İstanbul’dan: Art On, Art Refinery, Artopol Art Gallery, Bozlu Art Project, CEP Gallery, De Artium, Dirimart, Faar Art Gallery, Galeri 77, Galeri Binyıl, Galeri Diani, Galeri MCRD, Galeri/Miz, Gama Gallery, Öktem Aykut, Piramid Sanat, Sanatorium, Sevil Dolmacı Art Gallery, Vision Art Platform, X-ist ve İstanbul dışında da faaliyet gösteren; Anna Laudel (İstanbul, Dusseldorf); C24 Gallery (New York); Galeri Nev (İstanbul, Ankara), Galeri Siyah Beyaz (İstanbul, Ankara), Pi Artworks (İstanbul, Londra) ve Zilberman Gallery (İstanbul, Berlin) katılıyor.
Sürdürülebilir sanat ortamının sağlanması için sanat kurumlarını ve enstitüler ile birlikte hareket eden Contemporary Istanbul’un bu edisyonuna Akbank Sanat, Baksı Müzesi, Borusan Contemporary, Contemporary Istanbul Vakfı (CIF), Halka Sanat Projesi, İyilik için Sanat, Odun Pazarı Modern Müzesi (OMM) ve Otonom Art Events de katılıyor.
Akbank Sanat, Hasan Bülent Kahraman küratörlüğünde hazırlanan ‘Olan ve Alışkınlık’ başlıklı sergide 11 sanatçının eserleri yer alırken sanatçılarla koleksiyonerleri bir araya getirecek olan ‘Sanatçı Günü’ fuarın açılacağı ilk gün- 1 Haziran’da gerçekleşiyor. Dijital sanat ve yeni medya sanatına yer veren Plugin, Esra Özkan küratörlüğündeki ‘post-’ teması üzerinden yeni medyanın farklı yaklaşımları ve farklı üretim şekillerine yer veriyor.
Bir sonraki edisyon için yeni bir mekân duyurusu yapan 16. Contemporary Istanbul, 14-19 Eylül 2021 tarihlerinde Haliç Tersanesi’nde düzenlenecek. Dört binayı ve açık alanları kapsayan fuar toplam 9.500 metrekare bir alana yayılacak.
Sanatın merkezi İstanbul
Contemporary Istanbul’un 15. ve 16. Edisyonu’nu kurucusu ve Yönetim Kurulu Başkanı Ali Güreli ile konuştuk.
-
Uzun zamandır beklenen buluşma gerçekleşiyor. Sanıyorum herkes oldukça heyecanlı. Sizin beklentileriniz neler? Nasıl bir fuar bizi bekliyor?
Contemporary Istanbul’un 15. edisyonu geçtiğimiz fuarlardan çok farklı bir yerde, 15 aydır duraksamış bir sanat ortamını güçlendirmek için 15 yıldır ana sponsorumuz olan Akbank, galeriler, sanatçılar ve Yüksek Danışma Kurulu ile hep beraber aldığımız kararla 15. CI’ı 1-6 Haziran tarihleri arasında Lütfi Kırdar Kongre ve Sergi Sarayı Rumeli Salonları’nda sanatseverler ile sanatçıları bir araya getiriyoruz.
-
Contemporary Istanbul Vakfı’nın sergi alanı Fişekhane ‘Cocoon’da neler göreceğiz?
Büyükyalı Fişekhane’de vakfımıza tahsis edilen Cocoon sanat alanında sergilerimiz devam ediyor. Borusan Contemporary ile küratör Ayça Okay’ın seçkisi 16 yeni medya bazlı eserlerden seçilen “Hareket eden Anılar” sergisi şuan açık.
-
Virtual Contemporary Istanbul nasıl geçti? Dünyada düzenlenen diğer online fuar programları— Frieze ve Armory’ye göre daha başarılı olduğunu belirtmiştiniz, neyi, nasıl farklı yaptınız? Pandemi şartları ortadan kalktığında da devam edecek misiniz?
