İçinde insan kalbi olduğu düşünülen iki küçük Antik Mısır mumyasının sargılarının altına dikkatle bakan araştırmacılar, şaşkınlıkla geriye çekildiler: Kalp görmeyi bırakın, kalıntılar insanlara ait bile değildi.
Araştırmacıların bulgularına göre; mumyalardan biri, tahıl ve çamur ile sıkıca sarılmışken (ki bu mumyaya “mısır” ya da “tahıl” mumyası deniyor) diğeri, vücudunun bir kısmı ve bazı organları eksik bir kuşun, muhtemelen bir şahinin kalıntılarını içeriyor.
Mumyaların bilgisayarlı tomografiyle taranmasına yardımcı olan Dr. Marcia Javitt, “Sol bacağı yok, kimse nedenini bilmiyor.” diyor.
Mumyalar 50 Yıldır Haifa Müzesi’nde
Haifa Müzesi’nde kayıt memuru ve koleksiyon yönetimi müdürü olan Ron Hillel’e göre, ikisi de lahitlere defnedilmiş olan mumyalar, yaklaşık 50 yıldır Haifa Müzesi’nde bulunuyordu. Fakat “kayıtlar şimdiki kadar özenli tutulmadığından” 2.000 yaşından büyük olmaları dışında haklarında bilinen pek bir şey yoktu.
Son birkaç yıldır Haifa Ulusal Denizcilik Müzesi, koleksiyonu elden geçiriyor ve her bir eseri korumanın en iyi yolunu belirlemeye çalışıyor. Galeri müdürleri iki mumyayla karşı karşıya geldiklerinde fark ettiler ki mumyaların içinde ne olduğunu bilmiyorlardı.
“Kayıtlarda, mumyalanmış kalpler olduğu yazıyordu ancak bunu araştırdık ve bize hiç de mantıklı gelmedi.” diyor Hillel.
Hillel’in anlattıklarına göre genelde (fakat her zaman değil) mumyalanma sırasında kalp, vücut içinde bırakılır; çünkü Antik Mısırlıların gerçeği ve adaleti temsil eden inanışına göre insanlar öldüklerinde kalpleri, bir kefesinde “Ma’at”ı (doğruluk ve adalet tanrıçası) temsil eden bir tüyün olduğu terazinin diğer kefesine koyulur. Eğer kalp tüyle aynı ağırlıktaysa veya ondan daha hafifse, kalbin sahibi sonsuza kadar yaşamaya hak kazanır; ancak kalp tüyden daha ağırsa, kişi yok olmaya mahkum olur.
Rambam Hastanesi’nde bilgisayarlı tomografi ile yapılan taramalar, iki mumyanın da içindekilerin birbirlerinden farklı olduğunu ortaya çıkardı. Yaklaşık 45 santimetre uzunluğunda insan şeklindeki mumya, tahıllar ve çamur içeriyordu; mumya, ölümden sonraki hayatın, ölülerin, yaşamın ve bitkilerin büyüme döngüsünün tanrısı Osiris’e benzemesi amacıyla şekillendirilmişti.
Birer Eserler
“Bu mumyalar muhtemelen Osiris festivalleri sırasında Antik Mısırlılar tarafından meydana getirilmiş olmalı.” diyor Hillel. “Mumyalar, kil ya da kumun tahıllarla karıştırılmasıyla yapılmış olmalı. Yapıldıktan sonra suya batırılmış olmalılar, böylece tahıllar da çimlenmiş olmalı.” Bu ritüel insanlara, Osiris’in ölüm, yaşam ve yeryüzünün üretkenliği ile olan bağlantısını aktarıyordu.
Javitt, “Onlar gerçek mumya değiller, sadece birer eserler.” diyor. Hemen hemen 25 santimetre uzunluğunda kuş şeklindeki diğer mumya, tanrı Horus’u temsil ediyor. Mısır mitolojisine göre Horus, Osiris ve İsis’in şahin başlı oğluydu; gökyüzü ve firavunlarla ilişkilendirilen bir ilahtı.
Kuşun mumyası zamanla kurumuş; bu durum dokunun, tıpkı kurutulmuş et gibi sıkılaşmış olduğu anlamına geliyor. Bu arada, kemiklerdeki ilik tamamen kurumuş, geriye de sadece hassas kemikten borular kalmış. “Mumyayı incelemek için çift enerjili bilgisayarlı tomografi kullandık. Bu teknikte hem normal hem de daha güçsüz X-ışınları kullanılıyor. Bu teknik sayesinde, normal bilgisayarlı tomografinin ortaya çıkaramadığı dokusal özellikler görülebiliyor.” diyor Javitt.
“Yumuşak dokuları diğer dokulardan ve kemiklerden vs. ayırt edebilmek adına çift enerjili bilgisayarlı tomografi kullanmak oldukça yararlı bir yöntem.”
Şimdi Javitt ve ekibi, kuşun dokuları ve kemiklerini tanımlamak için çalışıyor. Javitt, kuşun boynunun kırılmış olduğunu ancak bu yaralanmanın büyük ihtimalle kuş öldükten sonra meydana gelmiş olduğunu not ediyor ve ekliyor: “Vücudun içerisine ulaşmak için deriyi bir köşeden diğerine kesmektense kemiği kırmak daha mantıklı bir hareket.”
Sergi Açılabilir
“Kuşun bazı abdominal (karın bölgesindeki) organları kayıp fakat hangi organların kayıp olduğunu anlamamız için daha çok çalışmamız gerekiyor. Örneğin kalp ve soluk borusu yerinde duruyor gibi görünüyor.” diyor Javitt.
Hillel, müzenin, ileride bu iki mumyaya odaklanan özel bir sergi açabileceğini söylüyor ve müzenin mumyaların yaşlarını belirleyebilmesi için, ekip arkadaşlarıyla yürüttükleri radyokarbon tarihleme yönteminin sonuç vermesini umuyor.
Kaynak: Arkeofili