Genç olmak, çoğu zaman neşeli bir bahar havası gibi anlatılır. Ama aslında; yönünü aradığın, sesini bulmaya çalıştığın, hem en cesur hem de en kırılgan hâlinle hayata tutunduğun çalkantılı bir süreçtir. Gelecek belirsiz, şimdi ise zaman ‘az’dır. Kim olduğunu anlamaya çalışırken, kimi zaman sana biçilen rolleri de sorgularsın.
Bu nedenle 19 Mayıs, yalnızca bir resmî bayram değil. Aynı zamanda, gençliğin hayal kurma hakkını, söz söyleme cesaretini ve var olma mücadelesini hatırlatan bir gün. Tam da bu yüzden, bu özel seçkide yer alan filmler, yalnızca büyüme sancılarını değil; genç olmanın yarattığı direnç alanlarını da anlatıyor.
Son dönemde, özellikle 19 Mart’tan bu yana tanık olduğumuz gelişmeler gösteriyor ki; gençliğin sesi hep var olacak. Adalet terazisinin kaydığı, fikirlerin cezalandırıldığı, düşünenin hedef gösterildiği bir atmosferde yaşıyoruz.. Bu filmler de işte tam bu noktada bir karşı duruş sunuyor: Kimi zaman bir dansla, kimi zaman bir bakışla, kimi zaman da sessiz bir isyanla…
Bir İngiliz banliyösünde dans ederek hayata tutunan genç bir kızdan, Paris sokaklarında sinema uğruna barikat kuranlara kadar bu hikâyelerin ortak noktası şu: Gençlik, hem bir arayış hem de bir karşı çıkıştır.
1. On the Road (2012)
Walter Salles’in Kerouac uyarlaması On the Road (Yolda), yönünü bulmaya çalışan Sal Paradise ve özgür ruh Dean Moriarty’nin Amerika yollarındaki içsel ve fiziksel yolculuğunu anlatıyor. Film, 1940’ların sıkışmış toplum yapısına karşı gençliğin bitmek bilmeyen başkaldırısını, varoluşsal arayışlarını ve sanata duyduğu tutkuyu öyle sade ama sarsıcı biçimde anlatıyor ki, her karede kaybolmuşluk ve yaşama arzusu bir arada hissediliyor.
2. Mommy (2014)
Kanadalı genç yönetmen Xavier Dolan’ın imzasını taşıyan Mommy, genç bir oğul ve onu tek başına büyüten bir annenin yıkıcı ama sevgi dolu ilişkisi üzerinden ilerliyor. Film, dar ekran oranı sayesinde fiziksel ve duygusal sıkışmışlığı görselleştirirken, toplumun dışında kalan gençliğin kırılgan ama dirençli ruhunu da büyük bir şiirsellikle ortaya koyuyor.
3. Fish Tank (2009)
Andrea Arnold’un sert gerçekçiliğiyle dikkat çeken Fish Tank, İngiltere’nin yoksul bir mahallesinde yaşayan, öfkesiyle baş edemeyen genç Mia’nın hikâyesini anlatıyor. Dans tutkusu sayesinde kendine bir çıkış arayan Mia’nın bastırılmış arzuları, sınıfsal gerilimler ve aile içi çatışmalarla harmanlanıyor. Arnold, gençliğin içsel çalkantılarını neredeyse belgesel bir sadelikle perdeye taşıyor.
4. The Kings of Summer (2013)
Jordan Vogt-Roberts’ın yönettiği The Kings of Summer, ebeveynlerinden bunalan üç genç erkeğin şehirden uzak, ormanın içinde kendi kurallarını koydukları bir yaşam kurma hayalini anlatıyor. Doğayla kurulan bu özgürlükçü ilişki, ergenliğin sancılarını ve aidiyet arayışını mizahi bir dille yansıtıyor.
5. We Are the Best! (2013)
İsveçli yönetmen Lukas Moodysson, 1980’ler Stockholm’ünde punk müziğe tutunan üç genç kızın hikâyesini büyük bir samimiyetle anlatıyor. We Are the Best!, müziği bir ifade aracı ve kaçış yolu olarak kullanan gençliğin haykırışlarını duyururken, sistem dışı olmanın ne kadar güçlü bir duruş olabileceğini de naif bir dille aktarıyor.
6. Girlhood (2014)
Céline Sciamma’nın yönettiği Girlhood, Paris banliyölerinde yaşayan Afrika kökenli bir genç kızın baskıcı çevresi ve sınırlayıcı aile yapısından sıyrılarak kendi sesini bulma hikâyesini anlatıyor. Kadınlık, aidiyet ve özgürlük temaları, Sciamma’nın yalın ama güçlü anlatımıyla gençliğin görünmez yüklerini görünür kılıyor.
7. Submarine (2010)
İngiliz komedyen ve yönetmen Richard Ayoade’nin ilk uzun metrajı Submarine, 15 yaşındaki Oliver’ın ilk aşkı ve ailesinin dağılmakta olan evliliğiyle başa çıkma çabalarını anlatıyor. Wes Anderson’ın izinden giden estetiğiyle dikkat çeken film, gençliğin içsel yalnızlığını, kendini fazla ciddiye alma hâlini ve ironik bocalamalarını görsel zekâ ile sunuyor.
8. The Miseducation of Cameron Post (2018)
Desiree Akhavan’ın yönettiği film, eşcinsel olduğu için “dönüşüm terapisini” zorla deneyimlemek zorunda kalan Cameron’ın içsel direnişini anlatıyor. Film, bastırılan arzular, sistemle çatışma ve gençliğin özünü bulma çabası üzerine düşündürücü bir yapı sunuyor. Sessiz ama güçlü bir başkaldırı anlatısı.
9. Nobody Knows (2004)
Japon yönetmen Hirokazu Kore-eda’nın yönettiği Nobody Knows, anneleri tarafından terk edilen dört kardeşin Tokyo’daki küçük bir dairede hayatta kalma mücadelesini konu alıyor. Sessizliği, sadeliği ve gözlemci anlatımıyla film; çocukluğun kırılganlığı, büyümenin zorluğu ve kardeşliğin gücü üzerine sarsıcı bir anlatı sunuyor. Gençlik bu filmde bir var olma mücadelesine dönüşüyor.
10. Mustang (2015)
Fransız-Türk yönetmen Deniz Gamze Ergüven’in dikkat çekici ilk uzun metrajı Mustang, Karadeniz kıyısındaki bir kasabada büyüyen beş kız kardeşin özgürlük ve dayanışma öyküsünü anlatıyor. Film, ergenliğe adım atan bu genç kızların toplumun ve ailenin dayattığı rollerle nasıl boğuştuğunu, bastırılmışlıkla nasıl baş etmeye çalıştıklarını ve birbirlerine nasıl tutunduklarını şiirsel ama bir o kadar da sarsıcı bir dille ortaya koyuyor.