Türkiye’de ilk ve dünyadaki sayılı sanal fuar deneyimlerinden biri olarak hayata geçirdiğimiz Virtual CI bizim için de, katılımcı galerilerimiz için de çok başarılı geçti. Bizim üzerinde çok durduğumuz ziyaretçilerimiz ile katılımcılarımızın bu platform üzerinden, adeta fiziki fuardaymış gibi karşılıklı görüşüp konuşabilmesi idi, bu sistem daha önceki herhangi bir sanal sanat fuarında uygulanmadı. Aynı şekilde, bizim fuarı düzenlediğimiz zaman, ziyaretçilerin içerisinde gezinebilecekleri, üç boyutlu sergi alanları henüz yeni yeni oluşmaya başlamıştı, bu şekilde en büyük sergileme alanı yine bizim platformumuz oldu. Bu platformu geliştirmeye ve önümüzdeki dönemde de fiziki fuarlarımız sırasında ve yıl içerisinde yine düzenlemeye devam edeceğiz.
-
Pandemi sonrasında herkesin en çok konuştuğu konu NFT ve kripto sanat. Sanat piyasasında rollerin değişeceği yönünde birçok fikir öne sürülürken yarattığı tartışma ortamında bir belirsizlik hakim. Sanat piyasası ve fuarlar bu durumda nasıl konum alıyorlar? Sizin sanatın yeni gelişmekte olan bu alternatif piyasasına dair ne düşündüğünüzü merak ediyorum.
Blok zincir teknojilerinin getirdiği yenilikler hepimiz için aşikar. Hem hukuksal yönlerini hem de gelecek yeni teknolojileri yakından takip ediyoruz. Özellikle sanat alanındaki getirdiği ödeme, telif hakları, sanatçıların görünürlüğü gibi konulardaki düzenlemeleri müzayedeleri, fuarları galerileri etkiliyor. Online olarak düzenlenen sergilerle de virtual yapılan fuarlar ödeme sistemlerine blok zincirlerin de eklendiğini görüyoruz. Genç koleksiyonerler icin cazip olacağını ve sektöre yeni koleksiyonerlerin katılmasını sağlayacağını düşünüyoruz.
-
Eylül ayında Contemporary Istanbul’un 16. Edisyonunda Tershane Istanbul’da buluşacağız. Eylül için fuar planlarınızdan bahseder misiniz?
16. Contemporary Istanbul Eylül 14-19 Eylül tarihleri arasında, İstanbul’un yeni heyecanlı ve büyük projesi Haliç Tersane’de gerçekleşecek. Contemporary Istanbul Eylül ayında her yıl olduğu gibi 70-75 yurt dışı ve yurt içi çağdaş sanat galerisi ile izleyici ile buluşacak. Dünyadan büyük talep göreceğini şimdiden görebiliyorum. Galataport projesi, Yeni İstanbul Modern Müzesi açılışı gerçekleşecek. Ekim 29’da ise yeni Atatürk Kültür Merkezi açılacak. Bu açılışlar ile 2021 Eylül ayı ile birlikte İstanbul’un yeniden doğuşu ayıdır. Sanat ve kültür dünyasındaki yeni gelişmeler ilgi çekecek ve aynı zamanda İstanbul’un turizm pazarına ciddi motivasyon getirecektir. 16. yaşımızda ileriye son derece olumlu bakarak gelecek yılların planlamalarını yapmaktayız. İstanbul için Eylül 2021 ile yeni bir dönem başlıyor. İstanbul dünyada en çok konuşulan metropollerin arasında olacak bizim hedefimiz İstanbul sanat, kültür ve teknoloji merkezi olarak konumlandırmak.
Ya ‘Sonra’?
CI’da, dijital ve yeni medya sanatına yer veren, sekizinci yaşını kutlayan Plugin, Esra Özkan küratörlüğünde gerçekleşiyor. “Post” teması üzerinden küratör Özkan ve sanatçılar Aypera, Ece Gözen, Ahmet Rüstem ve Murat Yıldırım ile konuştuk.
Aypera, Ahmet Rüstem, Can Büyükberber, Ece Gözen, Enes Özenbaş & Ethem Cem, Güvenç Özel, Hakan Sorar, Sofia Crespo H.o, Mert Kızılay& Hakan Gündüz, Maxim Zhestkov, Mario Klingemann, Murat Yıldırım, Onur Sönmez, Void ve Yonca Karakaş gibi sanatçılar ile ’Post-’ teması üzerinden insan-makine iletişimindeki akışa, yapay zekaya, insan-sonrası tartışmalarına, dijital karakterlere, birbiri içine geçen ve ayrılan yeni medyanın farklı yaklaşımlarına ve biyo sanat gibi üretim şekillerine yer veriyor. Projenin küratörü ve sanatçıları ile sergiyi konuştuk.
