Öncelikle bağımsızlığın, bağımsız sanatçı olmanın tanımından başlayalım. Sizce bağımsız sanatçı kimdir?
Bağımsız sanatçı, yerleşik anlamıyla herhangi bir ticari galeriyle temsiliyet ilişkisi olmayan sanatçıyı tanımlıyor olmalı. Bu durumda bağımsız mekânlardan da kâr amacı gütmeme koşulunu düşünmeliyiz. Ama bir şekilde bu mekânlarda kâr ederek kapattığınız bir serginiz olunca durum ne olur? Bir eser bir yere gidiyorsa demek ki dolaylı bir bağımlılık her daim söz konusu.
“Bağımsızlık Terimi Çok Müphem Geliyor Bana”
Sanatçı ve sanat yapıtı, eleştirmenler, koleksiyoncular, müzeler, galeri, fuar ve diğer kurumların karşılıklı bağımlılık ilişkisi içinde olduğu çoklu bir ortama her daim bağımlıdır. Dolayısıyla bağımsızlık terimi çok müphem geliyor bana. Yani kime, neye, hangi bağlama ne oranda bağımsızız? Bir ticari galeriden bağımsız olmayı bir ayrıcalık belirteci gibi kullanmayı doğru bulmuyorum.
Bağımsız sanatçılar için madalyonun iki yüzü var gibi görünüyor. Bağımsız olmanın biraz olumlu ve olumsuz yanlarından söz edebilir misiniz?
Türkiye koşullarında üretimlerim kâr amacı güden galeriler için pek cazip gelmeyebilir. Zaten sergilerimin çoğu yurt dışındaki kurumlarda oluyor bu yüzden. “Türkiye’de anlaşılmıyorum” gibi tepeden bir bakış olarak algılanmasın lütfen. Demek istediğim öyle ya da böyle bu coğrafyanın estetik ölçütleri bana uymamış ya da benim önerilerim onlara ters gelmiş olabilir. Olumsuz yönü sergileme koşullarını bulamamış oluyorsunuz. Ama buna da olumsuzluk denebilir mi, bilmiyorum çünkü bir şekilde kendi koşullarınızı yaratıyorsunuz. Çoğu kişi için, fuar vs. gibi ortamlarda sergilenmiyor oluşunuz, olumsuzluk olarak algılanabilir ama şahsen fuar olgusunu başat bir ölçüt olarak görmediğim için ben bağımsızlığın pek bir olumsuz tarafını görmedim. “Ah şimdi bir galerim olsaydı neler olurdu neler” gibi bir kaygım asla olmadı. Kaldı ki galerilerle iş birliklerim oldu ve olabilir de. Üstünde uzlaşılmış koşullar olunca neden olmasın ki! Yani an itibarıyla mevcut koşullar bağımsız olmayı gerektiriyormuş diyorum. Yoksa “bağımlı” sanatçılara tabii ki saygım var. Olumlu yönü ise, galeri ile tam bir uzlaşım olmuşsa, projeniz hayata geçiyor. Bir sanatçı daha ne isteyebilir ki! Projelerimin hayata geçirmenin ötesinde hiçbir şeyi düşünmeden üretiyorum.
Bununla ilgili bir istatistik olmamakla beraber galeri sanatçısından çok daha fazla bağımsız sanatçı söz konusu Türkiye sanat piyasasında. Bağımsız sanatçılar arasında bir iş birliği, dayanışma gözlemliyor musunuz?
Doğru söylüyorsunuz, galerilerden daha çok galerisi olmayan sanatçılar var. Ama bağımsız sanatçılar arasında özellikle bu temelde bir işbirliği söz konusu değil.
“Bağımsız Sanatçılar da Birbirinden Bağımsız”
Aslında ironik bir şekilde, bağımsız sanatçılar da birbirlerinden bağımsız. Yani “biz bağımsız sanatçılar haydi gelin bağımsızlık temelinde şunları şunları masaya yatıralım, sorunları şöyle şöyle çözelim” gibi bir dayanışma görmedik. Türkiye’de tavrını çağdaş sanattan yana benimsemiş galeri sayısıyla sanat trafiğine katılan çağdaş sanatçı sayısı arasında büyük bir orantısızlık var. Az galeriye karşılık yığınlarca sanatçı galeri arıyor. Bunun sonucunda da “bağımsızlık” sanki bilinçli bir tercihmiş gibi algılanıyor. Oysa yeterli galeri olmadığı için bu böyle. Buna ek olarak küresel ölçekte sanatçıların ezici çoğunluğu yoksullukla uğraşırken markalaşmış ünlü sanatçılara yapılan sürekli yatırımlarla kültür sanat arasındaki gelir dağılımı uçurumu giderek büyüdü. Covid salgınıyla da Türkiye koşullarında kısa vadede geri dönüşü mümkün olmayan bir krizle karşı karşıyayız. Örneğin atölyesizlik. Pek çok sanatçı arkadaşım için bu kulislerde aramızda konuştuğumuz ama yeterince açıktan tartışılmayan bir konu. Bugün sanatçılar ciddi bir atölyesizlik kriziyle karşı karşıyayken bağımsız sanatçılar olarak en fazla bu konuda bir dayanışmaya ihtiyaç var bence. Belki kapsamlı bir forumda bu dayanışmanın yol ve yordamlarını tartışmalıyız.
Sizin özelinizde bağımsız sanatçı olmak bir tercih miydi? Süreç nasıl gelişti? Bugün bu sürecin neresindesiniz?
Özel bir tercih olmadı. Galiba koşullar onu gerektirdi. İşbirliği yaptığım galerilerle küskünlükle ilişkimizi bitirmeden ve karşılıklı proje önerilerine açık kalarak kapıları kapatmamaya karar verdik.
“Feci Bir Dışlama Despotizmi Kol Geziyor”
Türkiye’deki kültür sanat dünyasının en büyük açmazlarından biri entelektüel kindarlık. Vay sen misin beni eleştiren, fikri fikrime uymayan… Bittin! Feci bir dışlama despotizmi kol geziyor. Bunların üzerinden bir sanat tarihi inşa edildiği bile iddia edilebilir. Bu kaos içinde bağımsızlık sürecinin neresindeyim? Hiçbir sergi planı yapmadan kafamdaki işleri gerçekleştirmeye odaklanıyorum. Sergiyi sonra düşünüyorum. Son kişisel yurt dışı projem Kopenhag’da bulunan Danimarka Ulusal Sanat Müzesi’nde (SMK) gerçekleşti. Bu tamamen bir galerinin devrede olmadığı bir süreçte gerçekleşti. Demek bazı şeyler kendi gayretinle de olabiliyor.
Ferhat Özgür
Yurt dışında MoMA PS1, Danimarka Ulusal Müzesi, Marabouparken-İsveç, Michigan Üniversitesi Sanat Müzesi gibi kurumlarda kişisel projeler gerçekleştirdi. Biennale Sur, İstanbul, Busan, Mardin, Sinop ve Çanakkale gibi bienallerde yer alan Özgür’ün çalışmaları, IMMA-Dublin, Göteborg Konsthall, MUMOK-Viyana, Seoul Museum of Modern Art, Museum der Moderne-Salzburg, Centre George Pompidou-Paris, KünstlerhausPalais Thurn und Taxis, ARTER, İstanbul Modern gibi pek çok kurumda düzenlenen sergi, gösterim ve festivalde yer aldı.