Dizginlenemeyen Teknoloji Çağında Söz Hakkımız Olacak mı? - ArtDog Istanbul

Dizginlenemeyen Teknoloji Çağında Söz Hakkımız Olacak mı?

Daniel Doll-Steinberg ile Stuart Leaf'in kaleme aldığı, Bloomberg tarafından 2023'ün En İyi Kitabı seçilen "Dizginlenemeyen", yapay zekâ gibi teknolojilerin dönüştürücü gücüne ve küresel ekonomi üzerindeki derin etkilerine mercek tutuyor. Yakın zamanda Türkçeye de çevrilen kitabın yazarlarından teknolog ve girişimci Daniel Doll-Steinberg, ArtDog Istanbul'un "dizginlenemeyen teknolojiler", yapay zekâ ve sanatla ilgili sorularını yanıtladı.

/

Daniel Doll-Steinberg ile Stuart Leaf’in kaleme aldığı “Dizginlenemeyen” kitabı yapay zekâ gibi teknolojilerin dönüştürücü gücüne ve küresel ekonomi üzerindeki derin etkilerine mercek tutuyor. Bloomberg tarafından 2023 yılının en iyi kitabı seçilen, United Payment tarafından desteklenerek Türkçeye çevrilerek Scala Kitap tarafından yayımlanan “Dizginlenemeyen”kitabının içindeki makaleler, teknolojinin izleyicisi olmak yerine onu birçok sektörde sürdürülebilir büyüme hedeflerinde nasıl kullanabiliriz sorusu peşinden gidiyor. Kitabın yazarları Steinberg ve Leaf’e göre 2030 yılına kadar yeni teknolojilerin sadece yapay zekâ bileşeni, küresel ekonomiye yaklaşık 16 trilyon dolarlık bir katkı sağlayabilir. Tabii bu durum çalışan insan potansiyelinin önüne geçecek. Sadece çalışan da değil sağlık, eğitim, ekonomi hatta orduların, hükümetlerin konumunu da etkileyebilir.

İnsanların da Söz Hakkı Olacak mı?

Peki, gelişen öncü teknolojiler toplumsal ve ekonomik anlamda bütün hayatımızı değiştirecek, gezegenimizin geleceğine yeni bir yön verecekken biz insanlar ne yapacağız? Bu büyük teknolojileri yaratan ve yönetenler dünyayı da mı yönetecek? Peki ya sanat? Yapay zekâ ve sanatın ilişkisi ve etkileşimi nasıl olacak?

Tüm bu sorular ve daha fazlası, Daniel Doll-Steinberg ile Stuart Leaf’in imzasını taşıyan ve tüm dünyada çok satan “Dizginlenemeyen” kitabında bütün yönleriyle ele alınıyor. Geçtiğimiz aylarda İstanbul’da bir organizasyonun davetlisi olarak gelen EdenBase’in kurucu ortağı, girişimci, teknolog, yazar Daniel Doll-Steinberg “dizginlenemeyen teknolojiler” ve yapay zekâ ile ilgili sorularımızı yanıtladı…

Kitabınız 2023 yılının en iyi kitabı seçildi. Kitabın bu kadar ses getirmesini neye bağlıyorsunuz?

Kitap, Bloomberg’in 2023’te “İnsanların Mutlaka Okuması Gereken En İyi 5 Kitabı” arasında yer aldı. “Dizginlenemeyen”, listede Multi-Asset Exchange SGX’in CEO’su ve GIC Yönetim Kurulu Direktörü Loh Boon Chye’ın tavsiyesiyle seçildi. Kitabın burada yer almasının nedenleri de şu ifadelerle anlatılıyor: Yapay zekâ, blockchain, tokenizasyon, kuantum hesaplama ve sanal gerçeklik gibi yıkıcı ve/veya insanlığın ilerlemesine katkıda bulunan teknolojileri sıklıkla okuyoruz. Bu kitap, bu teknolojilerin her birinin ekonomik ve ticari anlamda neler yapabileceğini açıklamanın ötesinde, aynı zamanda insani yönünü de ele alıyor. Kitap bu tür teknolojilerin hayatımızı ve toplumumuzu nasıl etkileyebileceği üzerinde duruyor. Ayrıca etik sorunlar ve bu teknolojinin kontrol edilmemesi durumunda neler olabileceği de tartışılıyor.