-
İlk soru küratöre. Bu kavramsal birlikteliğin kurgusu ve ’Post’ teması üzerinden belirlediğin akışı merak ediyorum. Tema nerden başlayıp nereye doğru uzanıyor?
Esra Özkan: 2019 yılında Plugin Istanbul bölümünde, RW. [material] deneyimin sezgisel olarak estetik bir yaratıma ulaşabilirse, sanat retinal algının da ötesine geçerek, insan zihninde gerçek bir iz bırakması üzerine düşünmüştük. Bu bağlamda sanatçının laboratuvarında/stüdyosunda ürettiği ve her biri başlı başına bir deneyim sunma hedefiyle ortaya çıkan tüm yeni form anlayışlarını; izleyicinin beden etkileşimini, deneyimlediği ve RW. [material]’ın nereden geldiğini ve nasıl algılandığını, çevresindekilerle nasıl iletişime geçtiğini Plugin süresince ele almış ve tüm bu süreçlerin tarihselliğini neo arkeolojik perspektifte sunmuştuk. Sonrasında bizim yolculuğumuz aslında bugünün perspektifinde RW. [post-] olarak şekillendi. Post kelimesi her ne kadar kendinden sonrakini temsil ettiği düşünülse de; bugünü ve üretimlerini, üretim süreçlerini, dilini tarif ediyor. Post-dijital ve Post-human kavramlarının bu dönemin dijital membranı olarak kurgulanan tema çerçevesinde “post-“ üzerinden varoluşumuzu tanımlayan insan modelini ve bu dönem içerisindeki konuları işliyor. Bunu yaparken de dijital sanatların mebranına odaklanarak örülen ve örülmekte olan zarların ötesini düşünmeye davet ediyor. Bu kurgu dahilinde «post-» bugünün verisini ve silikon dünyasını merkeze aldığı bir kurgu içerisinde keşfe davet ediyor.
-
Plugin ‘post-digital’ üretime destek vermesi bağlamında bu alandaki farklı yaklaşımlara sahip olan sergi sanatçıları olarak ‘post’ kavramını nasıl ele aldınız? ‘Post’ üretiminizde ne anlama geliyor?
Ahmet Rüstem Ekici: Mozaikler teseralardan oluşur ve bir bütünün çözünürlüğünü bu taş parçacıkların büyüklüğü belirler. Bu tıpkı günümüz dijital görüntülerin özü olan pikseller gibidir. Pikseller ne kadar küçükse o kadar yüksek çözünürlüklü bir görsel ile karşılaşırız. Hali hazırda mozaik ve pikseller arasında müthiş bağlar olduğunu düşünen biri olarak çalışmalarımın yapısını mozaiklerin hikâye aktarma ve 3D gibi davranma kaygısı oluşturuyor. Bu 3D kaygıyı, üç boyutlu olma hissini boyutlar arası bağ kuran “Artırılmış Gerçeklik” ile kurguluyorum. AR benim için bir işleme, görüntünün kendisi ile yeni ve paralel hikâye aktarma hali. CI 2021 Plug-in’de sergilenen çalışmam optik algımızın ötesine AR kullanarak geçiyor ve izleyiciyi donmuş bir fotoğraf karesi yerine animasyon ile hikâyenin diğer açılarını gösteriyor. Kısaca donmuş bir an gibi görünen görüntünün ait olduğu atmosferinin içine dahil oluyoruz.
Aypera: “Post” kavramı ile ilgili hammaddem “yerellik”. Yerellik ile bu dönemdeki ilişkimizin ham maddesi olduğu için ilgileniyorum. Çalışmamda, yerellik ve zamansallık veya anonimlik ve kimlik gibi konularla ilgili olarak sonradan adresli prodüksiyonlar için yerel dilin nasıl hammadde olarak kullanılabileceğini araştırıyorum. Ya da: sanat eseri yaparken yerel kültürümüzü nasıl kullanıyoruz? Suretimiz vasıtası ile nasıl değişiyor? Ve uluslararası gelişmelerle nasıl bağlantılılar? Zamanımızı ve yerimizi anlatan sanat eserleri yaratmak için “dili” hangi yolla kullanabiliriz?
