Forensic Architecture araştırma grubunun kurucusu ve direktörü Eyal Weizman’ın Amerika’ya girişi, geçtiğimiz Şubat ayında, bir güvenlik algoritmasının, kendisinin tehdit unsuru oluşturabileceği yönündeki sınıflandırması nedeniyle engellendi. Bu durum, fiziksel ve dijital sınırlar, karar mekanizmaları ve özgürlükler üzerine tekrar tekrar düşünmek için iyi bir neden olabilir. Tüm bunların mimarlıkla bağlantısını ise Forensic Architecture’ın işleri üzerinden okuyabiliriz.
Evet, mimarlık hiçbir zaman tek başına yapı tasarlamak ve inşa etmekle ilgili olmadı. Mimarlık pratiğini ve araçlarını, farklı alanların da dahil olduğu geniş kapsamlı araştırma projelerinde -gittikçe daha fazla- görüyoruz. Forensic Architecture, mimarlığı sunulu tanım(lar)ın bir hayli dışına çıkaran ekiplerin başında geliyor. 2010 yılında kurulmuş olan Forensic Architecture, mimarlığın araçlarını ve kullandığı teknolojileri, devlet kaynaklı şiddet ve insan hakları ihlalleri üzerine vakaları incelemek için kullanıyor. Araştırmalarını çok çeşitli uluslararası platformlarda sunan ekibin çalışma sonuçları ve ulaştıkları bulgular vakaların seyrini değiştirebilecek boyutta olabiliyor. 2010 yılından beri çeşitli adli vakalar üzerine çalışmalar yürüten ve pek çok ülkede gerçekleşen bienal ve sergilerde işleriyle yer alan ekibin son yıllardaki bazı çalışması çok ses getirdi. 2018 yılında Turner Prize adayları arasında yer aldılar. Bu adaylıklarının arkasında, küresel anlamda insan hakları ihlalleri ile ilgili olarak kanıtları görselleştirmek, kaynak sağlamak ve bunları ilgili davalarda, sergi ve etkinliklerde ifşa etmek için geliştirdikleri yenilikçi yöntemler vardı. Tüm bunların yanı sıra, son olarak, kurucusu ve direktörü Eyal Weizman’ın Amerika’ya girişinin engellenmesiyle yeniden gündeme geldiler.
Şubat ayında Miami’deki sergi açılışı için Amerika’ya gitmeye hazırlanırken, ülkeye girişi engellenen Weizman, konuyla ilgili olarak, “bir yetkilinin kendisine, algoritmanın güvenlik tehdidi belirlemiş olması nedeniyle seyahat etme izninin iptalini bildirildiğini” duyurdu. Algoritmanın belirlediği bu güvenlik tehdidinin ne olabileceğini sorduğumuzda Weizman’ın cevabı çok kısa ve net oldu; “Bilmiyorum.” Bu süreçte değerlendirmeyi yapan bir algoritma değil, yetkili bir kişi olsaydı, sonuçta ortaya çıkan durum ve kararda bir değişiklik olur muydu sorusunun cevabı da aynı. Çalışmalarını fiziksel şiddetten dijital şiddete doğru genişletme planları yapan araştırma ekibi için bu durumun bir veri niteliğinde olabileceğini düşünmek yanlış olmaz. Forensic Architecture Weizman’ın ifadesiyle, şu ana kadarki araştırmalarında algoritmik politikaların ve örüntülerin tanımlanması üzerine bir takım çalışmaların içine zaten dahil olmuştu ancak belli ki bu çalışmalarını sürdürecekler.
Sınırların keyfiliği üzerine düşünmek
Eyal Weizman’ın engellenen seyahatine konu olan sergi, 19 Şubat günü Miami Dade College bünyesinde yer alan Museum of Art and Design’da açıldı. Serginin kapsamı, başına gelen durum ile bir hayli örtüşüyor. “Forensic Architecture: True to Scale” başlıklı sergide, ekibin yürüttüğü onlarca araştırma üzerinden, ortaya çıkardıkları kanıtlar ve kullandıkları metodolojiler yer alıyor. Sergide, bir yandan bulgulara ulaşmalarını sağlayan yöntemlere dair bir sunuma yer verilirken, bir yandan da fiziksel gerçeklik ile bunun kamusal algıdaki temsili arasındaki karmaşık ilişki ele alınıyor. Sergi ayrıca, Forensic ekibi tarafından sanal gerçekliğin tanığın doğru ifade vermesini sağlamak ve bir suç mahalini yeniden yaratmak için kullandığı ilk araştırmayı da içeriyor. Sergi kapsamındaki bir etkinlik serisi ise, sınırlardaki insani kriz ve yıkıcı sosyal politikaları ortaya çıkaran mimari biçimler üzerine bir tartışma ortaya koymayı hedefliyor. Ortaya konulan durum, kendi ifadeleriyle, “sınırların keyfi mantığı” üzerine…Weizman’a tam da bu bağlamda kendi başına gelenin, sergi kapsamında ele aldıkları konuyu sorgulamak için çok anlamlı olmasıyla ilgili olarak “evet, mesele tam da buydu” diyor. Bu nedenle de sergiyi iptal etmeyi hiçbir zaman düşünmemişler… Şu günlerde karşı karşıya olduğumuz virüs önlemleri nedeniyle serginin ilk ayları sekteye uğrasa da, planlanan ve ilan edilen takvime göre sergi 27 Eylül 2020 tarihine kadar devam ediyor.
