Bu sergide kullandığınız dil eski işlerinizden epey farklı. Bu noktaya nasıl geldiğinizi bizimle paylaşabilir misiniz?
Çok uzun zamandır tuvalin içinden çerçevesinden sınırından boyutundan çıkıp serbest objeler, heykeller üzerinde çalışmaktayım. Malzeme olarak cam- seramik – alçı – beton gibi malzemeleri bizzat kendi atölyelerinde fırınlamayla birlikte deneyimleme fırsatım oldu.
Boyayı ve malzemeyi- tuvali – bezi nasıl manipüle ediyorsam: değiştirip limitlerini zorlayarak; bu malzemelere de aynı tavrı gösteriyorum. Camı cam fırınında patlatarak, seramiği aynı şekilde fırında patlatarak, tornada çekerken kopartıp deforme ederek manipüle ediyorum.
Serginiz adını E.E. Cummings’in Bir Gökyüzü ki Gümüş adlı şiirinden alıyor. Bu seçimi ve işlerinizle bu şiir arasındaki diyaloğu anlatabilir misiniz?
Sergiye Dirimart’tan Senem Özgören ile birlikte çalıştık, E.E. Cummings’in şiirinin adını sergiye o verdi. Hem form olarak Cummings’in şiirleriyle benzerlikler gördü hem de fikir olarak. Cummings şiirlerinde boşluklar, gridlerinde başkalaşmalar kullanan bir şair ve aynı zamanda gramer kurallarını yoksayıp kelimeler ve noktalama işaretleriyle sürekli denemeler yapmasıyla benim pratiğimde paralellikler gördü. İki farklı sanatın benzer ritimlerdeki diyaloğunu yakaladı.
Sizce farklı sanat türleri kaçınılmaz bir etkileşim/alışveriş halinde mi? Sürekli birbirlerine göndermeler mi yapıyorlar?
Sanat türleri birbirinin içinde birbirinden etkilenerek çalışmakta olduğunu düşünüyorum. Seramik, resim, enstalasyon; farklı malzemelerin kullanımı, fotoğraf birbirilerinin içinde ve birbirlerinden beslenerek doğar.
Tuvallerinizin üstünde organik taşlara benzeyen formlar var. Bu formlara nasıl ulaştınız?
Yaptığım ufak obje denemelerinden sonra malzeme olarak akriliğe geri döndüm ve akrilik boyaları üst üste yoğun katmanlar halinde birbirinin içinde gizleyerek- kuruttum. Çok büyük hacimler elde ettim.
Bu yoğun akrilik dökme işleminden sonra kuruyunca parçalar dökülmeye başladı. Aslında kendi içinde yapmak istediğim objeler resmin içinden dökülmeye başlamıştı bile. Bu parçalar, Dirimart’ta ki sergimde enstelasyon olarak kullandım. Kalan bezi ve üzerindeki parçalarla başka bir çalışma yaptım.
Büyük tuval kalan taşlaşmış akrilik parçalarının tuvale dönmesiyle oluştu; başka bir zemin ve mekanda sahne yarattılar kendi içlerinde.
Son dönemlerde sanatsal pratiğinizin evrilmesine giden yolda nasıl dönüm noktaları yaşadınız, paylaşır mısınız?
Heykele, seramiğe, enstalasyona doğru büyük bir ilk adım attığımı düşünüyorum. Uzun zamandır yaptığım cam ve seramik atölye çalışmaları beni çok cesaretlendirdi.
Ebru Uygun “Bir Gökyüzü ki Gümüş”
16 ŞUBAT’a kadar Dirimart’ta
Ebru Uygun’un son yapıtlarından oluşan “Bir Gökyüzü ki Gümüş” başlıklı kişisel sergisi başlığını E.E.Cummings’in bir şiirinden alıyor.
Şiir, ilkbahar yağmurunun hissettirdiği güzelliğin tam da güzelliğinin gücünün bir kanıtı olduğunu lirik bir anlatımla ifade ediyor. “Bir Gökyüzü ki Gümüş” şiiri ile Uygun’un yapıtları, doğa, yaşam döngüsü ve zamana yaptıkları göndermelerle ilişkileniyor.