Avrupa insan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) ‘ihlal’ kararına rağmen üç buçuk yıldır Silivri Cezaevi’nde olan Osman Kavala’nın yönetim kurulu başkanı olduğu Anadolu Kültür’e dava açan Ticaret Bakanlığı şirketin kapatılmasını istedi. Deutsche Welle’nin haberine göre Anadolu Kültür’e, “ekonomik amaç ve konular için kurulduğu ancak gelirinin büyük kısmının yurt içi ve yurt dışı kurum/kuruluş ve kişiler tarafından bağış, hibe vb. fonlarla sağlayarak faaliyetini dernek ve vakıflara benzer şekilde yürüttüğü” iddiasıyla dava açıldı. Dava Türk Ticaret Kanunu’nun 210/3 maddesine dayandırıldı. Anadolu Kültür’den davaya karşı açıklama gecikmedi. Şirketin internet sitesinde yayınlanan açıklama şu şekilde oldu:
Anadolu Kültür İçin ‘Yaratılan’ Dava Hakkında Kamuoyunu Bilgilendirme
Geçtiğimiz günlerde bazı medya organlarında Anadolu Kültür’ü hedef alan yalan, tek taraflı ve hukuka aykırı haberler üzerine, aşağıdaki yazılı açıklamayı yapma mecburiyeti doğmuştur.
Öncelikle belirtmek gerekir ki, söz konusu haberlere konu olan dava, Türkiye Cumhuriyeti tarihinde, bir şirkete “faaliyetini dernek ve vakıflara benzer şekilde, kâr amacı gütmeden yürüttüğü” gerekçesiyle açılan ilk dava olma özelliği taşımaktadır. Kasıtlı olarak sızdırılan haberler ise, içi boş, delillerden yoksun dava dosyasına gazete kupürü biçiminde, sözde “deliller” sunmak amacıyla “düzenlenmiştir”. Anadolu Kültür A.Ş.’ye karşı açılan fesih davası tamamen hukuksuzdur. Bu dava, Hazine ve Maliye Bakanlığı Mali Suçları Araştırma Kurulu Başkanlığı (MASAK) tarafından yapılan incelemede, şirketimiz hesaplarında Ceza Kanunları kapsamında suç sayılan herhangi bir hususa rastlanmamış olması nedeniyle, adeta “icat edilmiş” ve yürürlüğe sokulmuştur.
Anadolu Kültür hakkındaki araştırmaların ve denetlemelerin seyri şöyle cereyan etmiştir:“Gezi Olayları Soruşturması” kapsamında yaptığı incelemede Ceza Kanunları açısından şirketimizin suç işlemiş olduğuna dair herhangi bir bulguya rastlamayan MASAK, bunun üzerine, “şirketin faaliyetlerinin bir şirket kapsamında ele alınıp alınamayacağının” Ticaret Bakanlığı tarafından araştırılmasını istemiştir. Bu araştırma başlatıldığında, şirkete ait son on yılın bütün muhasebe kayıtları, banka kayıtları, ayrıca istenen diğer tüm ilgili belgeler, raporlar ve açıklamalar Ticaret Bakanlığı müfettişlerine eksiksiz olarak sunulmuştur.
Bu denetlemenin ardından, Ticaret Bakanlığı tarafından, Anadolu Kültür A.Ş.’nin “ekonomik amaç ve konular için kurulduğu, ancak gelirinin büyük kısmının yurtiçi ve yurtdışı kurum/kuruluş ve kişiler tarafından bağış, hibe vb. fonlarla sağlayarak faaliyetini dernek ve vakıflara benzer şekilde yürüttüğü” iddiası ile TTK 210/3 maddesi gereğince fesih davası açılmıştır.
Bu dava dosyasından hareketle bazı yayın organları, Anadolu Kültür’ün “yurt dışından fonlandığı”, “bir sermaye şirketinin temel amaç ve yapısına aykırı hareket ettiği”, faaliyetleri ile ilgili “hükümete yönelik uluslararası tepkilerin yoğunlaşmasını” amaçladığı, “denetimden kaçmak için şirket yapısı”nı kullandığı gibi temelsiz, şirketimiz hakkında şaibe yaratmayı amaçlayan, bir kısmı ilgili dosyada dahi bulunmayan kasıtlı iddialar ileri sürmektedir.
Bu iddialar karşısında, kamuoyunun aşağıdaki hususları bilmesi elzemdir:
- Anadolu Kültür A.Ş. 2002 yılında Türk Ticaret Kanunu hükümlerine uygun şekilde kurulmuş, ana sözleşmesi Ticaret Bakanlığı tarafından onaylanmış, tescil edilmiş ve Ticaret Sicili Gazetesinde ilan edilmiştir.
- Türk Ticaret mevzuatında şirketlerin sponsorluk yoluyla fon sağlamasını engelleyen hiçbir yasal kısıtlama yoktur.