Yakın zamanda İstanbul’a geldiniz. Burada zamanınızı nasıl geçirdiniz?

Öncelikle İstanbul ziyaretimden çok keyif aldım. İstanbul’a ikinci kez geldim, ilk gelişim 2012’deydi. Türkiye’ye de üçüncü gelişim. Zamanımı finans ve sektördeki üst düzey yöneticilerle buluşarak, bilgili ve ilgili gazetecilerle konuşarak geçirdim. İstanbul’u ilham verici buldum ve bu güçlü teknolojilerle oradaki gelecek konusunda çok olumlu hissettim.

Daniel Doll-Steinberg

 Yapay zekânın bu kadar kısa sürede “denetimsiz” hale gelmesi sürpriz mi yoksa başından beri belli miydi? Bu hızı nasıl değerlendiriyorsunuz?

Teknolojinin onlarca yıldır denetimsiz olduğunu düşünüyorum. Artık bu teknolojiler bilişsel yeteneklerimizi, rollerimizi, toplumlarımızı ve ekonomilerimizi geliştirmek ve desteklemekten çok daha fazlasını yapıyor. Artık bizi, bildiğimiz ve yaptığımız her şeyi muazzam bir ölçekte etkiliyor ve yönlendiriyorlar. Dahası, hem güçlerinin hem de yaygın olarak benimsenmelerinin katlanarak artması, performanslarının her gün, her hafta ve her yıl bizi çok daha büyük ölçekte ve pek çok yeni açıdan geride bıraktığı anlamına geliyor.

“Kuantum, blockchain, metaverse, dijital ikiz teknolojileri geleceğin şekillenmesinde önemli. Ancak risk, büyük teknolojilerin birkaç kişinin elinde olması ve sadece onların vizyonu doğrultusunda yönetilmesidir” diyorsunuz. Bunun önlenmesi için yapılması gerekenleri kimlerin yapması gerekiyor?

Karmaşık olan şeyleri basitleştirmemeli, basit olanlara da karmaşıklık katmamalıyız. Ancak ne yapılması gerektiğini anlamak son derece karmaşık ve bazı durumlarda en az kötü çözümü bulmamız gerekir. Üstelik risk bir dereceye kadar bireyseldir; öyle ki bazı insanlar, topluluklar veya ülkeler için olumlu olan şeyler, diğerleri için inanılmaz derecede olumsuz olabilir. Bu teknolojileri üreten veya kontrol eden muazzam güce sahip kişilerin çoğunun kötü niyetli olduklarına inanmıyorum, ancak onlar için iyi olan sonuçlar başkaları için olumlu olmayabilir. Bu nedenle kitabın amacı, bu teknolojiler ve bu teknolojilerin iyi ya da kötü yönde neler yapabileceği konusunda bir bilgi temeli sağlamak ve herkesi, ellerinden geldiğince, katılıma teşvik etmek. Ortak yazarımız Stuart Leaf ve ben, mümkün olduğu kadar çok insan için en iyi sonucu elde etmenin ancak ilgili bir grupların bu teknolojilerin uygulamalarının oluşturulması, sunulması ve kullanılmasına daha fazla katılmaya teşvik edilerek mümkün olacağına inanıyoruz. Genel olarak kitabımızda fikirlerimizi başkalarına dayatmamaya dikkat ediyoruz, çünkü bu bizi çözümün bir parçası yerine sorunun bir parçası yapar.

Peki, yapay zekâ ve insan, işbirliği yapabilecek mi?

