Tiyatro sanatçısı Genco Erkal hakkında, sosyal medya paylaşımları nedeniyle açılan davanın ilk duruşması dün görüldü. 83 yaşındaki usta tiyatrocu, ‘cumhurbaşkanına hakaret’ suçlamasıyla 1 yıldan 4 yıla kadar hapis istemiyle açılan dava duruşmasına avukatlarıyla katılırken, söz konusu paylaşımlarını tek tek açıkladı.
Mahkeme esas hakkındaki savunmasını sunması için dosyanın savcılığa gönderilmesine karar vererek davayı 11 Mart 2022 saat 09.30’a erteledi.
İşte Genco Erkal’ın savunmasının tam metni:
“Twitter paylaşımlarımda hiçbir hakaret unsuru olmadığını savunuyorum. Bu davaya konu olan üç tweet’i teker teker ele alıp açıklayacağım.
Ayder Yaylası’ndan başlayalım. Bu iktidarın doğayla arası pek sağlıklı olmamıştır. İnşaat ve beton aşkı her zaman doğa aleyhine çalışmıştır. Onlar için önemli olan her zaman pazarlanacak yeni rant alanları yaratmaktır. Toprağı, alınıp satılacak arsa olarak görürler. Doğaya verilen zararların tipik örnekleri arasında, örneğin Kaz Dağları’nda maden aramaya izin verilmesi, köylülerin karşı koymasına rağmen İkizdere’de taş ocaklarına ruhsat verilmesi, özel koruma altındaki kıyıların imara açılması sayılabilir. Cumhurbaşkanı da zaman zaman bizzat özeleştiri yaparak,
örneğin İstanbul için şunları söylemiştir: “Biz bu şehre ihanet ettik. İstanbul’un kıymetini bilemedik. Bundan ben de sorumluyum.” (21 Ekim 2017).
“Bir Eleştiridir, Kesinlikle Hakaret Değil”
Aynı şekilde Ayder Yaylası için de “Biz burayı kirlettik, rezil ettik” dediği halde yaylayı turizm merkezi ilan ederek kentsel dönüşüm çalışmalarını başlatmış, imara açıp buranın doğal yayla olma vasfını kaybetmesine olanak sağlamıştır. İşte benim tweet’im bu durumu eleştiriyor. “Parmağının değdiği yeri beton edip kurutuyor” demek
bir durum beyanı, bir eleştiridir. Kesinlikle hakaret değil.
İkinci tweet’in konusu Cumhurbaşkanı’nın diploması. Yıllardan beri tartışılıyor. Vardı, yoktu. Geçerliydi, değildi. Sahteydi deniyor. Davalar açılıyor, reddediliyor. Onaylanan fotokopidir, orijinal diploma ortada yok deniyor. Olay Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne kadar gidiyor. Bütün bunlar yıllardır kamuoyunun gözleri önünde
oluyor. Konuyla ilgili kitaplar yazılıyor. İnternete girin “Erdoğan’ın Diploması” diye arayın, bakın neler çıkıyor karşınıza. En son bir kurul meseleyi “özel hayatın gizliliği” kapsamında değerlendirdi. Neden özel olsun? Mademki yasal olarak belli bir göreve seçilebilmek için o diploma gerekli, o zaman açıkça ortaya konmalı. Özel hayat
kapsamına girmez ve gizlenemez. Bu tweet’le ifade ettiğim gibi ben de bir yurttaş olarak bu diplomayı görmek istiyorum. Bu benim hakkım. Bugüne kadar hiçbir Cumhurbaşkanımız’ın diploması tartışma konusu olmamıştı. Hepsi devlet arşivlerinde yerini aldı. Hepsi kesin, açık ve nettir. Bu diplomayı da görelim diyorum.
“Halk Koyun Sürüsü Olamaz”
Aynı tweet’in baş tarafında “alemin çocuk doğurup doğurmayacağına karışacağına” diye bir ibare var, onu da açıklamak isterim. Cumhurbaşkanı ara sıra “Biz kimin özel hayatına, yaşama biçimine karıştık” der, der ama açıkça bilindiği gibi üç çocuk, beş çocuk, yurttaşların kaç çocuk yapacağına bile o karar vermek ister. Bu da beni rahatsız ediyor ve bu tweet’le o konuyu eleştiriyorum.
Üçüncü tweet’teki çobanlık meselesine gelince: Bir gün Cumhurbaşkanı şöyle dedi: (14 Kasım 2016) “Çobanlık felsefesini anlamayan, insan yönetemez. Ben de bir çobanım.” İşte bu konuşma son tweet’ime ilham kaynağı oldu. Kendisi çobanlığı gururla kabul edip savunduğuna göre burada hakaret söz konusu olamaz. O çobanlığı tercih edebilir ama ben sürüden biri olmayı kabul etmiyorum. Çağdaş bir toplum özgür bireylerden oluşur, halk koyun sürüsü olamaz.
“Başkanlık Sistemine Başından Beri Karşıyım”
Türk usulü Başkanlık sistemi ülkemiz için felaket oldu bence. Benim asıl eleştirdiğim budur. Başkanlık sistemine başından beri kesinlikle karşıyım. Tüm yetkilerin tek kişide toplandığı bir sistemde halk huzur bulamaz. Nitekim bu sistemin yürürlüğe girmesinden bu yana, kısa zamanda siyasi, sosyal, tüm alanlarda zararlarını gördük; dengeler bozuldu, sistemin sürdürülebilir olmadığını anladık.
En önemlisi, ülkemizin ekonomisi çöktü. Paramız büyük bir hızla ve durdurulamaz biçimde değer kaybetti. Enflasyon, işsizlik, hayat pahalılığı, yoksul kesimin giderek daha yoksul olması bu sistemin çıkmazını açıkça ortaya koydu. Dilerim ilk seçimde bu ucube sistemden kurtulup yeniden parlamenter sisteme geçer, onu geliştirir, demokrasiyi yeni baştan inşa eder, huzur buluruz.
“Suskun, ‘Evet efendim’ci Bir Toplum İsteniyor”
Teker teker tweet’lerimin savunması böyle. Genel duruma bakarsak ülkemizde, son 6 yıl içinde Cumhurbaşkanı’na hakaretten 38.000 dava açılmış, bu herhalde bir dünya rekoru. Durumun nedenlerini araştırmak gerekiyor kanımca. Neden bu kadar çok dava? Daha önceki dönemlerde bu tür davalar yüzlerle sayılırken bu dönem
birdenbire on binleri konuşmaya başlıyoruz. Demek ki ifade özgürlüğüne ciddi bir saldırı var, baskı var burada. Suskun, evet efendimci bir toplum isteniyor. Soru sorulmasın, eleştiri yapılmasın, iktidara koşulsuz biat edilsin. İnsanlar hapse atılmaktan korkup sussunlar, bu mudur amaçlanan?
Üstelik Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi de Şorli kararıyla artık Cumhurbaşkanı’na hakaret diye bir suç kabul etmiyor, insan haklarına aykırıdır diyor. Bu suçtan ötürü göz altına alıp yargıladıklarınıza 7500 Avro tazminat ödeyeceksiniz diyor. Bunun üstüne benim başka bir şey söylememe gerek kalmıyor sanırım. Takdir sizindir.”
Genco Erkal