Bozuk Para ve Amerikan Rüyasının Otopsisi - ArtDog Istanbul
Bozuk Para kitabının yazarı Yasmin Zaher. Fotoğraf: Frieze.

Bozuk Para ve Amerikan Rüyasının Otopsisi

Slavoj Žižek’in gözü, Patrick Bateman’ın ruhu ve Tayfun Atay’ın görünürlük kültürü eşliğinde bir roman okuması.

/

Bir Hermès çantanın içine sığdırılmış bir dünya düzeni. Ama o çantanın gerçekte taşıdığı ne? Kendinizi mi yoksa gizlice giydirilmiş bir ideolojiyi mi taşıyorsunuz? Amerikan kültürü uzun zamandır kendini şöyle pazarlıyor:“Yeterince çalışırsan temizlenirsin. Yükselirsin. Ait olursun.” Yasmin Zaher’in Bozuk Para romanı ise tam tersine şöyle haykırıyor: Ne kadar temizlenirsen, o kadar kirlenirsin.”

Bu yüzden Bozuk Para, sadece bedensel bir arınma takıntısının hikâyesi değil; aynı zamanda Amerikan rüyasının neon ışıklı bir otopsisi. Roman bizlere, CVS koridorlarından Hermès mağazalarına, Filistin’den New York’a uzanan bir kültürel travma haritası sunuyor. Žižek yıllardır aynı şeyi tekrarlıyor;”İdeoloji en çok, kendini ideoloji değilmiş gibi pazarladığında etkilidir.”

İşte Amerikan self-care endüstrisi, wellness takıntısı, parfümlü hijyen ritüelleri tam olarak bu “ideolojisiz ideoloji”nin bir parçası. Temizlik medeniyetle özdeşleştiriliyor. Medeniyet ise kabul görme zorunluluğuyla iç içe geçmiş durumda. İnsanlar aldıkları ürünlerle ve verdikleri performanslarla kabul edilmeye çalıştıkça kendi özlerinden uzaklaşıyorlar. Zaher’in anlatıcısının sırtındaki temizleyemediği “ulaşılamayan nokta”, Žižek’in tarif ettiği anlamda ideolojinin kör noktasıdır: Gördüğün ama asla dokunamadığın; temizlemek istedikçe daha çok kirleten bir yarık. Çünkü kabul görmek istedikçe kendinden daha çok uzaklaşıyorsun ve geri dönüşü olmayan bir yola daha çok giriyorsun. Göçmenin, özellikle Filistinli bir kadının, bu noktayı hiç temizleyememesi, Batı’nın ona biçtiği “kalıcı leke”yi temsil ediyor. Temizlik burada hijyen değil; kültürel beyazlatma işlemi gibi.

“Bozuk Para’nın en güçlü alegorilerinden biri Birkin çantası. Bir çanta sadece çanta değildir; bu bir dünya düzeninin temsilidir. Sistem için çantayı taşımak sanki kendi bedenini taşımakla aynı şeyi ifade ediyor.”

Ve Zaher’in dediği gibi bu hiçbir zaman mümkün değildir; çünkü Amerika’nın istediği şey seni temizlemek değil, seni temizlik takıntısıyla başkalarının gözünde kirli tutmak. Sen başkalarının gözünden kendine baktıkça ötekilerin sana önerdiği suçluluk duygusunun öznesi haline geliyorsun. Mary Harron’ın American Psycho filmindeki (ve Ellis’in romanındaki) Patrick Bateman, sabah rutinini anlatırken aslında bize şunu gösteriyordu. Kusursuzluk çabası bir çeşit delilik makinesidir. Bateman’ın peeling’leri, tonikleri, buz maskeleri ile Bozuk Para’nın anlatıcısının Kore cilt bakım ritüelleri arasında şaşırtıcı bir kardeşlik vardır. Her ikisi de sistemin bedeninin parçalarıdır. İki eserde temizlik ve tüketimle kişisel aidiyetin satın alınabileceğine inanan insanların ironik eleştirisini sunuyor. Yine her iki eserde tükettikçe daha fazlasını ister ve bir şeylerin ters gittiğini anladıkça delirmeye başlar. Bateman’ın psikozu bireyseldir. Bozuk Para’nın anlatıcısının psikozu toplumsal ve ideolojiktir. Ancak her ikisinin de vardığı nokta aynıdır. Kapitalizm aslında kendine bakımı dayatırken, senden kendiliğini yok etme ritüeli talep eder.

Yasmin Zaher, Bozuk Para.

