Yeditepe Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi’nde sanat, tasarım ve tiyatro alanlarında yaratıcı üretimler yapan ve aynı zamanda fakültede asistanlık ve öğretim üyeliği görevleri üstlenen, on genç sanatçı, tasarımcı ve tiyatrocunun eserlerinin yer aldığı Daimi Yolcu sergisi Marcus Graf küratörlüğünde Decollage Art Space’de izleyiciyle buluşuyor. 13 Nisan’a dek görülebilecek sergiyi küratörü ile konuştuk.
Daimi Yolcu adlı serginin merkezinde ne tür düşünceler yatıyor?
Sergi, Decollage Art Space’in bana bir sergi yapmam için davette bulunmasıyla başladı. Öncelikle, kurumun kimliği ve misyonunu inceledim; çünkü bir sanat kuruluşu için sergi düzenlerken, ona nasıl katkıda bulunabileceğimi, kurumun hedefleriyle benim fikirlerimin nasıl örtüşebileceğini ve genel olarak sanat ortamı için neyin ilgi çekici olabileceğini değerlendirmeye önem veririm. Tam da bu dönemde, Yeditepe Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi’nde, fakülte ile sanat dünyası arasında köprüler kurmayı amaçlayan Sanat ve Kültür Politikaları Komisyonu’nu oluşturduk. Decollage Art Space’in çağdaş ve genç sanatçılar için bir platform oluşturmayı hedeflediğini göz önünde bulundurarak, Yeditepe Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi ile Decollage Art Space’i bir araya getiren “Daimi Yolcu” kavramını geliştirdim.
Deneysel ve Çok Katmanlı
Sergi, fakültemizin disiplinlerarası karakterini görünür kılarken, burada yaratıcı üretimler yapan genç sanatçı, tasarımcı ve tiyatrocuların akademik ve sanatsal alanlardaki çok yönlü kimliklerini sergilemelerine olanak tanıyor. Bu sanatçılar, İstanbul’daki sanat ortamının ve akademik dünyanın aktif üyeleri olma yolunda ilerliyor. Sanat ve akademi arasında doğru dengeyi kurma arayışı hayat boyu süren bir süreç ve bu sergi aracılığıyla onların yolculuğunun mevcut aşamasını deneysel ve çok katmanlı bir biçimde sunmak istedim.
Sergide, disiplinlerarası bir yaklaşımla, üniversitenin sanat, tasarım ve tiyatro alanlarında üretim yapan, aynı zamanda fakültede araştırma görevlisi ve öğretim üyesi olarak görev alan, yüksek lisans ve doktora çalışmalarıyla güncel akademik tartışmalara aktif olarak katılan on genç sanatçı, tasarımcı ve tiyatrocunun eserleri sergide yer alıyor.
Sergide hangi katılımcılar yer alıyor? Neden?
Daimi Yolcu sergisinin katılımcıları, Arzu Ocak, Atılay Aşkaroğlu, Bike Başaran, Cansu Canaslan, Furkan Uzun, Gökçe Camgöz, Işıl Eraslan, Kemal Köse, Yağızhan Çalışkan ve Zeynep Sarı’nın akademik topluluk içindeki yaratıcı, araştırmacı ve eğitmen rolleri arasındaki dinamik yaşamlarını gözler önüne seriyor. Bu isimler aynı zamanda Yeditepe Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi’nin Tekstil ve Moda, Grafik Tasarımı, Plastik Sanatlar ve Resim, Tiyatro bölümlerinde araştırma görevlisi ve öğretim görevlisi. Bu farklı disiplinlerin tek bir sergide buluşması, serginin doğası gereği disiplinlerarası yapısını güçlendirirken, fakültemizdeki akademik pratikleri de yansıtıyor. Bu amaçla sergide her katılımcının bu üç farklı yönü – resim, dijital illüstrasyon, tekstil heykeller ve tiyatro oyunları gibi – fakülte bünyesindeki akademik araştırmaları ve katkılarıyla birlikte sunuluyor. Sergi, katılımcıların kişisel notları, yaratıcı projeleri ve akademik yazıları bir araya getirerek, profesyonel uğraşlarının katmanlı yapısını ortaya koyarken; sanatçıların, tasarımcıların ve performans sanatçılarının nasıl düşündüğünü, ürettiğini ve yenilik yaptığını anlamamıza yardımcı oluyor. Aynı zamanda geniş bir kavram, malzeme ve estetik yelpazesini birleştirerek, günümüz sanat ve tasarım dünyasının disiplinlerarası karakterine dikkat çekiyor.
Sergideki seçkiyi hazırlarken önceliğiniz neydi? Sergideki işlerden de yola çıkarak detaylandırır mısınız?
