Kültür ve Turizm Bakanlığı ve Yapı Kredi Kültür Sanat Yayıncılık’ın ortak çalışmasıyla Cumhuriyet’in 100. Yılı’na özel hazırlanan “Bir İdealin Peşinde: Atatürk ve Alaca Höyük” sergisi, 10 Mart 2024’e dek Yapı Kredi Müzesi’nde. Sergide, Mustafa Kemal Atatürk’ün direktifiyle 1935’te başlatılan Alaca Höyük kazılarında çıkarılan ve Türkiye’nin farklı müzelerinde korunan arkeolojik eserlerin önemli bir bölümü ilk defa bir arada sergileniyor.
Cumhuriyet’in ilk yıllarında Atatürk’ün önderliğinde başlatılan arkeoloji ve kültür seferberliğine odaklanan “Bir İdealin Peşinde: Atatürk ve Alaca Höyük” sergisini küratörü Nihat Tekdemir ile konuştuk.
“Bir İdealin Peşinde: Atatürk ve Alaca Höyük” sergisi fikri nasıl ortaya çıktı, neden Alaca Höyük’ü tercih ettiniz?
“Bir İdealin Peşinde: Atatürk ve Alaca Höyük” sergisi, Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü ile Yapı Kredi Kültür Sanat’ın uzun yıllara dayanan işbirliğinin sonucunda karşılıklı olarak İstanbul’da Cumhuriyetimizin 100. yılına özel bir arkeoloji sergisi açma isteğiyle oluştu. 2022’nin başlarında 100. Yıl’a özel ortak sergi düşüncemizi görüşürken Cumhuriyet’in kültür, sanat ve arkeoloji tarihini en iyi yansıtacak fikrin Alaca Höyük olacağına karar verdik. Çünkü modern Türk arkeolojisinin temelleri, 1935’te Mustafa Kemal Atatürk’ün direktifi ve teşvikiyle Alaca Höyük kazılarıyla atılmıştı.
Atatürk, Türkiye Cumhuriyeti’nde arkeoloji çalışmalarını ve Alaca Höyük kazılarını neden önemsiyordu?
Atatürk tarım, ticaret ve sanayi alanlarında yapılan atılımların uygar bir ulus yaratmaya yetmeyeceğine, çağdaş bir toplumun inşası için ülkenin kültür ve eğitim alanlarında da ilerlemesi gerektiğine inanıyordu. Bu nedenle Cumhuriyet’in ilk yıllarından itibaren ülkenin kültür politikalarıyla ve tarih araştırmalarıyla yakından ilgilendi. Cumhuriyetin henüz ilk yıllarında Avrupa’ya arkeoloji eğitimi için öğrenciler gönderildi, üniversitelerde arkeoloji kürsüleri açıldı ve Türk Tarih Kurumu’nu kuruldu. Burada tam bilimsel arkeolojik yayınlar yaptırıldı ve uluslararası kongreler düzenlendi. Böylece Alaca Höyük gibi ulusal ve tam bilimsel metodik kazılar başlatmak için bir dizi atılımlar gerçekleştirildi.
Serginin konseptinden ve küratöryel akışından söz eder misiniz? Sergi bölümlerini neye göre oluşturdunuz?
İkinci bölüm, Alaca Höyük yerleşiminin yaklaşık 6 bin yıllık kültür katmanlarını ve Hatti dünyasının ortak yaşamına değiniyor. Çorum/Alaca Höyük yerleşiminin kültür katmanlarıyla Kızılırmak Kavsi içindeki Hatti dünyasının etkileyici ortak kültürü, halk ve yönetici sınıfın yaşamı, Hatti prens ve prenseslerin öteki dünya inançları, ölü gömme gelenekleri, Hattilerin üslup ve estetik açıdan son derece gelişkin ve eşsiz mezar hediyeleri, sergiye özel oluşturulan halk ve kral mezar modelleri etrafında sunuluyor.
“Bir İdealin Peşinde: Atatürk ve Alaca Höyük” sergisinin önemli kılan nedir?
