BMW Art Car, otomobil dünyasında ikonik modeller ile Andy Warhol, Jeff Koons ve Esther Mahlangu gibi dünyaca ünlü sanatçılar arasında bağlantı kuruyor. 1975 yılında Alexander Calder tarafından tasarlanan ilk BMW Art Car, Le Mans 24 Saat Yarışı’nda piste çıktığında, sadece bir yarış otomobili değil, aynı zamanda hareket eden bir sanat eseri olarak tarihe geçti. BMW Group, bu öncü adımla birlikte sanatçılara otomobiller aracılığıyla kendilerini ifade etme fırsatı sunmaya başladı. Art Car projesi, sanat ve tasarım, teknoloji ve mühendislik, hız ve estetiğin sıra dışı bir sentezini gözler önüne seriyor. Koleksiyon, minimalizmden pop art’a, soyutlamadan kavramsal sanata kadar uzanan çeşitli akımları kapsıyor ve yarım asırlık bir vizyonun ürünleri olarak öne çıkıyor. Bu sayede BMW Art Car’lar, sadece birer otomobil değil, aynı zamanda hız, renk ve form aracılığıyla hareket eden birer sanat deneyimi sunuyor.
Bugüne kadar yaratılan 20 Art Car, dünya sanat tarihinin farklı dönemlerini ve estetik yaklaşımlarını temsil ediyor. Calder’ın öncü tasarımından Roy Lichtenstein’ın pop art yorumlarına, Andy Warhol’un ikonik M1’inden Jeff Koons’un modern yorumlarına kadar her araç, hem motor sporlarıyla hem de sanat dünyasıyla etkileşime giriyor. BMW Art Car koleksiyonu, 50 yıllık sanatsal özgürlüğün ve vizyoner tasarımın bir kutlaması olarak değerlendiriliyor. Bu yıl, 24-28 Eylül tarihleri arasında düzenlenecek Contemporary Istanbul 20. Edisyonu’nda, izleyiciler BMW Art Car’ı yakından görme fırsatı bulacak.

Alexander Calder ve İlk BMW Art Car: 1975
BMW Art Car serisinin başlangıç noktası, Amerikalı heykeltıraş Alexander Calder’ın 1975’te tasarladığı BMW 3.0 CSL oldu. Hervé Poulain’in davetiyle bir yarış otomobilini sanat nesnesine dönüştüren Calder, güçlü ana renkleri geniş fırça darbeleriyle aracın gövdesine taşıdı. Kırmızı, sarı ve mavi tonların dinamik dağılımı, otomobilin formunu adeta harekete geçiriyor; hız kavramını yalnızca pistte değil, görsel yüzeyde de görünür kılıyordu. Calder bu deneyimi, “Mükemmel olan yerde tatmin yoktur,” sözleriyle açıklıyordu. Aracın 480 beygirlik motor gücüyle Le Mans 24 Saat Yarışı’na katılması, projeyi daha da çarpıcı kıldı. Bir sanat eserinin aynı zamanda pistte yarışması, 1970’ler için radikal bir çıkıştı. Calder’ın bu otomobil üzerindeki çalışması, hem onun son yapıtlarından biri oldu hem de Art Car geleneğinin ilk adımı.
BMW Art Car Koleksiyonunun Öne Çıkanları
Roy Lichtenstein ve Pop Art’ın Pistteki Yansıması: 1977
Amerikan pop artının öncüsü Roy Lichtenstein, 1977’de tasarladığı BMW 320i ile kendi üslubunu pistlere taşıdı. Sanatçı, “Boyadığım çizgiler yolu, manzarayı ve gökyüzünü simgeliyor; araba daha yola çıkmadan bütün bunları üzerinde taşıyor,” diyordu. Renk şeritleri hız çizgilerine, “Benday Dots” noktaları ise komik kitap estetiğine göndermeydi. Bu tasarım, aracın aerodinamiği ile sanatçının görsel dili arasında benzersiz bir uyum yarattı. Lichtenstein’ın gündelik hayatla sanatı buluşturma fikri, bu kez pistte hayat buldu. BMW Art Car hem Centre Pompidou’da sergilendi hem de Le Mans 24 Saat yarışında sınıfında birinciliğe ulaştı.

