Kimi yazarlar, romanlarındaki karakterlerle konuştuklarını iddia eder. Örneğin İngiliz yazar Enid Blyton, karakterlerinin “her hareketini izleyip her söylediğini duyduğunu” söylerken, Alice Walker ise karakterlerinin kendisini, “ziyarete geldiğini ve konuştuklarını” söylemişti. Yeni bir araştırma, yazarların bu tuhaf deneyiminin hiç de zannedildiği gibi nadir olmadığını, hatta epey yaygın olduğunu ortaya koydu. Edinburgh Uluslararası Kitap Festivali’ne katılan yazarlarla kapılan bu araştırmaya göre, yazarların neredeyse üçte ikisi romanları üzerinde çalışırken, “karakterlerinin sesini duyduğunu” söyledi.
Durham Üniversitesi’ne bağlı araştırmacıların yaptığı çalışmada, 2014 ve 2018 yıllarında düzenlenen festivale katılan 181 yazar anket sorularını yanıtladı. Yazarların yüzde 63, romanı yazarken “karakterlerinin konuştuğunu duyduklarını” söylerken, yüzde 61’i ise “karakterlerinin kendilerinden bağımsız hareket ettiklerini” anlattı.
Örneğin, ismi açıklanmayan bir yazar bu deneyimini “Karakterlerimi kafamda duyuyorum. Farklı ses düzenleri ve tonları var ve ben her zaman kimin ‘konuştuğunu’ biliyorum,” sözleriyle anlattı.
Geçen ay Consciousness and Cognition dergisinde yayımlanan araştırmaya göre, ankete katılan yazarların yüzde 56’sı, yazarken karakterlerini gördüklerini söyledi. Bu yanıtı verenlerin bir kısmı, karakterlerinin onlarla aynı fiziksel alanı işgal ettiği hissine kapıldığını da anlattı. Yazarların yüzde 15’i ise karakterleriyle bir diyaloğa girebileceklerini belirtti.
Örneğin bir yazar, “Karakterlerimi dinlemek yerine onları konuşturmaya çalıştığımda sık sık bana karşı çıkıyorlar, sonra ne söyleyeceklerini bulana kadar tartışıyoruz ”dedi. Bir diğer yazarsa, karakterlerinin seslerinin kendi iç konuşmalarından farklı olduğunu anlattı: “Karakterlerim kafamın içinde konuşurken bir izleyici gibi hissediyorum.”
Durham Üniversitesi’nce yürütülen projenin baş araştırmacısı Dr. John Foxwell, iç diyalog ya da iç konuşmanın düşüncelerin bir parçası olduğunu ve bunun farklı biçimlerde deneyimlendiğini anlattı. Foxwell, sözlerine şöyle devam etti: “Her zaman farkında olalım ya da olmayalım, çoğumuz günlük etkileşimlerde diğer insanların ne söyleyeceğini ve ne yapacağını tahmin etmeye çalışıyoruz. Bu yazarların bazıları için, bir süre sonra karakterlerini kendilerinden bağımsız hissetmelerine yol açabilir.”
Araştırmaya katılan bazı yazarlar, karakterlerinin kendilerine ait bir yaşamları olduğunu anlatsalar da, araştırmacılar, ankette yazarların kurguyu gerçekle karıştırmalarına yol açacak bir soru bulunmadığını vurguladı. Araştırmacılar, yazarları halüsinasyonlara ne kadar eğilimli oldukları konusunda derecelendirdiklerinde de ortalamalardan farklı bir sonuca ulaşmadılar. Çalışmanın değerlendirme bölümünde, “İşitilen bu sesler ve diğer olağandışı deneyimler, kendi başlarına bir zihinsel sağlık sorununun belirtisi değildir” yorumu yapıldı.