Bu serginin önemi, Mustafa Kemal Atatürk ve Cumhuriyet kadrolarının bilinen yetkinliklerinin dışında, dönemin şartları için son derece spesifik sayılabilecek arkeoloji, antropoloji ve tarih araştırmaları gibi alanlarda dahi ne kadar yetkin, bilgili ve vizyoner olduklarını orijinal arkeolojik eserler, belgeler ve fotoğraflar eşliğinde topluma sunması. Atatürk’ün direktifiyle ve kişisel bütçesinden sağladığı kaynakla başlatılan Alaca Höyük kazılarında keşfedilen krali mezarlar, Cumhuriyet’in ilk yıllarında Anadolu’daki en önemli arkeolojik keşifti. Bu kazılar Atatürk’ün başlattığı ulusal arkeoloji seferberliğinin ilk ve büyük uluslararası başarısıydı.
Alaca Höyük kazılarının Atatürk’ün kişisel bütçesinden sağladığı kaynakla mı başlatıldığını söylüyorsunuz?
Atatürk’ün 3000 TL verdiğine dair bir görüş var. Ancak bu tutarın henüz bir kanıtı yok maalesef. Bu nedenle kanıtsız ifadeler kullanmamayı tercih ediyorum. Buna karşın Afet İnan’a “Alaca Höyük’te kazılara başlayın, paranız çıkmazsa ben veririm” dediğini biliyoruz. İnan’ın anılarında yazıyor bu bilgi. Kabul edilen genel görüş ise kazılara mali destek sağladığı yönünde.
Sergide Alaca Höyük eserlerinin yanı sıra Trakya’da yürütülen kazılardan da eserler yer alıyor. Trakya ve Alaca Höyük bağlantısını nasıl kurdunuz?
Sergide bütüncül bir yaklaşımla Alaca Höyük kazılarıyla birlikte Erken Cumhuriyet Dönemi’nde hayata geçirilen projelere ve yürütülen diğer arkeolojik araştırmalara da değiniyoruz. Atatürk’ün isteğiyle pek çok genç Avrupa’nın farklı üniversitelerine arkeoloji, sanat tarihi ve filoloji eğitimi için gönderilir. Remzi Oğuz Arık, Arif Müfid Mansel, Sedat Alp, Ekrem Akurgal, Afif Erzen bu gençlerden bazılarıdır.1930’ların başında bu gençlerin yurda dönmesiyle Anadolu ve Trakya’da Cumhuriyetin ilk bilimsel kazıları başlatılır. Bu kazılardan biri de Arif Müfid Mansel’in1936’da başlattığı Trakya/Vize Tümülüs kazılarıdır. Atatürk, 1938 sonbaharında Mansel’in Vize tümülüslerinde yaptığı kazılarda ortaya çıkarılan eserleri hasta yatağındayken görmek istemiş ve bir grup eser Dolmabahçe Sarayı’na götürülmüş. Atatürk’ün eserleri dikkatle incelediği, sergimizde yer alan leylek ve tilki tasvirli altın yüzüğü̈ parmağına taktığı aktarılır. Bu inceleme sonrasında, Arif Müfid Mansel’e dönerek “Kazılara devam ediniz, memleketimizin kültür zenginliklerini daha çok bulacaksınız” demiştir. Atatürk’ün ömrünün son günlerinde yaşanan bu olay onun arkeoloji ve kazılara yönelik ilgisinin derinliğini göstermesi açısından önemlidir. Bu nedenle serginin arkeolojik eserler seksiyonunu, Trakya/Vize Tümülüsleri kazılarında ele geçen leylek ve tilki betimli altın yüzükle başlattık.
Sergiye Türkiye’deki dört farklı müzeden 235 arkeolojik ve etnografik eser getirdiniz. Arka planda nasıl bir koordinasyon ve operasyonel çalışma yürüttünüz?