Adli mimarlık
Weizman’ın ülkeye giriş izninin iptal edilmesi serginin açılmasını engellemediği gibi, Forensic Archiceture’ın dahil olduğu onlarca adli vaka ve araştırma projesi bu vesileyle bir kez daha gündeme geldi. Forensic Architecture araştırma grubu, şiddet olaylarını ve çevresel tahribatı araştırmak için mimariyi optik bir araç olarak kullanıyor ve bu sayede araştırma pratiğine yeni bir form kazandırıyor denilebilir. Ortaya çıkardıkları veriler, ilgili uluslararası mahkemeler için önemli kanıtlar sağlıyor ve ekip bu çalışmalar kapsamında aktivist gruplarla, STK’larla, Uluslararası Af Örgütü ve BM ile çalışıyor. Üç boyutlu modelleme, ses kayıt analizleri, saha çalışmaları, fotoğrafametri, doku ve veri analizi gibi metoldolojiler kullanarak üzerine çalıştıkları adli vakalar ve araştırmalar, Arjantin, Burundi, Kamerun, Almanya, Meksika, Guetemala, Yunanistan, Ukranya, Pakistan, Filistin, İsrail, İngiltere, Amerika, Türkiye gibi çok çeşitli coğrafyalara dağılmış durumda. Bunlar arasında Arjantin’deki gaz kirliliği, Gazze’deki bitki öldürme vakaları, Suriye’deki kimyasal saldırılar ve hapishane koşulları, Tahir Elçi’nin öldürülmesi, Burundi’deki işkence ve gözaltılar gibi kapsam ve ölçeği çok farklı olan vakalar var.
Ekibin dikkat çeken çalışmalarından biri 2006 yılında 21 yaşındaki Halit Yozgat’ın Kassel’de (Almanya) bir internet kafede öldürülmesi vakası üzerine yaptıkları araştırmaydı. Soruşturmada olay esnasında internet kafede olan bir gizli servis ajanı olayı görmediği yönünde ifade vermişti. Ancak Forensic Architecture’ın olayın gerçekleştiği iç mekanı modelleyerek, silah seslerine, ardından dumanın yayılmasına ve bu esnada tanığın içerideki pozisyonuna dair ortaya koydukları analiz, durumun böyle olmadığını açığa çıkardı. Ve ekibin bulguları 2017 yılındaki Documenta etkinliğinde sergilendi.
Benzer şekilde geçtiğimiz yıl İsrailli polis memurlarının Negev çölünde bir Bedevi köyüne düzenledikleri baskında, köylülerden birinin bir memura saldırdığına dair ifadeleri üzerine temellendirdikleri ve polis helikopterinden alınan görüntülere dayandırdıkları vaka, Forensic Architecture ekibinin bulguları sonucu farklı bir seyir kazandı. West Bank’te öldürülen iki Filistinli genç ile ilgili bir başka vakada ise, yetkililer önce bu gençlerin askerlerin üzerine molotof kokteyli attıklarını bildirmişti. Forensic araştırma ekibi, mimari çizim yazılımı kullanarak alanın modelini çıkardı, mermilerin yörüngesini takip etti, akustik verileri karşılaştırdı ve sesleri eşleştirerek iddialardaki çelişkileri ortaya koydu.
Tüm bu vakaların ifşa ettiği gibi, neredeyse her şeyin görünür olduğunu sandığımız bir dünyada, Forensic Architecture ekibi, gizli tutulmaya çalışılanları görünür kılarak insan hakları adına önemli bir katkı sunuyor. Bu nedenle de ortaya koydukları çalışmalara “karşı-adli tıp” demeyi tercih ediyorlar. Eyal Weizman’ın Amerika’ya giriş izninin iptal edilmesinde, “tehdit unsuru” olduğuna dair bir veri sunan ve bu karara sebep olan algoritmanın belirttiği unsurun ne olabileceğini bu vakaları yeniden okuduktan sonra tahmin etmek halen güç. Belki de Forensic Architecture’ın önümüzdeki yıllarda bulgularını sergileyeceği bir takım dijital kaynaklı şiddet ve hak ihlali vakaları bunu daha iyi anlamaya yardımcı olacak veriler ortaya koyar.
Görsel: Diyarbakir