Banksy'nin Danışıklı Dövüşü - ArtDog Istanbul

Banksy’nin Danışıklı Dövüşü

Sanatçı Burhan Kum, geçtiğimiz günlerde ses getiren Banksy’nin Londra Kraliyet Adalet Sarayı’na çizdiği ve Gazze’deki soykırımı konu alan duvar resmini kaleme aldı.

/

Geçen günlerde internet gazeteleri ve sosyal medya kullanıcıları Londra kaynaklı bir haberi iştahla paylaştılar. Banksy yine yapacağını yapmıştı! Londra Kraliyet Adalet Sarayının duvarına, Gazze soykırımını protesto eden bir göstericiyi tokmağıyla döven bir hâkimi resmetmişti. Günümüz Türkiye’sine de “cuk” oturan bu görsel, kısa sürede yüzbinlerce kez “budur işte!” diyenlerin alkışlarıyla önümüze düştü. Banksy diye birinin olmadığı, reklamcı, galerici ve basın ayağı olan bir grup projesi olduğu üzerine yıllardır birçok görüş ortaya atıldı. Ben de Banksy’nin işlerinin bu açıdan değerlendirilmesi gerektiğini düşünenlerdenim. Dünyada Batı emperyalizminin neden olduğu tüm sorunlara (doğanın talanı, ırkçılık, savaş ve göçler vs.) anında ve yerinde tepki vermesi ve tepkinin aynı gün Guardian’da yayınlanması bu işin tek kişinin harcı olamayacağı şüphesini zaten yeterince akla getiriyor. Ancak Londra Adalet Sarayının duvarındaki protest resmin neden “normal” olamayacağını dilim döndüğünce anlatmak isterim.

Banksy’i Göreve Çağırmanın Tam Sırası

Öncelikle resmin zamanlaması manidar. İngiltere Adalet bakanının Gazze’de yaşanan soykırımı barışçıl yolla dahi protesto edenlerin “teröre destek”le suçlanacağını açıklamasından bu yazının yazıldığı güne kadar tutuklanan gösterici sayısı 890’a ulaştı. Bu durum, uzun yıllar yere göğe sığdırılamayan Batı demokrasilerinde bile “özgür ifade ve protesto hakkı” sınırlarının artık devlet çıkarları doğrultusunda belirlendiğinin açık kanıtı. Eh, bu tatsız imajdan kurtulmanın bir yolu olmalıydı: mesela artwashing. Tarihte her türlü pisliğin üzerini örtmekte özellikle görsel sanatın üzerine yoktur. Çünkü imge evrensel dili ve çabuk algılanan karakteriyle mesajı kısa sürede aktarır ve hızla yayılır. Karşılaştırmak gerekirse, ünlü İngiliz yazar Zadie Smith’in The New York Times’a Gazze hakkında yazdığı makaleyi on binlerce kişi okurken, Banksy’nin bir duvar resmi sosyal medya aracılığıyla kısa sürede milyonlara ulaşabiliyor.

O halde şimdi “dünyaca ünlü protest artist” Banksy’i göreve çağırmanın tam sırasıydı.

“Bu gösterici tutuklama işi imajımızı zedeliyor.”

“Banksy’e yargının sopa olarak kullanılmasını protesto eden bir resim ısmarlayalım.”

“Yes, harika bir fikir. Mekân olarak Adalet Bakanlığının duvarına ne dersiniz?”

“Bence Adalet Sarayı’nın duvarı daha etkili olur.”

“Aaa, bence de… Hem yargıcın Adalet Bakanlığında ne işi var?”

“Doğru, bağımsız yargıyı da eleştirme özgürlüğümüzün varlığını göstermiş oluruz.”

“O halde Banksy tez huzura gelsin! Gerisini ben hallederim.”

Mesajı ve boyanması gereken görseli alan Banksy ekibi derhal harekete geçer. “Kimliği bilinmeyen” (çok kimlikli) bir sanatçı grubu olan Banksy’nin, sırlarını korumak için geceleri çalıştığını tahmin etmek zor değil. Ama sıkça kullandıkları siyah ve beyaz, birazcık da kırmızı boyaları gündüzden temin etmeyi ihmal etmezler. Big Ben Greenwich saatiyle 02.00’yi vurduğunda, siyah iş elbiselerini giymiş olarak evden çıkar, göze batmamak için bisikletle ara yollardan giderek Londra Adalet Sarayı’na ulaşırlar. Etrafta kimsecikler yoktur. Şaşırmazlar, bu duruma alışıktırlar. Binanın önünde ileri geri şöyle bir yürürler. Evet, en uygun yer ana kapının yanındaki düz duvardır. (Ana kapının yanı mı!?) Hemen işe koyulurlar. İki saat sonra resim tamamlandığında hala kimse gelip “Hello hemşerim, wat ar yu duing hiir?” diye sormamıştır. Benim için asıl şaşırtıcı ve şüpheli nokta da tam burasıdır. Londra gibi dünyanın en çok güvenlik tedbiri olan bir metropolde böyle bir şey polisten habersiz nasıl yapılabilir?

Tesadüfe bak! Sabah gün ışırken oradan geçen bir Guardian gazetesi foto muhabiri duvar resmini görür ve hemen yazı işlerine geçer. Aynı anda hem İsrail zulmünü hem de İngiliz yargı sistemini eleştiren protest art bombası artık patlatılmaya hazırdır.

Bu Kadar Korunan Bir Binaya Nasıl Rahatça Resim Yapabiliyor?

Olması bir yana bunun kimsenin haberi olmadan olabileceğine inanan milyonların olması da işin bir diğer şaşırtıcı boyutudur. Yüz tanıma sistemiyle donatılmış bir milyondan fazla güvenlik kamerasının bulunduğu bir şehirden bahsediyoruz. Bu kameralardan en az 200 tanesi Adalet Sarayı’nın etrafındayken, saray 24 saat en az 100 sivil ve resmi polisin gözetimi altındayken Banksy ekibi bunlardan hiçbirine görünmeden en az iki saat boyunca ana giriş kapısının yanındaki duvara nasıl rahatça resim yapabiliyor? Hani, masallarda olsa çocuklar inanmaz. Böyle bir resim devletin haberi ve iş birliği olmadan yapılabilir mi? İnanmayan eline bir tebeşir alıp dünyadaki herhangi bir Adalet Sarayının, bırakın ana girişini arka duvarına bir “Cin Ali” figürü çizmeyi denesin. Tutuklanırsa şanslı sayarım, büyük ihtimalle vurulacaktır.

Hemen o sabah Guardian’da yayınlanan haber ve fotoğraf (biz sahtekarlığa ortak olmamak adına burada kullanmıyoruz) bütün dünyada büyük yankı uyandırır. Sistemin sanat aracılığıyla eleştirilebilmesi İngiliz “demokrasisini” ve özgürlükler ülkesi masalını taçlandırır. Duvardaki resim dünya medyasında dolaşıma girmiştir ya, eleştirilerin gazı alınmıştır. Artık mevcut politikalara sorunsuzca devam edilebilir.

Not: Banksy daha önce yaklaşanın vurulduğu Bethlehem duvarına da ne hikmetse, birkaç resim yapabilmişti. Şimdi İsrailli turizm şirketleri o resimleri görmek isteyenlere 70 Amerikan dolarından başlayan fiyatlarla “tur” satıyor. Kısacası, Banksy projesi tüm dünyada çalışırken kasa da tıkır tıkır doluyor.

Previous Story

Fransa’da Kültür Kurumları Grev Nedeniyle Kapanıyor

0 0,00