Ece Gözen: Kurucusu olduğum Gozen Institute’un yeni bilim sanat projesi kapsamında Plugin İstanbul’da sergilenecek tüm fiziksel ve digital biyosanat eserlerinin hammaddesi, Türkiye’de biyoloji, teknoloji, sanat ve tasarımı birleştiren ilk kurum olarak kurduğum Gozen Institute’teki laboratuvarımızda, benim ve ekibim tarafından geliştirdi. Sürdürebilirlik konusunda multidisipliner bir yaklaşımı benimsediğimizden, başta moda ve tekstil endüstrisi için geliştirdiğimiz biyomateryallerin yanı sıra, bu inovasyonun farklı kullanımlarının, sanatla çarpıştığındaki olası gelecek senaryolarını kurgulamak ve “biyosanat” alanındaki farkındalığı arttırarak sanatın sürdürebilirliğini desteklemek amacıyla yarattığımız yeni bilim sanat projemizi Contemporary Istanbul kapsamında sergilemekten mutluluk duyuyoruz.
Murat Yıldırım: Materyallere erişimimiz pandemi döneminde kısıtlandı. Yeni materyallere ulaşmak ve edinmek her zamankinden daha zor oldu. Toprağa basmak, doğayı perdesiz gözlemlemek imkânsıza yakın hale geldi. Sanatçı olarak zihnimdeki ham maddelerle içinde bulunduğumuz döneme dair duygu durumumu yansıttım. Gezdiğim, gördüğüm, dokunduğum ve bildiğim ham maddelerle hiçliği “Nothingness” üç eserimle tarif etmeye çalıştım. «Nothingness» serisi, pandemi öncesi zihnimin içinde yer alan ham maddelerle içinde bulunduğum ruh halini anlattığım üç parçadan oluşan en nadide serim.
Ankara’nın Sanat Hafızası
Kendi Zamanının Ötesinde
Ankara merkezli iki galeri; Galeri Nev’in kurucu ortağı Haldun Dostoğlu ve Siyah Beyaz Galeri’nin ikinci kuşak direktörü Sera Sade ile pandemi şartlarında sanat ortamını, dijitalleşmeyi ve Contemporary İstanbul’u konuştuk.
30 yılı aşkın tarihleriyle Türkiye’nin en köklü iki galerisinin modernizmden çağdaş sanata taşıdıkları özgün eleştirel düşünceleri, sanatın kamusal, kültürel niteliklerine öncelik veren bir galericilik yaklaşımıyla ‘kamusallığı’ önde tutuyor. Galeri Nev’in kurucu ortağı Haldun Dostoğlu ve Siyah Beyaz Galeri’nin ikinci kuşak yöneticisi Sera Sade ile pandemi şartlarında sanat ortamını, dijitalleşmeyi ve Contemporary İstanbul’u konuştuk.
-
Sanat ortamı ve piyasası oldukça zorlu bir süreçten geçiyor sanatın da insanlara temas edemediği bir zaman. Bu süreci nasıl yönettiniz? Her şey değişirken temsil ettiğiniz sanatçılarla ilişkiniz şu an hangi noktada?
Haldun Dostoğlu: Açtığımız son kişisel sergi İnci Eviner’in sergisiydi. 13 Mart 2020 de sergiyi açtık, 15 Mart’ta galeriyi kapattık. 2020 Haziran ayına kadar galeriyi açmadık. Sonrasında tekrar çalışmaya başladığımızda kişisel sergileri bir kenara koymaya karar verdik ve o tarihten bugüne 4 temalı gurup sergisi düzenledik. İzleyicilerimizle dijital ortamdaki temasımızı geliştirdik. Web sitemizi yeniledik. 34. Sayısını yeni yayınladığımız “Güncel” adlı dijital bir dergi yayınlamaya başladık. İzleyicilerimizle, sanatçılarımızla ilişkimiz hiç kesilmedi. 2022 için projelerimizi geliştirmekle meşgulüz.