Kesinlikle kısa ve orta vadede, büyük ihtimalle evet. Uzun vadede bu gerçekten bir dizi faktöre bağlı olacaktır. Bunlar arasında toplumlarımızı, rollerimizi ve ekonomilerimizi bozmak yerine dönüştürüp dönüştüremeyeceğimiz; gücün bir avuç insanda mı, yoksa çok sayıda insanda mı olacağı; bu teknolojilerin bizi geliştirecek şekilde mi yoksa yerimizi alacak şekilde mi kullanılacağı; kendimize uygun roller ve insanların benimsediği yapılarımıza çözümler bulup bulamayacağımız gibi unsurları sayabiliriz.

İlginizi çekebilir:  “Herkesin kültür ve sanata erişimini sağlamalıyız”

“Yapmamız Gereken ‘At’ Değil ‘İnsan’ Olmak”

Bir örnek veya belki de uyarı olarak, sanayi devriminden sonra işlerimizin, toplumlarımızın ve ekonomilerimizin çoğunun geliştiği ve bu teknolojilerin dünyayı küresel olarak çok daha fazla insan için çok daha iyi bir yer haline getirdiğini söyleyebiliriz. Son on yıl, teknoloji sayesinde birçok ölçüm açısından şimdiye kadarki en iyi dönemdi. Ancak örneğin atlar rekabet edemedi ve gereksiz hale geldi ve sayıları önemli ölçüde azaldı. Bizim yapmamız gereken “at” değil, “insan” olmak. İnsanın en güçlü özelliklerinden biri işbirliğidir; tarihimiz boyunca inanılmaz derecede durumla uyum sağlayabilme özelliğimizi kanıtladık. Bu teknolojilerle geleceği inşa ederken mümkün olduğu kadar çok insanın dahil olmasıyla, büyük ihtimalle en güçlü tür olarak var olmaya devam edeceğiz.

Dünyadaki tüm toplumların teknoloji ve dijital dönüşümlerle bütünleştiğini düşünüyor musunuz?

Teknoloji dünyamızın neredeyse her yerine, doğrudan ya da dolaylı olarak dokundu, ancak bazı toplumlarda diğerlerinden daha olumlu ve olumsuz etkiler yarattı. Sanayi devrimi gibi dramatik değişimlere rağmen dünyamıza dair pek çok şeyin değişmediğini unutmamalıyız. Mesela restoran ve perakendecilerde hâlâ gıdaya ihtiyaç var; ortak deneyimler ve konserler, gösteriler ve tiyatrolarla eğlence; ulaşım ile hareket etme ihtiyacı; çocuklarımızı eğitme ve yaşlılarımıza bakma talebini de sayabiliriz. Bu vakaların çoğunda teknolojiyle birlikte değişen şey yalnızca teslimatlarıdır. Bu teknolojilerin gücü nedeniyle dünyadaki tüm toplumların çözümün ve geleceğin parçası olmasının hayati önem taşıdığına inandığımızı, kitapta çok açık bir dille belirttik.

“Sanat Dünyası İçin Olumlu Olabilir”

Yapay zekâ ve sanatın etkileşiminin her iki tarafı da zenginleştirebileceğini ve yeni yaratıcı olanaklar sunabileceğini düşünüyor musunuz?

Sanatın hikâye anlatıcılığının önemli bir parçası olduğunu ve hikâye anlatıcılığının insanlığın başlangıcına kadar uzandığını ve sonsuza kadar devam edeceğini varsayarsak, o zaman sanatın her zaman var olacağını söyleyebiliriz. Sadece 2030 yılındaki hikâye anlatımını ve 2040’taki hikaye anlatımının neye benzeyebileceğini ve sanatın sürükleyici, kalıcı, öngörücü, kişiselleştirilmiş ve yönlendirilmiş bir teknolojik gelecekten nasıl etkileneceğini bulmamız gerekiyor. Bunu anlamak için çok erken olduğunu düşünüyorum, ancak hazırda bazı göstergelerimiz var ve zaman ilerledikçe daha fazlasına sahip olacağız.

