Bundan önceki söyleşilerimizde bağımsız sanatçı olmanın kişiye içerik ve üretim anlamında özgürlük sağladığı yine de belli zorluklar barındırdığı konuşuldu. Siz bu konuda neler düşünüyorsunuz? Sizin süreciniz nasıl ilerledi?
Bu sorunun birden fazla açısı olduğunu düşünüyorum. “Bağımsız sanatçı” ifadesinden kastımız bir ticari galeriye bağlı olmayan sanatçı olsa da Türkiye gibi birkaç istisna dışında sanatın devlet desteği almadığı coğrafyalarda “bağımsız sanatçı” tanımı başlı başına sorunludur. Böyle bir ortamda, George Dickie ve Arthur C. Danto gibi felsefecilerin ortaya koyduğu gibi bir sistem olarak çalışan “sanat dünyası”nda sanatçının gerçek anlamda bağımsız çalışabilmesine yardımcı olabilecek önemli bir oyuncu oyun dışındadır. Bu da sanatçının bir ticari galeriye bağlı olmasa bile hem piyasa koşullarına bağlı olduğu hem de oyundaki diğer oyuncuların etkilerine olağan olandan daha fazla maruz kalacağı anlamına gelir. Aslına bakarsanız tam olarak “bağımsız olmak” diye bir durum zaten yoktur. Bunu bir kenara koyalım.
Galeri temsiliyeti olan sanatçıların da avantajları ve dezavantajları var. Avantajlardan en önemlisi sanatçının belli bir takvimde mekân arayışı derdine düşmeden kişisel sergisini yapabilmesi bana kalırsa. İkinci sırada galerinin maddi imkânlarına bağlı olarak belli başlı uluslararası sanat fuarlarında yer alabilmesi gelir.
“Sanatçının On Parmağında On Marifet Vardır Çünkü Sistem Sanatçıyı Böyle Olmaya Zorlar”
Dezavantajının ise galerilerin sanatçıları üzerinde mülkiyet talep etmeleri ve sanatçıların özgürce başka platformlarla iş birlikleri yapamamaları olduğunu gözlemliyorum. Bağımsızlık deyince, aslolanın sanatçının maddi bağımsızlığı olduğunu düşünüyorum. Sanatçı hayatını rahatça sürdürmek için sanat yapmak dışında bir iş yapmak zorundaysa problem var demektir, aylık olarak belli bir miktarda yapıt satmak zorundaysa da problem var demektir. Bu da bizi yine en başa geri döndürür: devlet desteğinin olmadığı bir ortam sanatçının istediği gibi sanatını yapabilmesi açısından zorlu bir ortamda var olmaya çalıştığı anlamına gelir. Belki de sanatçıların sanat yapmak dışında hayatlarını sürdürebilmek için çalıştıkları işlerin başında yaratıcı endüstrilerin ve eğitim kurumlarının gelmesi bu yüzdendir. Sanatçının on parmağında on marifet vardır çünkü sistem sanatçıyı böyle olmaya zorlar.
Akademisyen olmanız sanat üretiminizle örtüşüyor mu? Sanatçı kimliğiniz akademik kariyerinizi nasıl etkiliyor?
Yirmi küsür yıl önce akademisyenliğe başlamam tam da bu nedenlerle oldu aslında. 2000’li yılların başında üniversiteden mezun olduktan sonra beni zihinsel olarak besleyebilecek, sanatsal üretimime engel olmayacak bir iş arayışındaydım. Üniversitede araştırma görevlisi olarak çalışmaya başladım. Akademiye bir kere girince çıkmak zor oluyor. Akademide giderek yükselmek, bunun için de araştırma ve yayın yapmak gerekir. Yapıtlarım fikirden üretim aşamasına gelene kadar çeşitli araştırma süreçlerinden geçtiği için akademik işlerim ve sanat işlerimin büyük bir kesişen kümesi var. Genel olarak sanatçı kimliğimin akademik kimliğime kazandırdıklarının, akademik kimliğimin sanatçı kimliğime kazandırdıklarından daha fazla olduğunu görebiliyorum. Ama bazen de akademik bir proje olarak başlayan bir şey sanatla ilgili bir projeye dönüşüyor. Akademisyen olmayı ve sanatçı olmayı birbirleriyle örtüştürmeye çalışıyorum ve zamanımı iyi yönetmeye çalışıyorum.