Görünürlük, Kimlik ve Kapitalist Tutsaklık

Akademisyen yazar, Tayfun Atay’ın tespiti şöyle: “Artık ‘düşünüyorum öyleyse varım’ değil; ‘görünüyorum öyleyse varım’ çağındayız.” Bozuk Para’nın anlatıcısı da bu görünürlük ekonomisinin içine sıkışmış bir figür olarak karşımıza çıkıyor. Amerika’ya tanınmak ve görünmek için geliyor. Hermès çantası onu başkalarına görünür kılacak araçsal bir nesne olarak karşımıza çıkıyor. Ana karakter ne kadar temizlenirse o kadar görünür olacağına inanıyor. Ne kadar kaçmaya çalışırsa çalışsın oryantalist ideolojik bakış onu görünmez ve kirli kılıyor. Görünürlük kültürü herkeste aynı işlemiyor. Bateman görünür olabiliyor çünkü sistem onu zaten kapsıyor. Bir Filistinli kadın ise görünür olamıyor çünkü sistem onun gölgesinden besleniyor. Bu yüzden Bozuk Para’daki karakter tüketimle statü kazandıkça, başkalarının onun üzerine bulaştırdığı kir de daha görünür hale geliyor.

Bozuk Para’nın en güçlü alegorilerinden biri Birkin çantası. Bir çanta sadece çanta değildir; bu bir dünya düzeninin temsilidir. Sistem için çantayı taşımak sanki kendi bedenini taşımakla aynı şeyi ifade ediyor. Otantik kimliği olmayanları kapitalizm satın alarak görünmeye teşvik ediyor. Bozuk Para’da ise çanta aslında bir özgürlük değil tam tersine bir çeşit hapishane işlevi görüyor. Birkin çanta, Bozuk Para’nın dünyasında Amerikan İdeolojisinin “mobil tapınağına” dönüşüyor. Ama ne kadar para ödenmiş olursa olsun, anlatıcının geçmişini ve medeniyetin felaketlerini silemiyor.

“’Arınmak için satın alırsın ama satın aldıkça kirlenirsin.’ Bu cümle Bozuk Para’nın alt metni değil; neoliberal çağın sloganı.”

Žižek sık sık şu örneği verir: Kapitalizm artık sana sadece tüket demiyor; “Tüketirken kendini iyi hisset” diyor. Wellness, self-care, mindfulness… Hepsi kapitalizmin vicdanını bir çeşit detoksu olarak görülebilir. Kendini önemseme nasihatı hem kolektivist hareketlerin ortaya çıkmasını engeller. Hem de insanın yalnızca kendine odaklanarak neo-liberal tüketim alışkınların ortaya çıkmasına izin verir. Kastettiğim şey birey tüketim kültürü içinde dolanırken. Dünyanın geri kalanıyla bağını kaybeder ve sadece sanal bir ideolojiyi yaşamaya başlar. Zaher’in romanındaki yüz maskeleri soyma jelleri, gece bakımı rejimleri bu nedenle bir arınma değildir. Bu ürünler yalnızca ruhun kirini kapatmak adına kullanılan araçsal ambalajlardır. İnsan Bozuk Para’da belirtildiği gibi arınmak için satın aldıkça daha çok kirlenir. Bu olgu bir durum neo-liberal çağın sloganı niteliğindedir. “Arınmak için satın alırsın ama satın aldıkça kirlenirsin.” Bu cümle Bozuk Para’nın alt metni değil; neoliberal çağın sloganı.

Romanın sonunda anlatıcının evi bir çöplük ormanına dönüşüyor. Distopik yer haline geliyor evi. Dikenli tellerle örülmüş, çürük köklerin ve bitki cesetlerinin cirit attığı bu bahçedeki her şey görmekten korktuğumuz sistemin pislikleridir. Doğayı yok eden insan, doğayı kendi evinin içine çağırır. Her şeyi ehlileştirmeye çalışan insan doğayı da kendisine özel kılma çabasını girişmiştir. Bu deliliğin içinde insanın bütün kötülükleri görmezden gelme çabası gizlenmiştir. Zaher’in anlatıcısı steril bir Amerika’dan kaçarken kendi bedeninin ve ruhunun eko-sisteminin içine sıkışmıştır. Romanın sonundaysa kirin insanın son hakikati olduğunu anlıyoruz.

Previous Story

Elif Şafak Royal Society of Literature’ın Başkanı Oldu

0 0,00
×
GG Popup
GG Popup Mobil