Anadolu Medeniyetleri Müzesi, Alaca Höyük Müzesi, Çorum Müzesi ve İstanbul Arkeoloji Müzelerinden 235 eser getirdik. Bu eserlerin büyük kısmı Türkiye Cumhuriyeti kazılarında açığa çıkarılan en nadide eserlerden oluşuyor. Her biri ayrı bir şaheser. Bizlerde serginin koordinatörlüğünü üstlenen Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü mensubu meslektaşlarımızla ve müzeci dostlarımızla her zamankinden daha yakın bir işbirliğine gittik ve yoğun bir mesai harcadık. Serginin konseptini belirledikten sonra eser seçiminde müzeci dostlarımızın ve restoratör arkadaşlarımızın görüşleri bizler için belirleyici oldu. Kondisyon açısından en iyi durumda olan eserleri sergiye getirmek üzere seçtik. Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğüne bağlı uzmanlar tarafından sergiye gelecek eserlere konservasyon uygulamaları yapılırken biz de Yapı Kredi Kültür Sanat olarak mevcut altyapımızı gözden geçirdik ve özellikle Orta/Kuzey Anadolu’dan İstanbul’a gelecek olan hassas madeni eserlerin iklim değişiminden olumsuz etkilenmemeleri için altyapımızda revizyona gittik. Var olan iklimlendirme sistemlerimizi son teknoloji ürünleriyle yeniledik. Müze ve müzeye bağlı sergi mekanlarımızı tam klimatize ettik.
Madeni eserlerin iklim sorununu çözdükten sonra önümüzdeki diğer problem deprem riskiydi. Özellikle seramik eserlerin etkilenebileceği olası bir sarsıntıya karşı deprem dirençli vitrinler ürettirdik. Bu vitrinlerin her birini binamıza, eserlerin oturduğu kaideleri vitrinlere, eserleri ise kaidelere sabitledik. Özellikle eserlerin kaidelerine sabitlenmesi uzmanlık gerektiren bir çalışma. Eser dostu malzeme ve teknikler kullanılması gerekli. Bu noktada yine Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü’nün uzman personelinden teorik ve pratik destekler aldık. Sergimizde uygulanan sunum teknikleri, deprem dirençli eser yerleşimi gibi önleyici koruma çalışmaları hem tarihi eserlerimizin güven içinde sergilenmesini imkan veriyor hem de arkeolojik eserler üzerinden deprem kuşağında yaşayan toplumumuzda deprem farkındalığı oluşturulmasına katkı sağlıyor. Eserlerin ambalajı ve nakliyesi, serginin kurulum aşaması, eser yerleşimi konularda daima uzman ve profesyonel ekiplerle çalışıyoruz.
Alaca Höyük sergisi Kültür ve Turizm Bakanlığı işbirliğiyle gerçekleştirilen bir sergi. Bu işbirliğiniz nasıl şekillendi?
Yapı Kredi Kültür Sanat Yayıncılık ile Kültür ve Turizm Bakanlığı, Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü’nün işbirliği 1992’de Yapı Kredi Müzesi’nin kurulmasıyla hayata geçti ve bugüne kadar sürdü, sürüyor. Biz bu işbirliği çerçevesinde Lidyalılar sergisi, Frigler sergisi, Çatal Höyük sergisi, Aphrodisyas sergisi, Sagalassos sergisi, Ölümsüz Yüzler sergisi gibi 20’nin üzerinde arkeoloji sergisine farklı yıllarda müzemizde ev sahipliği yaptık.
Sergiye bir de aynı isimli kitap eşlik ediyor. Sergi ve kitap nasıl bir paralellikte buluşuyor?
Yapı Kredi Yayınları tarafından Türkçe ve İngilizce hazırlanan kitapta yer alan 25 akademik makale, her biri alanında uzman araştırmacılar tarafından güncel veriler ışığında kaleme alındı. Bu nedenle Alaca Höyük ve Hattiler konusunda en güncel yayın ve kaynak kitap niteliğinde. Kitabın katalog bölümünde ise Yapı Kredi Müzesi tarafından Türkiye’deki arkeoloji sergilerinde ve yayıncılığında bir ilke yer verildi. Sergiye getirilen eserlerin görsellerinin, açıklamalarının ve envanter bilgilerinin yer aldığı katalog bölümünün başına serginin 3D karekod bilgisi yerleştirildi. Bu sayede sergi sona erdikten sonra dahi kitabı edinen okurlar karekod sayesinde sergiyi 3D sanal sergi turu olarak gezebilecekler ve aradan yıllar geçse de eserlerin sergi konseptindeki yerini ve pozisyonunu bir bütün olarak görebilecekler.