Sera Sade: Eğer Siyah Beyaz’a daha önce geldiyseniz Siyah Beyaz’ın üst katı galeri alt katı da bir bardır. İlk kapanan yerlerden biri biz olduk, 16 mart 2020’den beri kapalıyız. Ve aslında tüm bu kapandığımız sürecin üstesinden sanat sayesinde geldik. Evde olduğumuz tüm bu zamanda müzik dinlemeden, resim olmadan, kitap okumadan, film seyretmeden bu süreci atlatamazdık. Üst katta sergilerimiz aksadı, sezonumuz yarım kaldı. Ama sanatçılarımız üretmeye devam etti, sergileri iptal etmedik sadece duruma göre ertelemek zorunda kaldık. Başlarda herkes gibi biz de bocaladık, herkes gibi ne yapacağımızı bilemedik ve bunun ardından yeni çözümlere yöneldik. Tüm bu değişimlerle beraber evde yalnız kaldığımızda insan ilişkilerinin önemini ve sosyalliğin önemini bir kere daha anladık. Belki sergiler aksadı ama ilk sanat eserini bu dönemde alan insanlar ortaya çıktı, insanlar evlerinde bu kadar vakit geçirdiğinde boş duvarlarını doldurmak istedi ve güzel eserlerle evlerini daha keyifli bir yaşam alanına çevirdiler.
Siyah Beyaz olarak sanatçılarımızla her zaman bir aile gibiyiz. Bunun güçlü yanımız olduğuna inanıyorum. Bu zor dönemde de ailemizle bağlarımız her zamankinden daha da güçlendi. Fiziksel olarak ayrı kalsak da, birbirimizin yanında olmaya devam ettiğimizi düşünüyorum.
-
Dünya’nın önde gelen tüm fuarları bir süredir etkinliklerini ancak dijital ortamdaki ‘online viewing room’lar ile sağlayabiliyordu. Siz 19-20 Aralık tarihlerinde izlemeye açılan Virtual Contemporary Istanbul’a katılmadınız. Nedenini bizimle paylaşır mısınız? Fiziksellik sanatta ne kadar önemli?
HD: Biz zaten kendi virtual ortamımızda görünürlüğümüzü sağlamıştık bir başka ortama ihtiyaç duymadık.
SS: Biz belki bu konuya biraz geleneksel yaklaşıyoruz ancak sanat eserinin birebir tecrübe edilmesi gereken bir şey olduğunu düşünmenin yani sıra bizim için fuar sadece eser görmek bunu satmak ya da almanın ötesinde insan ilişkileri acısından da değerli. Koleksiyonerin sanatçıyla ilişkisi, sanatçının eserini anlatması, akşam yapılan fuar partileri, diğer galerilerle etkileşim bunların hepsi bu deneyimin bir parçası.
-
Geçtiğimiz günlerde gerçekleşen Frieze New York Fuarının direktörü Loring Randolph, “Bir sanat fuarının ilk gününde gerçekleşen bir sihir var,” demiş. Nedir bu sihir?
HD: Loring Randolph işi gereği son derece ticari bir laf etmiş. Ben de merak ettim nedir bu sihir?
SS: Bu sihir yukardaki sorunun cevabındaki galeri, koleksiyoner, sanatçı ve izleyicinin o alandaki etkileşimi aslında. Fuar tüm yıl içinde tek başına büyük bir heyecandır. Fuar bize o yıl kimin ne ürettiğinin kısa bir özetidir, bize dünyanın dört bir yanında neler olduğunu anlatır. Bu sihrin deneyimlenmesi gerekir.
-
Galerinizi kurduğunuz günden bu yana—1980’lerden itibaren Türkiye sanat ortamında neler değişti? Neler değişmedi?
HD: Tek bir cevap vereyim size: 1980’lerde Türkiye’de henüz özel müzeler açılmamıştı, 6 tane güzel sanatlar fakültesi vardı, 1987 ilk İstanbul Bienali’nin seyirci sayısı 5.000 civarındaydı. Şimdi bir çok özel müzemiz var, 150’nin üzerinde güzel sanatlar fakültesi var ve son bienalin seyirci sayısı 150.000 üzerinde.
