Frida Kahlo’nun aile evinin müzeye dönüşerek ziyarete açılması, sanatçının yaşamına ve üretim biçimlerine daha yakından bakma imkânı sunuyor. Mexico City’deki Casa Roja, mimar Mariana Doet Zepeda Orozco’nun dönüşümüyle Museo Casa Kahlo adıyla kapılarını açarken, Rockwell Group’un sergi tasarımları ve Pentagram ile Ileen Gallagher’ın kreatif yönlendirmesi mekâna yalın ve samimi bir anlatı kazandırıyor. Fundación Kahlo’nun yönettiği bu yeni alan, Frida’nın mektuplarından kişisel eşyalarına uzanan geniş bir arşivi bir araya getiriyor.
Müze, Frida Kahlo’nun kadın bir sanatçı olarak kendi hikâyesini kurduğu dünyayı daha berrak bir çerçevede sunuyor.

Frida’nın Gizli Dünyasına Açılan Kapı
Casa Roja, Kahlo ailesinin yıllar boyunca koruduğu ve birbirine aktardığı bir yaşam alanıydı. Frida’nın, kendi evi Casa Azul’a yakınlığı nedeniyle kız kardeşi için satın aldığı bu kırmızı boyalı yapı, bugün sanatçının gündelik hayatına dair izleri bir araya getiren özel bir arşive dönüşmüş durumda. Aynı ev, Frida ve kız kardeşinin çocuklarını tek başına büyüten kadınlara destek sunmak amacıyla kurduğu La Ayuda adlı oluşumun da toplanma noktası olarak önemli bir rol üstlenmişti.

Rockwell Group, müzenin avlusu ve bodrum katında yer alan sergileri tasarlarken, sanatçının özel dünyasını mümkün olduğunca özgün bir atmosferle aktarmayı hedefledi. Bodrumda yeniden yaratılan “gizli stüdyo”, Frida’nın dış dünyadan uzaklaşıp yazdığı, düşündüğü, çizdiği bir sığınak olarak kurgulandı. Bu bölüm, daha önce hiç gün yüzüne çıkmamış olmasıyla müzenin en merak edilen kısımlarından.
Karanlık bir atmosferle kurgulanan oda; oyuncak bebekleri, böcek koleksiyonu, mobilyaları, kumaşları ve boyalarıyla Frida’ya ait pek çok kişisel eşyayı bir araya getiriyor. Rockwell Group’un AR-GE birimi The LAB, Frida’nın mikroskobunu temel alarak ziyaretçilerin birebir deneyimleyebileceği bir düzenek oluşturmuş; böylece müze gezginleri, sanatçının mercek altına aldığı örneklere aynı yakınlıkla bakabiliyor.

Aile Mirası, Mimari Bir Belleğe Dönüşüyor
Girişten itibaren kurulan anlatı, ziyaretçileri Frida’nın hayatına adım adım yaklaştırıyor. Eski araba yolunun bir fuaye ve bilet alanına dönüştürülmesi, duvarlarda yer alan aile fotoğrafları, avluda yeniden inşa edilen kıvrımlı merdiven ve Meksika’nın farklı bölgelerinden getirilen seramiklerin saksısı olarak kullanılması, evin tarihsel belleğini öne çıkarıyor.

Fotoğrafçı olan babası Guillermo’ya ait karanlık odanın da aralarında bulunduğu restore edilmiş bölümler, aile içindeki yaratıcı atmosferi bir kez daha hatırlatıyor. Avludaki el oyması Cantera taşı saksıda yükselen greyfurt ağacı ise Frida’nın mutfak duvarına resmettiği ağacın gerçek hayattaki karşılığı olarak müzenin simgesine dönüşüyor.


