Diyarbakırlı heykeltıraş Bestami Eği taşları kullanarak yaptığı islerini anlattı. Sanatçının doğanın en eski malzemesi taşlarla çalıştığı ikinci kişisel sergisi, taş sanatının en güzel örneklerini yaşatan Mardin’de açılıyor. Eği, “Doğadan İzler” adını verdiği sergide, taş üzerine boya tekniğiyle ürettiği 60 çalışmasını doğa talanına, iklim krizine ve sürdürülebilir çevreye dikkat çekmek için bir araya getiriyor. Bestami Eği’nin “Doğadan İzler” sergisi Mardin Eczacı Odası Kültür ve Sanat Merkezi’nde 10 Temmuz’dan itibaren görülebilecek.
Sergi vesilesiyle sanatçıyla çalışmaları hakkında söyleştik.
- Taşı sanatsal ifadenin bir malzemesi olarak kullanmayı seviyorsunuz. Size ne hissettiriyor?
Doğada ve yaşam alanımızda yakın yerlerde sıklıkla karşılaştığımız taş, değersiz bir malzeme olarak algılanıyor. Ancak, taş insanlığın temas ettiği en eski madde. Üç milyon yıl önce Hominidler -Homosapiense yakın bir türdür- taşa temas ettiler, taşı işleyerek kesici aletler yaptılar, bunları hem güvenlik hem avlanma hem de bitki hasadında kullandılar. O zaman için taşların bu şekilde işlenip kullanılması büyük bir teknolojik gelişme. Yani taş insanlığın teknolojik olarak mesafe kat etmesinde önemli bir rol oynamıştır. Taş o dönemlerde yaşayan ve belirli bir ritüel için üzerine şekiller, figürler çizen ilk sanatçılar için de önemli bir malzeme olmuştur.
- Kendi halinde doğada bulduğunuz taşları bozmayıp sadece boya tekniğiyle ona bir hikaye katıyorsunuz diyebilir miyiz?
Doğanın şekillendirdiği ve zihnimde bir yansıma oluşturabilecek bu taşlara boyayla müdahale ederek, bazılarına taşın formuna göre yine taş ekleyerek yeni bir form elde etmeye çalışıyorum. Doğadaki farklı formların zihin dünyamda oluşturmak istediğim şekillere çok yakın olması ve bunu desteklemesi… bunu doğayla yaptığım bir işbirliği olarak nitelendiriyorum.
- Çalışmalarınızın bir de toplumsal sorumluluk boyutu var değil mi?
Evet, küresel ısınmaya, bunun yol açtığı iklim krizine, şimdiden hissettiğimiz kıtlığa ve gıda krizine, doğanın insan eliyle talanına, tahribatına dikkat çekmek istedim. Taşı bu mesaja en uygun malzeme olarak görüyorum. Doğa sandığımızdan çok daha derin ve karmaşık. İnsanlık her ne kadar gelişmiş teknolojilere sahip olsa da doğada halen keşfedilmemiş birçok şeyin olduğunu, bu açıdan doğanın ne kadar zengin ve sınırsız bir derinliğe sahip olduğunu düşünüyorum. Bunca zengin ve derin doğanın sadece küçük bir ayrıntısını, bir izi sunuyorum, çalışmalarımda bunu göstermeye çalışıyorum. Taşlarla olan temasım, benim doğayla ilişkilenme biçimim. Sanatçıların en büyük malzemesi doğadır. Doğa her açıdan sanatı ve sanatçıyı besler. Bir çiftçi de bir sanatçı da doğayla ilişkilidir. Doğada bu formları araştırırken onun kendine ait tutarlı bir sistemi olduğunu fark ediyorum.
- Hindistanlı heykeltıraş Anish Kapoor “Eserlere bakarken bir şeyler hatırlar gibi oluruz. Çünkü doğal taşın hafızası vardır” diyor. Siz de taşı toplumsal belleğin taşınmasında bir araç olarak görüyor musunuz?
Malzemeyi, iletmek istediğim mesajın aracısı, taşıyıcısı, dile getireni olarak görüyorum. Taş kunt bir malzeme; yani dayanıklı, sağlam, ömürlü… Ve bu özelliğiyle çağlar boyunca bu gezegende olup biten her şeye hem tanıklık hem de eşlik etmiş. Bugün yüzlerce yıllık taş binalara hayranlıkla bakmamızın bir nedeni de estetiğin yanı sıra bu hafıza olabilir. Taşın belleği aynı zamanda insanlık tarihinin ta kendisi. Çalışmalarımdaki figürler çoğunlukla insan yüzleri. Sergiyi gezenler karar versin o suretlerin taşıdığı hafızanın bugün bize ne anlattığına.