SS: ’80’lerde parmakla sayılabilecek miktarda galeri ve koleksiyoner varken artık pek çok koleksiyoner, galeri ve o dönemden farklı olarak müzelerimiz var. Profesyonel koleksiyonlar büyüdü, sanat izleyicisi bilinçlendi, sınırlar kalktı. Ancak maalesef artık bir sanat eserinin performansı, içeriği konuşulmazken fiyatı konuşuluyor. Piyasa sanatın önüne geçti.
-
Bu büyük küresel kriz galeri – koleksiyoner ilişkilerinde nasıl bir değişime sebep oldu? Şu anda Türk Çağdaş Sanatı’nı odak alan koleksiyonların genel yönelimleri ne yönde?
HD: Açıkçası hepimiz 2020 bahar aylarındaki ilk şoku atlattıktan sonra yeni duruma adapte olmaya başladık. Belki de hayatımızın geri kalanını şekillendirecek bu yeni gerçekliğe kontrollü bir sekilde uyum gösterip işimizi, ilişkilerimizi şekillendiriyoruz. Hepimiz, yani bizler sanatseverler, sanatçılar durup düşünmeye fırsatımız oldu.
SS: Maalesef ülkemizde sanata verilen değeri hepimiz gördük. Diğer ülkelerde galerilere sanatçılara verilen destekler varken biz burada kendi ayaklarımız üzerinde durmaya devam ettik. Burada hepimiz bu işi her şeye rağmen yapıyoruz bu bence çok değerli. Bu küresel kriz bizi sanatçılarımızla, koleksiyonerlerle ve izleyiciyle daha da yakınlaştırdı. Çünkü hepimiz ayni gemideyiz ve kendi başımıza var olmaya çalışıyoruz. Koleksiyonerlerin sanatçıları ve galerileri desteklediğini, galerilerin beraber oldukları sanatçıların arkasında durduğunu düşünüyorum. Beraber atlatacağımız bir dönemden geçiyoruz. Türk Çağdaş Sanatını odak alan koleksiyonlarda bir gençleşme yaşanıyor bence. Bilinen isimlerin dışında, artık koleksiyonerler kendileri araştırıyor ve genç sanatçıları takip edip onları keşfetmek istiyorlar. Ve aslında bir sanatçının sanat hayatının başından onun tüm gelişmelerine tanıklık etmek onları heyecanlandırıyor diye düşünüyorum.
-
Hızla büyüyen kripto sanat üzerine sormak istiyorum galeri-sanatçı-koleksiyoner rolleri nasıl etkileniyor? Sanatta bu ’yeni’ alan piyasayı ve sanatın ortamını nasıl şekillendiriyor? Bu teknolojiyle önümüzdeki günlerde neler göreceğiz?
HD: Benim de merak ettiğim ve nasıl şekilleneceğini izlemeye çalıştığım bir alan. Sorunuzun cevabını bu aralar öğrenmeye çalışıyorum. Öte yandan da sanat eseri ile ilişkinin romantizmini bozmak istemeyen bir kuşaktan olduğumu da hatırlatmak isterim.
SS: Tüm dünyada hızla ilerliyor. Bu yeni alanın sanat ortamını nasıl şekillendireceğini henüz bilmiyoruz. Şu anda gerçekleşen büyük alımlar ilk heves mi yoksa ilerde daha da büyüyecek bir piyasa mı bunu yaşayıp beraber göreceğiz.
FUARDAN BEKLENTİLERİ
Haldun Dostoğlu: Tek bir beklentim ve dileğim var: Fuar alanında kimsenin virüs kapmadan hastalanmadan fuarın sonlanması.
Sera Sade: Bu fuar bizim için biraz daha duygusal çünkü başından beri bir parçası olduğumuz Contemporary İstanbul’un 15. yılı. 15 yıldır sanatçılarımız fuar için özel eserler yaptı, bu yıl da aynı şekilde standımızda Ebru Döşekçi, Ardan Özmenoğlu, Bahadır Çolak, Fırat Engin ve Nihat Kemankaşlı’nın yeni eserlerini sergileyeceğiz. Fuarın gerçekleşmesi bile her şeyin daha iyi olacağına ilişkin umudumuz. Ne olursa olsun devam demek için bir neden.