Sibel K. Türker’in derinlikli anlatımı ve incelikli karakter dünyasıyla dikkat çeken romanı Cennette Gibiyim, bu yıl Duygu Asena “Kadının Adı Yok” Roman Ödülü’nün sahibi oldu. Doğan Kitap tarafından Duygu Asena’nın anısını ve fikirlerini yaşatmak amacıyla 18. kez verilen ödülün seçici kurulunda onursal başkan Doğan Hızlan’ın yanı sıra Asuman Kafaoğlu Büke, Filiz Aygündüz, İhsan Yılmaz, Sibel Oral, Elif Tanrıyar ve geçtiğimiz yılın ödül sahibi Neslihan Önderoğlu yer aldı. Kurul, yaptığı değerlendirme sonucunda Cennette Gibiyim’i oybirliğiyle ödüle değer buldu.
Duygu Asena Roman Ödülü Jüri Gerekçesi
Jüri gerekçesinde, “Kadınların yaşam boyu taşıdığı görünmez yaraları, bastırılmış arzuları ve sessiz çöküşlerini olağan gibi görünen bir evin, bir evliliğin ve bir kadının iç sesi üzerinden çarpıcı biçimde anlatması” vurgulandı. Kararda ayrıca romanın “kadınlığın sessiz yorgunluğunu, içe gömülen isyanını ve derin yalnızlığını, incelikli bir anlatımla edebiyata kazandırması” nedeniyle ödüle değer görüldüğü belirtildi.
Sibel K. Türker: Bu Ödül Edebiyatımın Esas Unsuru Olan Kadınlarımızın
Sibel K. Türker ise duygularını şu şekilde dile getirdi;
Öncelikle kitabımın Duygu Asena Roman Ödülü’ne değer bulunması beni çok sevindirdi ve onurlandırdı. Bu ödülü on iki yıl aradan sonra ikinci kez almış bulunuyorum. Yirmi yıla varan bir geçmişi olan bu ödül, erken yaşta kaybettiğimiz kadın hakları savunucusu ve öncüsü Duygu Asena’nın adını, fikirlerini, kitaplarını yaşatması açısından çok önemli. Ayrıca on sekiz yıldan beri değerli kadın yazarlara ve onların eserlerine verilmiş olması ciddi anlamda bir “kadın edebiyatı” birikimi yaratmış durumda. Kadın edebiyatı diye nitelemeye çalıştığım kavram, iyicildir, vicdanidir, dirençli ve güçlüdür. “Öteki” ne bakışın temellendiği, anlamlandığı, el veren, dayanışmacı, kız kardeşçe bir edebiyattır.
Ben Duygu Asena’yla yaşarken bir kez görüştüm, sınırlı vakitteki sohbetimizde ilk kitabını yeni çıkarmış genç bir kadın yazara karşı gösterdiği ilgi, samimiyet bende derin bir iz bıraktı. O fikirlerini hayata da geçirmiş, kadınlara olan yaklaşımını bu fikirler ışığında sürdüren biriydi. Ülkemizde yaşanan kadına karşı ayrımcılık, adaletsizlik, şiddet ve cinayetlere dikkat çekmenin tüm yazarların meselesi olduğunu düşünüyorum. Kötülükleri, gerici zihniyetleri, ataerkil kodlanmaları ve bunların sonuçlarını ortadan kaldırabilmek düşünen, yazan, yaratan herkesin görevidir. Bundan sonraki edebiyat serüvenimde de kadınları, ülkemin haksızlığa uğrayan, ötelenen, yaşam hakkından mahrum bırakılan kadınlarını yazmak benim için en büyük heyecan ve itici güç olacaktır.
Bu ödülü beni büyüten, beni yaşatan ve edebiyatımın esas unsuru olan kadınlarımız adına alıyor ve seçici kurul üyelerine, ödülü düzenleyen ve kurumsallaşmasını sağlayan ilk yayınevim Doğan Kitap’a teşekkürlerimi sunuyorum.