- Anadolu Kültür tarafından bugüne kadar sponsorluk yoluyla temin edilen fonlar, banka vasıtasıyla transfer edilmiştir ve MASAK, Anadolu Kültür’ün mali kayıtlarının banka kayıtlarına uygunluğunu tespit etmiştir.
- Anadolu Kültür’ün faaliyetlerini destekleyen sponsorların her biri köklü bir geçmişe sahip, dünya ölçeğinde faaliyet gösteren, çalışmaları uluslararası kamuoyu tarafından yakından izlenen, son derece saygın ve tamamen yasal kurum ve kuruluşlardır.
- Kaldı ki, tüm bu kurum ve kuruluşlar hem MASAK hem de Ticaret Bakanlığı tarafından ayrıca incelenmiş, bunlarla ilgili de herhangi bir hukuka aykırılık, bağlantı ve faaliyet tespit edilmemiştir.
- Anadolu Kültür tarafından kuruluş sözleşmesine uygun şekilde icra edilen tüm ticari faaliyetler, MASAK ve Bakanlık tarafından geriye dönük on yıllık süreçte ayrıca incelenmiş ve bu hususta da herhangi bir hukuka aykırılık ve yasa dışı faaliyet tespit edilememiştir.
- “Denetimden kaçmaya çalıştığı” iddia edilen şirketimizin tüm işlemleri açık, yasal ve şeffaf biçimde yürütülmüş, gerçekleştirilen tüm faaliyetlerin sponsorları, Anadolu Kültür’ün web sitesinde, etkinlik broşürlerinde ve alanlarında açıkça ilan edilmiştir. Anadolu Kültür, belki de Türkiye’de hiçbir şirkette benzeri görülmemiş bir biçimde, inceden inceye, birden fazla kez denetlenmiş ve hiçbir işlemiyle ilgili hukuka aykırılık, yasa dışı bir faaliyetle bağlantı saptanmamıştır.
- Anadolu Kültür’ün Türkiye’nin çok sayıda şehrinde kültür ve sanat aracılığıyla toplumsal diyaloğu besleyen, yüzlerce sanatçının, binlerce izleyicinin hayatına dokunan proje ve etkinlikleri ile ilgili ayrıntılı bilgiye web sitemizden ulaşılabilir.
Şirketimiz aleyhine açılan fesih davası, yanlı ve amaçlı bir inceleme raporuna dayanmaktadır. Yaklaşık yirmi yıldan beri aynı esas sözleşme ile faaliyette bulunan, tüm genel kurulları Bakanlık gözetiminde gerçekleşen, hukuki sonuç doğuran tüm işlemleri Bakanlık onayına tâbi olan bir ticaret şirketine, kuruluşundan yirmi yıl sonra “kâr elde etme gayesi taşımadığı” şeklindeki bir iddia ile fesih davası açılmasının hiçbir izahı bulunmamaktadır. Bakanlığın, açtığı bu dava, idari yetkinin kamu yararı amacıyla kullanılmadığının ve keyfiliğin kendi içinde kabulüdür.
Türkiye Cumhuriyeti tarihinde bu talep ile açılan ilk dava olan bu dava, maalesef Türkiye’de hukukun araçsallaştırılmasının önemli örneklerinden biri olmuştur ve bundan sonra da bu şekilde anılacaktır. Söz konusu dava, Anadolu Kültür’ün kurucusu ve yönetim kurulu başkanı olan Osman Kavala’nın maruz kaldığı hukuksuzluğun devamı niteliğindedir.
Hukuki dayanakları olmadığı halde başlatılan hukuki süreçlerin ve bu süreçlerde ileri sürülen hukuka aykırı talep ve istemlerin, belli bir amaç doğrultusunda sızdırılan yanlı haberlerle desteklenmesi ve karalama faaliyetlerinde kullanılması, son yıllarda görmeye alıştığımız bir durumdur. Davaya ilişkin tüm cevaplar, mahkemeye dilekçeler ile verilmiştir. Asıl olan da yargılamanın mahkeme önünde cereyan etmesidir. Kaldı ki bu husus, anayasal yargı faaliyetinin bir gereğidir. Mahkeme dosyasından sızdırılan davacı iddialarının, bu şekilde basın önünde, tek yanlı ve belli bir amaç doğrultusunda ele alınıp işlenmesi, yargılamaya konu iddianın zayıflığının da en açık göstergesidir. Bu tip haber verme kisvesi altında yapılan yanlı faaliyetlerin yargı kararlarının tarafsızlığına gölge düşürmekten başka bir işe yaramayacağı açıktır. Yargıya güvenin yeniden tesisi için bu kadar çaba sarf edilen bir dönemde bu faaliyetlerin bu çabaları da sonuçsuz bıraktığı bir gerçektir.
Anadolu Kültür, yalan, tek taraflı ve hukuka aykırı haberleri yapan kişi ve kuruluşlara karşı, doğmuş ve doğacak her türlü dava ve talep hakkını sonuna kadar kullanacaktır.