Bir galeriye bağlı olmasanız da iş birliklerine, projelere çok açık bir sanatçısınız. Özellikle çevrimiçi portallarda işlerinizin koleksiyonerle buluşması konusunda çekinceleriniz yok ya da çoğu sanatçıya göre nispeten az. Bağımsız sanatçılar özelinde sanat sektörünün bu yeni ekonomi ayağı ile ilgili neler düşünüyorsunuz?
Çevrimiçi portalları yalnızca bir satış kanalı olarak görmemek gerek bana kalırsa. Her ne kadar fiziksel olarak bir deneyim yaşamak gibi olmasa da bugün çevrimiçi olarak dünyanın bir diğer ucundaki galerileri, müzeleri gezebiliyoruz, canlı yayınlara, konuşmalara katılabiliyoruz, çevrimiçi kütüphaneleri ziyaret edebiliyoruz ve daha pek çok aktiviteye dahil olabiliyoruz.
“Çevrimiçi Portallar Hem Sanatçı Hem de Koleksiyoner İçin Daha Demokratik Bir Ortam Oluşturuyor.”
Şimdi böyle bir zamanda yaşıyoruz ve böyle bir zamanda sanatçının koleksiyonerle çevrimiçi buluşması çok doğal ve hatta gerekli. Bu aynı zamanda hem sanatçı hem de koleksiyoner için daha demokratik bir ortam oluşturuyor: giriş bariyerlerinin daha az ve ekonomik şeffaflığın daha çok olduğu bir ortam.
Türkiye’de nasıl bir galeri ya da kurum olsaydı bağımsızlığınızdan vazgeçip o galeri bünyesinde bir sanatçı olmayı tercih ederdiniz?
Yurtdışında galerilerin birbirlerinin mekânlarında veya farklı ülkelerde, mekânlarda farklı sanatçıları bir araya getirerek sergiler yaptıklarını, çeşitli kâr amacı gütmeyen kurumlarla, inisiyatiflerle iş birliklerine girdiklerini, sanatçılarının konuk sanatçı (artist-in-residency) olarak başka kurumlarda çalışmalar yapmalarına destek olduklarını görüyoruz. Bu gibi iş birliklerine açık, sanatçısının sanatsal gelişimine katkı sağlayan, onun üretimini motive eden, sanatçısına sahip çıkan ama sahibi olduğunu düşünmeyen bir galeriyle memnuniyetle çalışabilirim.
Bengisu Bayrak
1978 yılında Almanya’da doğdu. Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Resim Bölümü’nden lisans (2001), İstanbul Bilgi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Sinema ve Televizyon Programı’ndan yüksek lisans (2005), Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Enstitüsü Resim Anasanat Dalı’ndan sanatta yeterlik (2008) ve University of Wales’den işletme alanında yüksek lisans (2011) derecelerini aldı.
Bengisu Bayrak, yurt içinde ve yurt dışında pek çok karma sergiye katıldı. 2012 ve 2019 yılları arasında İstanbul’da altı ve New York’ta bir kişisel sergi açtı. Aralarında “Akbank Sanat Günümüz Sanatçıları Başarı Ödülü”, “Moleskine 2.0 Tasarım Yarışması 1.lik Ödülü” gibi ödüller bulunan çeşitli ödüller kazandı. Sanatçının Türkiye, ABD, Birleşik Arap Emirlikleri, Hong Kong, İtalya ve Almanya’da özel koleksiyonlarda, Odunpazarı Modern Müze’de yapıtları bulunuyor. Aktif olarak çağdaş sanat üretmenin yanı sıra Beykoz ve İstanbul Bilgi Üniversitesi gibi üniversitelerde sanat-tasarım alanında dersler veren sanatçının ortak yazarlı Çağdaş Sanatta Anlam Sorunu Üzerine Bir Deneme adlı bir kitabı da bulunuyor.