David Hockney ve Şeffaf Perspektif: 1995
1995’te David Hockney, BMW 850CSi’yi 14. Art Car olarak dönüştürdü. Hockney, otomobilin dış yüzeyleri kadar içini de görünür kılarak sıra dışı bir şeffaflık yarattı; motorun stilize hava girişleri kaputta, sürücü kapıdan görünürken, sevimli bir dachshund da tasarımda yerini aldı. İngiliz sanatçı, yeşili seçme nedenini “Araba ile yol almak manzaraları deneyimlemek demek” sözleriyle açıklıyor. Hockney, otomobilin konturlarını takip ederek yüzeyleri oyunbaz bir şekilde “yeniden şekillendirirken” aracın tasarım bütünlüğüne saygı gösterdi. Sanatçı süreci “Çok eğlenceliydi” diyerek özetliyor; ortaya çıkan eser, BMW Art Car geleneğine kişisel ve yaratıcı bir yorum kazandırıyor.

Robert Rauschenberg ve Fotoğrafik Kompozisyon: 1986
1986’da Robert Rauschenberg, BMW 635CSi’yi altıncı Art Car olarak dönüştürdü ve otomobilin gövdesini ilk kez fotoğrafik materyallerle süsledi. Aracın sağ tarafında Ingres’in, sol tarafında Bronzino’nun eserleri, etrafında ise Rauschenberg’in Everglades bataklıklarından aldığı fotoğraflar yer alıyor; jantlar antik tabak resimleriyle dekore edildi. Amerikan pop art’ın öncülerinden Rauschenberg, bu tasarımları daha sonra başka eserlerinde de kullandı. Sanatçı, aracını “Mobil müzeler harika. Bu araba benim için bir rüyanın gerçeğe dönüşmesi” sözleriyle tanımlıyor. BMW Art Car’ı 1986’da New York’ta ilk kez sergilenen bu çalışma, sanat ve otomobilin alışılmışın dışında bir sentezini sunuyor.

Jenny Holzer ve Sözcüklerle Pist: 1999
1999 yılında Jenny Holzer, BMW V12 LMR’i 15. Art Car olarak dönüştürdü ve aracın beyaz gövdesini provoke eden kısa mesajlarla süsledi. Holzer’in Truisms ve Survival serilerinden seçilen altı metin, krom harfler ve fosforlu boyayla işlenerek hem gündüz hem gece görsel bir etki yaratıyor. ABD’li sanatçı, sanat dünyasının sınırlarını aşarak kamuya doğrudan hitap etmeyi amaçladı ve otomobili bu nedenle ideal bir platform olarak gördü: “Benim için, yarış arabasından daha uygun bir mecra yoktur.” BMW V12 Le Mans Roadster, 1999 Le Mans ön eleme yarışında pistle buluştu ve uluslararası yarışseverlere sunuldu. Holzer’in çalışması, sanat ve hızın bir araya geldiği yenilikçi bir yorum sunuyor.

Ken Done ve Avustralya Renkleri: 1989
1989’da Ken Done, BMW M3 Group A yarış otomobilini 8. Art Car olarak dönüştürdü ve aracın gövdesini parlak renkler ve güçlü fırça darbeleriyle süsledi. Done, papağanlar ve papağan balıkları gibi canlı figürleri kullanarak Avustralya’nın güneşli plajlarını ve tropikal manzaralarını görselleştirdi ve aracın hızını ve estetiğini yansıtmayı amaçladı: “Her ikisi de güzel ve fantastik hızlarda hareket edebiliyor. BMW Art Car’ımın da aynı özellikleri ifade etmesini istedim.” Avustralyalı sanatçı, Art Car’ı hem yüksek performanslı M3’e olan hayranlığını hem de ülkesinin canlılığını ve iyimserliğini temsil edecek şekilde tasarladı. Ken Done’ın Art Car’ı, yarış pistinden çekildikten sonra sanat eseri olarak ölümsüzleşti ve BMW’nin sanatsal mirasında kendine özgü bir yer edindi.

Julie Mehretu ve Dijital Soyutlama: 2024
2024’te Julie Mehretu, BMW M Hybrid V8’i 20. Art Car olarak dönüştürdü. Mehretu, dijital olarak değiştirilen fotoğraflardan oluşan katmanlı bir görsel kompozisyonla aracın yüzeyini süsleyerek, dinamik ve soyut bir deneyim yarattı. Neon renkli perdeler ve karakteristik siyah işaretler, BMW M Hybrid V8’in formu ile Mehretu’nun resim dilini bir araya getiriyor. “Stüdyoda, BMW M Hybrid V8 modeline bakarken düşündüm: Acaba bu araba, tablonun içinden geçiyormuş gibi görünse ve ondan etkilenmiş olsa ne olurdu?” sözleri, yaratım sürecinin özgün yaklaşımını özetliyor. Mehretu’nun Art Car’ı, hem yarış pistinde performans sergileyen bir hibrit spor otomobil hem de görsel bir sanat eseri olarak BMW Art Car serisine yeni bir boyut katıyor.
