“Gasoline Rainbow” bir anlamda hayatın, hayatlarımızın durduğu yerde başlıyor. Pandemi döneminde… Ve bu zor süreçte henüz ergenlik çağındaki bir grup gencin hem kendilerini hem dünyayı keşfe çıktığı bir yolculuğa tanık oluyoruz. Böyle bir konuyu ele almaya nasıl karar verdiniz?
Son birkaç filmimiz tek yerde geçiyordu, daha önce de Oregon’da film çekmemiştik. Bir seyahat filmi yapmak istediğimizi biliyorduk ancak hayatımızın o noktasına kadar bu hiç gündeme gelmemişti. Covid’in ilk günleriydi, evden çıkamamaktan şikayet ettiğimiz mesajlaşmalarda en kötü durumdakilerin Covid sürecinde eve kapanmak zorunda kalan ergenlik çağındakiler olduğuna karar verdik ve filmin anafikri doğdu. Çünkü çıkıp yeniden dünyayla etkileşime girmeye en hevesli tabii ki onlar olacaktı.
Pandemi koşulları çekimleri nasıl etkiledi?
Tam bir paranoya dönemiydi. Bir yandan dünya kepenklerini indirmiş ve bir geleceğinin olup olmayacağına henüz emin değilken biz çekim planlıyorduk. Karantina koşullarının yumuşaması ile bizim prodüksiyon takvimimiz tanrının bir mucizesi gibi denk geldi. Oregon’da maskelerimizle çekim yapıyorken bir hafta sonra harika bir yaz başladı ve insanlar hayata döndüler. Kimse etkileşimden çekinmedi, dışarıda oldukça vakit geçirdik ve çok şükür ki kimse hastalanmadı.
İlham Kaynağımız My Own Private Idaho
“Gasoline Rainbow” bir grup gencin yolculuğunu belgesel formatında ele alan bir yol filmi dedik. Sinemanın olmazsa olmazı yol filmleri janrında sizin favorileriniz hangileri?
Win Wenders’ın Kings of the Road’u (1976) kesinlikle onlardan biri. İlk izlediğimizde o kadar etkilenmemiştik ancak sonrasında hep aklımıza geldi. Tartışmasız Paris Texas. Hem janrın favorilerinden hem de bu filmin ilham kaynağı My Own Private Idaho…
Peki “Gasoline Rainbow” bir yol filmi olarak benzerlerinden hangi açılardan ayrılıyor?
Ring of Fire’dan Route 1’a birçok harika kara ve deniz yolculuğu belgeseli ya da macera filmi var. Fakat biz bu filmde sinematik geleneğin etkisi ve büyüsü ile gençlerin kendi deneyimlerini yaşadığı canlı ve gerçek bir ortamın ortasını bulmak istedik. Onlara evrenin efendileri olduğunu düşündürdük. Bu sayede hikaye canlı ve kinetik kaldı, tüm o güzel etkileşimler filme aktarılabildi. Benzer deneyimleri hepimiz yaşamışızdır ve bu etkileşimler kalıcıdır. Gerçekten o hissi hissetmeyi ve vermeyi hedeflemiştik, başardık.
Belgesel mi Kurgu mu?
Filmografiniz tamamen belgesellerden ibaret. Kurgu yerine belgesel tercih etmenizin bir sebebi var mı?
Film çekmeye başladığımızda hiç paramız yoktu, sadece birkaç kamera ve ikimizdik… O şekilde yola çıktık, elimizdeki kaynaklarla hikaye anlatıp anlatamayacağımızı görmek istedik. Yıllar içinde işleyiş şeklimiz film yapma tavrımıza ve tarzımıza dönüştü. Bu bize çalışmalarımızda özgürlük sağlıyor. Hiç kimseye hesap vermeye gerek kalmıyor. Böylelikle hem hayatı yakalayabiliyor hem yeni insanlarla tanışıyoruz. Gerçek hayatın film yıldızlarını paylaşmayı seviyoruz, zanaatımızı geliştirmeye devam ediyoruz, kategorilerin üzerinde durmuyoruz.
Belgesel çekmenin kurgu çekmeye göre farklı tarafları neler? Hangisi daha avantajlı?
İkisinin programlaması farklı. İzleyici profilleri değişik. Konuyu ele alış yöntemlerimiz de farklı. Mesela son birkaç filmde kendimizi daha özgürce ifade etmemiz gerektiğini hissettik, bizimle işbirliği yapmayı seçen gerçek kişileri de o şekilde yönlendirdik. Kendileri hakkında algılanan didaktik gerçeklerden korkmadan ne ifade etmek istiyorlarsa onu söylediler.
Daha İyi Bir Gelecek Umudu
Filmdeki gençler kendi kaderlerine kendileri karar veriyor. Gerçek hayatta bu mümkün mü?
Zor bir soru… Hayatımızın ilk yıllarında henüz kavrayamadığımız bir gelecek için umutlu oluyoruz ve gençliğin getirdiği safiyet ve hayal gücünün avantajını yaşıyoruz. Karşılaştığımız dünya ise beklentileri değiştiriyor. Elbette Amerika’da Amerikan rüyası, bireysellik ve ünlülük hakkında mitolojik bir propaganda var ancak çoğunluk için gerçeklik çok farklı, tıpkı filmdeki çocuklar için olduğu gibi…
Daha sonra hayatlarına nasıl yön verecekleri onların kararı, hiçbiri gerçekten film yıldızı olmayı hedeflemiyordu ve belki de bu geleceğimizin belirsizliğine de işaret ediyor. Daha iyi bir gelecek bulabilmemiz umuduyla…