Örnek olarak, 1997’de sosyal medyanın şu anki haliyle internetin en dramatik güçlerinden biri olacağını düşünmüyorduk. Şubat 2004’te Facebook’un piyasaya sürülmesiyle birlikte, yalnızca haberlerin dağıtımını değil aynı zamanda influencerlar, video yapımcıları ve mizahın interneti de değiştireceği açık değildi. DALL.E, Sora ve diğer pek çok teknolojiyle sanatın önemli ölçüde değişeceğini görebiliyoruz. Yaratıcı olan ancak çizim yapamayan veya video çekemeyenleri cesaretlendirmek, sanat dünyası ve pek çok insan için olumlu olabilir.

“Yapay Zekâ Birçok Beceride İnsanı Geride Bırakıyor”

ChatGPT ile roman, öykü ve senaryo yazabilirsiniz. Bu biraz korkutucu ve soğuk geliyor…

Şu anda sahip olduğumuz becerilerin ve rollerin çoğu, yapay zekâya ve ChatGPT gibi teknolojilere karşı oldukça hassas bir durumda. Bu teknolojiler, yeni sürümler çıktıkça katlanarak daha güçlü hale gelecektir; birçok beceride birçok insanı geride bırakacak. Ancak yine de, kim olduğunuza veya nerede bulunduğunuza bağlı olarak etki sürekli olarak iyi ya da kötü olmayacaktır. Bir film yapım merkezinde senaristseniz bu potansiyel olarak korkutucudur ancak film prodüksiyonuna ve senaryo yazarlarına erişimi olmayan yaratıcı bir kişiyseniz, ama topluluklarınız veya ötesi için inanılmaz derecede yaratıcı “hikâyeleriniz” varsa, teknolojiler artık hikâyelerinizi film merkezlerine taşınmanıza gerek kalmadan film formatında sunmanıza olanak tanıyacak.

Yapay zekâ teknolojisi 10 yıl içinde dünyamızı nasıl değiştirir?

Bu çok büyük bir soru ve kitapta sağlık, finans, kontrol ve eğitim gibi dünyamızın ve toplumumuzun farklı sektörlerine ve bölümlerine bakmaya çalıştık. Kitabı birkaç cümleyle özetlemeye çalışmaktan ziyade “10 yıl içinde yaşamayı tercih ettiğiniz bir dünyayı yaratmak için yapay zekâyı nasıl kullanmak istersiniz?” sorusuna cevap vermenin daha doğru olacağını düşünüyorum. Her şeyi değiştirme gücüne sahip bu inanılmaz derecede güçlü teknolojileri kullanarak, içinde yaşamak istediğiniz, arkadaşlarınızın, ailenizin ve topluluklarınızın içinde yaşamasını istediğiniz bir dünya yaratmak, hepimize bağlıdır. Bunu başarabilirsek gerçekten geleceğimiz parlak olacaktır. Bu konuda iyimserim ve sürdürülebilir ve kapsayıcı bir gelecek için sonuca mümkün olduğunca çok insanı dahil ederek bunu yapmaya yardımcı olacak ortaklar, bir ekip ve toplulukla birlikte bir fon ve ekosistem olan EdenBase’i inşa ediyorum.

Previous Story

8. Sónar Istanbul’a Geri Sayım Başladı

Next Story

“7 Zamansız Günah” Cermodern’de

0 0,00
02_ArtDog_CD_Logo_RGB_Black

BÜLTEN

Türkiye ve dünyadan haftalık kültür-sanat haberleri, inceleme yazıları, sergiler ve etkinlikleri takip et.

Bülten aboneliğinde ArtDog Istanbul’un gizlilik sözleşmesini kabul etmiş olursunuz.