İddialı olun. Onca zamandır “Okudum elbette” diye kendinizi kandırdığınız, mesela “İnce Memed”leri hatmetmenin tam zamanı. Ya da tuğla gibi olduğu için gözünüzü korkutan Vedat Türkali’nin “Güven” adlı romanına bir cesaret başlamaktan sizi kim alıkoyabilir? Hiç aceleniz de yok, her satırın tadını çıkararak ağır ağır okuyabilirsiniz….Yemek yapmayı öğrensem diye düşünmediniz mi hiç? Rafta da bin bir çeşit yemek tarifi kitabı ya da internette makbul siteler (mesela “Kulaktan Dolma Tarifler”)… Hani öyle alaminüt atıştırmalıklar, menemen filan değil. Mutfağa bir baş aşçı edasıyla girip malzemeleri dizin masaya. Portakal sosuyla pişmiş kereviz, kurutulmuş biber dolması ve hatta mantı… O güne kadar cesaret etmeye bile cesaret etmediğiniz yemekleri yapın, güzel sofralar kurun, keyfini çıkarın…

Elinizden geliyordu, ama vakit bulamıyordunuz. Balkonda ayakları oynayan masanın elden geçmesi gerek. Salonun bir köşesinde duran tablolar, duvara asılmayı bekliyor. Banyodaki lavabonun altı su kaçırıyor. Kolları sıvayalım işe girişelim…

Yıllardır müzik dinlerim ama kim kimdir bilmem, bu bana yetiyor, dediğinizi duyuyorum. Ama neler kaçırdığınızın farkında bile değilsiniz. Müzik dünyası içine girdiğinizde size kocaman bir ‘yeni dünya’ sunacak. Biraz ders çalışmak gerekiyor, internet elinizin altında. “Altmışlı yılların psychedelic müzik yapan grupları kimlerdir?”, “Ennio Morricone’nin en güzel film müzikleri hangileridir?”, “Caz tarihinin öne çıkan basçıları hangileridir?”… Soru çok, cevapları bulup, dinleme listeleri çıkarıp; plak ve CD’leri elden geçirelim. Bunlar yoksa internet ne güne duruyor?

Salonda 5 metrekarelik bir alan yaratmanız mümkün mü? Dans pistiniz burası. Artık gece mekanları yok. Ama eviniz var. Pikaba şöyle keyifle dans edebileceğiniz bir albüm yerleştirin. Yalnız da olabilir, evi paylaştığınız kişiyle de… Başlayın çılgınca dans etmeye. Yeniden gülebilmenin en kolay adresi burası…

İlginizi çekebilir:  Margaret Atwood'tan İtiraf: "Totaliter Rejimlerden Korkuyorum"

Şu yoga dedikleri nasıl bir şey kardeşim? Hep sorduğunuz bu soruya niçin cevap aramıyorsunuz? Ama öyle kendi aklınıza güvenip, paldır küldür dalmayın bu işe. Yin yoga var, yan yoga var… Başlangıçta yapılabilecek hareketler var, yapılamayacaklar var. Yine internete müracaat, hatta sanal ders veren yoga hocaları da bulunabilir. Hareket etmek, hem de en doğru biçimde hareket etmek elinizde…

Tek kişilik tiyatro. Seyirci olsa da olur, olmasa da. Mühim olan oynamak. Mesela ‘masal anlatıcısı’ olabilirsiniz. Kitaplıktan bir masal kitabı seçin. Hatta oturup yazın elinizden geldiği kadarıyla. Mühim olan onu nasıl anlatacağınızı bulmak. Meddah geleneğinden gelen bir ülkeyiz unutmayın. Aksesuarları koyun sağınıza solunuza. Şapkanız başınızda, eşarbınız omzunuzda. Başlayın anlatmaya…

Elinizden örgü örmek geliyor, ama oohoo kaç yıldır şişleri elinize almadınız. Ya da şişler var ama elinizi sürmeyi düşünmemiştiniz bugüne kadar. Yün çorap örmenin keyfini tatmadınız belli ki… Tamam kış bitiyor ama gelecek kışlar var önünüzde. Örerken sıkılıyorum diyenler, internetten “Storytel” uygulamasını indirip, kulaklıktan Türkçe romanları, biyografi kitaplarını dinleyebilir; iki katlı keyif alabilirler…

“Ben yazamam ki…” dediğinizi duyuyorum buradan. Denemekten ne çıkar? Daha uygun bir zaman bulamazsınız. Anılarınızı kaleme almakla başlayabilirsiniz. Ya da kısa bir öykü, hatta orta karar bir roman. Beceremem ki demeyin, başlayın. Beğenmezseniz kimseye okutmak zorunda değilsiniz. Hadi cesaret!

Yazamam ama araştırmak isterim, lakin neyi nasıl araştıracağımı bilmiyorum, diyen takımdansınız belli. Artık internet eskisine nazaran çok daha doygun. Bir çok online gazete arşivi var. (https://kutuphane.istanbul.edu.tr/tr/content/e-kaynaklar/acik-erisim-veritabanlari). Seveceğiniz bir konu seçin. Diyelim ‘İkinci Dünya Savaşı yıllarında İzmir’. Bir çok İzmir gazetesi online. Ya da ‘İstanbul’un eski eğlence mekanları’. Gazete kupürleri, tezler dizi dizi size yardım için bekliyor. Hem bilmek istediğiniz şeyleri öğrenirsiniz, hem de belli mi olur, Türkiye yeni bir araştırmacı kazanır birkaç ay içinde!

Yüksek sesle şiir okumayı denediniz mi hiç? Aslında bir çok CD, kaset var, şairler kendi şiirlerini okuyorlar. Ama nedense büyük çoğunluğu pek kötü okuyor! Şiir nasıl okunur? Şiir kitaplarını önünüze alın. Başlayın okumaya. Nasıl okumak gerektiğini düşünün, yeniden başa dönün, yeniden deneyin. İleride ‘şiir günleri’ yapılacak yine. Berbat okuyanlar hep olacak, belki siz bu sıradanlığın ötesine geçecek kişi olacaksınız. Sevdiğiniz şairleri seçeceksiniz biliyorum, ama sevmediklerinizi, bilmediklerinizi de gözden geçirmeyi ihmal etmeyin derim…

Previous Story

Metis Yayıncılık’tan Yeni Kitap: “Küçülme”

Next Story

Sanatçıların Karantina Günlükleri – 14 – Gizem Çeşmeci

0 0,00
02_ArtDog_CD_Logo_RGB_Black

BÜLTEN

Türkiye ve dünyadan haftalık kültür-sanat haberleri, inceleme yazıları, sergiler ve etkinlikleri takip et.

Bülten aboneliğinde ArtDog Istanbul’un gizlilik sözleşmesini kabul etmiş olursunuz.