20. yüzyılın ortalarında bilgisayarlar ve ağların ortaya çıkışıyla başlayan çağımız, kişisel bilgisayarlar, mikroişlemciler ve internetin hayatımıza girmesiyle genişlemiş, kişisel ve profesyonel alanları devrimsel bir şekilde dönüştü. 2000’lerden itibaren dijital devrim, sosyal medyanın ve bulut bilişimin yükselişiyle birlikte bu değişimleri daha da güçlendirdi. Günümüzde, “Bilgi Çağı” olarak adlandırılan yeni bir dönemin eşiğinde duruyoruz. Bu dönemde teknolojik gelişmeler, yapay zeka, dijital deneyimlerin içine dalma ve teknolojinin insan bedenleri ve zihinleriyle bütünleşmesi gibi olgularla şekillenerek Posthuman Çağı’nın başlangıcını işaret ediyor. Bu gelişmeler, bilgi yaratma, anlama ve paylaşma biçimlerimizi yeniden tanımlayarak bilgi akışını daha da hızlandırıyor. Bilgi edinmek çok hızlı ve kolay hale gelirken, anlamak ve eleştirel değerlendirme yapmak oldukça zorlaşıyor. Dolayısıyla “doğru” bilgiye ulaşma sorusu, günümüzün en önemli meselelerinden biri haline geliyor.
“Daimi Yolcular Haline Geldik”
Bu belirsizlik, zorlu ve dinamik zamanlarda, sabit kalmak, kesin sonuçlara ulaşmak veya nihai bir duruma erişmek hem imkânsız hem de anlamsız hissettiriyor. Bunun yerine, sürekli değişen manzaralarda bitmek bilmeyen bir yolculuğun içinde buluyoruz kendimizi… Varış noktaları ise akışkan ve geçici… Dolayısıyla sonsuz bir arayışta, yeni gerçeklik katmanlarını keşfederek anlam ve kavrayış peşinde koşan “daimi yolcular” haline geldik. Yolculuğun kendisi, artık bizim varış noktamız oldu.
Ben de bu sergide her şeyin her an sürekli bir değişim halinde olduğu akışkan gerçeklikler içinde sanat ve tasarım üretme ve var olma yolundaki bu sürekli arayışı yansıtan eserler sunmak istedim. Deneysel ve bütünsel yaklaşımıyla sergi, geleneksel formatların ötesine geçerek sanatsal üretim, akademik sorgulama ve eğitim uygulamaları arasındaki etkileşimi öne çıkarıyor. Genç bir sanatçı, tasarımcı, tiyatrocu, araştırmacı ve eğitmen olmanın bugünün hızla evrilen dünyasında ne anlama geldiğini ve bunun gerekliliklerini gözler önüne seriyor. Daimi Yolcu, alternatif bilgi üretim, anlama ve paylaşma yaklaşımlarını geliştirme açısından sanat, tasarım ve akademik çalışmanın anlamını da sorguluyor.
Disiplinlerarasılık sergideki sanatsal çalışmalara nasıl yansıyor?
Atılay Aşkaroğlu, grafik illüstrasyon ve animasyonu, insanlık ile doğa arasındaki sınırları sorgulayan figüratif resim stratejileriyle birleştiriyor. Furkan Uzun da grafik tasarım alanında çalışırken, sergide bir grafik roman da sunuyor. Zeynep Sarı, grafik tasarımı flora ve fauna arasında geçiş yapan örme heykelsi objelerle iç içe geçiriyor. Bike Başaran’ın tuval üzerine çalışmaları, post-pop ve post-punk estetiğini tekstil sanatıyla harmanlarken, Işıl Eraslan soyut heykel sanatını dokuma ile birleştiriyor. Güzel sanatlar alanında çalışan Kemal Köse ve Yağızhan Çalışkan, disiplinlerarası estetik ve kavramsal yaklaşımlara sahip resim, çizim ve objeler sergiliyor.
Son olarak, Cansu Canaslan, Arzu Ocak ve Gökçe Camgöz’ün oyunları, çağdaş tiyatronun güncel durumunu yansıtıyor; geleneksel tiyatro ile performatif eylemler arasındaki eşikte duran sahne fragmanları ve oyunları sahneleyerek bu geçişi görünür kılıyor.
Sanat, tasarım ve akademik çalışmanın anlamı sergideki üretimlerde nasıl konumlanıyor?
Daimi Yolcu birbirine bağlı bir dünyada yaşadığımızı ve ürettiğimizi ortaya koyarak, akademik ve sanatsal disiplinler arasındaki eski katı sınırların artık önceki dokunulmazlıklarını ve özerkliklerini sürdüremediğini gözler önüne seriyor. Bu bağlanırlık, özellikle genç yaratıcıların anlamlı ve etkili işler üretebilmeleri, bireysel ve toplumsal, özel ve profesyonel hayatın sürekli değişen gerçekliklerine ayak uydurabilmeleri için benimsemeleri gereken bir değerdir. Bu bağlamda, akademik araştırma, sanat/tasarım üretimi ve eğitim alanlarındaki başarılı dengeyi ve etkileşimi sergileyen çalışmalar, sergi ziyaretçileri için birer rol model işlevi görebilir.
“İnsan Nedir” Sayısı şimdi hem basılı hem de dijital versiyonuyla yayında!
ArtDog Istanbul basılı dergi satış noktalarını görmek için tıklayın.