Berlin’deki Museum Europäischer Kulturen, Franco’nun ölümünün 50. yılında turizmin politik işlevini sorgulayan bir sergiye ev sahipliği yapıyor. 15 Haziran – 7 Aralık 2025 tarihleri arasında Berlin’deki Museum Europäischer Kulturen (MEK), diktatörlük altında şekillenen bir tatil anlayışını mercek altına alıyor. Vamos a la Playa: Holidays Under Franco başlıklı sergi, İspanya’daki kitle turizminin Franco rejimiyle nasıl iç içe geçtiğini, sekiz sanatçının gözünden inceliyor.

Tatil mi, Propaganda Sahnesi mi?
1936–39 yılları arasındaki İspanya İç Savaşı’nın ardından ülkeyi 1975’teki ölümüne dek demir yumrukla yöneten Francisco Franco, 1950’lerin sonunda ekonomik darboğazla karşı karşıya kalan ülkesine bir çıkış yolu aradı. Sert sansür politikaları, siyasi muhaliflere yönelik tutuklamalar, işkenceler ve ifade özgürlüğünün neredeyse tamamen ortadan kaldırıldığı bu dönemde, rejimin dışarıya verdiği imaj büyük önem taşıyordu. Franco için bu çıkışın yolu beklenmedik biçimde turizmdi. Güneş, ucuzluk ve “otantik” bir İspanyol yaşam tarzı arayışıyla Avrupa’nın kuzeyinden gelen turistler, baskı altındaki bir halkın gerçekliğini çoğu zaman fark etmeden, rejimin hem ekonomik hem de ideolojik kurtarıcısı haline geldi. Tatil beldeleri propaganda sahnesine dönüşürken, plajlardaki neşeli görüntüler arka plandaki sansürü, yoksulluğu ve baskıyı görünmez kıldı.
Peki, totaliter bir rejime sahip bir ülkede tatil yapan bir yabancı, o baskıyı hissedebilir mi? Jörg Zimmer, Ulrike Weiss, Stefanie Unruh, Annette Riemann, Tom Theunissen, Christoph Otto, Denys Blacker ve serginin fikir annesi Monika Anselment, bu soruya kişisel anılar, fotoğraflar, video kolajlar ve performanslarla yanıt veriyor.

Berlin’deki sergi, geçtiğimiz yıl Katalonya’daki Museu de l’Empordà (Figueres) ve Bòlit Contemporary Art Center (Girona) kurumlarında iki parça halinde gösterilen Vacances amb Franco sergisinin birleşmiş hali. Aynı zamanda MEK’in 21. Avrupa Kültür Günleri kapsamında, bu yıl odağına aldığı Katalonya bölgesinin kültürel hafızasına dair bir okuma sunuyor.
Sergi yalnızca estetik değil, politik bir hatırlatma işlevi de görüyor: Bugün dünyada demokrasi geri çekilirken, otoriter yönetimlerin gölgesinde yaşanan “normalleşme” biçimlerini yeniden düşünmeye çağırıyor. Ziyaretçileri yalnızca bir döneme değil, aynı zamanda bugüne de bakan bu çok katmanlı sergiye, sanatçılarla söyleşilerden akademik panellere dek uzanan kapsamlı bir etkinlik programı da eşlik ediyor.
Vamos a la Playa, tatilin masum bir kaçış olmadığını; bazen bir rejimin vitrinine, bazen de unutuşa açılan bir pencereye dönüşebileceğini hatırlatıyor.