Sine Ergün’ün Özel Haberi Berlinale, festivalin açılışı olan 13 Şubat tarihine çok kısa süre kala, geçen yıl Filistin meselesi hakkında gösterdiği tartışmalı tutumuna, internet sitelerinde Tricia Tuttle’ın yazdığı mektup ve soru-cevap bölümündeki güncelleme ile açıklık getirdi. Festival, ABD’li yönetmen Todd Haynes’in jüri
Sanat kolektifi oddviz, 22 Şubat’a dek sürecek Art On İstanbul Piyalepaşa’daki Urban Artifacts sergisiyle kentsel yapıları ve bu yapıların toplumsal bağlamdaki yerini dijital dünyada yeniden kurguluyor. Sergi, Çağrı Taşkın, Serkan Kaptan ve Erdal İnci tarafından kurulan kolektifin 2016 yılından bu yana süregelen
Bağımsız sanatçı olmak içinde zorluklar barındırsa da bundan önceki söyleşilerimizde çoklukla üretimde özgürlükle özdeşleştirildi. Sizin bu konudaki düşünceleriniz nelerdir? Sizin süreciniz nasıl gelişti? Sanatta veya üretimde özgürlük bana göre; dönemler, kişiler, kurumlar ve iktidarlara rağmen sanatçının kendi varoluşsal mücadelesinin bir yansıması olarak
31 Ocak 2024 tarihinde kaybettiğimiz sanatçı ve akademisyen Gülçin Aksoy’un ardından, farklı medyumlarda ürettiği işleri Aklımda Bir Şey Vardı sergisi ile bir araya geliyor. 4 Şubat’ta Depo’da açılan, öğrencileri ve kızı tarafından hazırlanan bu anlamlı retrospektif, sanatçının derinlikli dünyasını yeniden keşfetmek isteyenler
Merve Denizci’nin Süregelen bütün bu şeyler arasında adlı kişisel sergisi, izleyiciyi mekân, iktidar ve nesnelerin temsili üstüne yeniden düşünmeye itiyor. Galeri mekânının odalara bölünmüş hâlini dış dünyanın iç dünyamızı nasıl etkilediğine dair bir metafor olarak kullanan sanatçı; sergisinde farklı medyumlarda betimlediği nesneler
Bugüne dek gerçekleştirdiğimiz söyleşilerde, sanatçılar kişinin bağımsız olmayı seçmesi konusunda farklı yaklaşımlarda bulundu. Kimine göre bağımsızlık kavramsal olarak sanatın olmazsa olmazı biçiminde karşımıza çıkarken, kimi sanatçı ise bu tercihi şu anki sanat piyasasında daha verimli seçeneklerin olmayışıyla ilişkilendirdi. Sizin bu konu hakkındaki
Söyleşilerimizde kimi sanatçılarımız bağımsız olmayı sanat üretiminde özgürlükle özdeşleştirirken kimi sanatçılarımız fon eksikliğinin ve koleksiyonerler, fuarlar gibi etmenlere bağlı katı bir sanat ekosisteminin olduğu coğrafyalarda sanatçının bir galeriye bağlı olsun olmasın özgür olmadığından söz etti. Sizin düşünceniz nedir? Kendi sürecinizden söz edebilir
Bugüne dek yaptığımız söyleşilerde bağımsız sanatçılık kavramı karşımıza ya bilinçli bir tercih ya da öteki seçeneklerin verimsizliğinden kaynaklanan zorunlu bir tercih olarak çıktı. Sizin için nasıl gelişti bağımsızlık süreci? İşlerimi sergilemeye 1980’lerde başladım. O dönemin politik ve sosyolojik yapısı herkesin malumu, o
Geçtiğimiz gün kaybettiğimiz Ayla Erduran hayatı ve müziğe tutkusu ile sanat dünyamızda ayrıksı bir yerde duruyor. 1934 doğumlu Ayla Erduran annesinin isteğiyle çok küçük yaşlarda kemana başladı. Dört yaşında Karl Berger’in öğrencisi oldu. On yaşına geldiğinde ilk resitalini Ferdi Ştatzer eşliğinde Saray
Bundan önceki söyleşilerimizde bağımsız sanatçı olmanın kişiye içerik ve üretim anlamında özgürlük sağladığı yine de belli zorluklar barındırdığı konuşuldu. Siz bu konuda neler düşünüyorsunuz? Sizin süreciniz nasıl ilerledi? Bu sorunun birden fazla açısı olduğunu düşünüyorum. “Bağımsız sanatçı” ifadesinden kastımız bir ticari galeriye
Galeri sanatçısı olmamanız, bu anlamda bağımsız olmanız size sanat üretiminizde düşünsel ve pratik anlamda da bağımsızlık sağlıyor mu yoksa bu durumu bir yoksunluk olarak mı tanımlarsınız? Bir galeriye bağlı çalışmamanın, kendi tasarrufunda üretmenin ve kendi temsiliyetini üstlenmenin düşünme ve üretme özgürlüğü olduğunu
Bağımsız sanatçı olmanın tanımı üstünde bundan önceki söyleşilerde çokça durduk. Size bu tanımın anlamını değil size hissettirdiklerini sormak istiyorum. İlk neler geliyor aklınıza bağımsız sanatçı denince. Aklıma ilk gelen, hep etkileşim içinde üretmek, bağımsız sanatçı olmaktan çok bu tanımlıyor beni. Onur Haftası