
Küratörlüğünü Anlam de Coster’in üstlendiği sergi, sarnıcın katmanlı yapısını çağdaş sanatla buluştururken, doğadaki kolektif hareketlerle tarihî yapıların belleğinde saklı kalan anlatılar arasında sezgisel bir bağ kuruyor. Payne, taşlardaki oyuklardan, su izlerinden, aşınmış yüzeylerden yola çıkarak hayali figürler yaratıyor. Bu varlıklar, mekânın taşıdığı hafızayı görselleştiriyor; izleyicinin zihninde sessizce dolaşan birer mırıltıya dönüşüyor.
Görünmeyeni Görünür Kılmak
Sanatçının üretimi, bir tür arkeolojik kazı gibi ilerliyor. Seramik başta olmak üzere pek çok malzemeyle yürüttüğü bu süreç; kazıma, düzenleme, inşa ve ekleme gibi eylemlerle şekilleniyor. Tıpkı hamamın soğukluk bölümlerinde beliren freskler ya da sarnıcın keşfi gibi, Payne de görünmeyeni görünür kılmak için yüzeyin altına inmeye çalışıyor. Eksik kalmış tarih parçalarını şiirsel bir sezgiyle tamamlıyor, onlardan yeni anlatılar örüyor.

Malzeme kullanımı da bu hikâye inşasının bir parçası. Dövülmüş pirinç, tekstil, tuval, buluntu nesneler ve heykelsi formlar, sanatçının ellerinde sarnıcın mimarisinden doğan, zamanla şekillenmiş, mitolojik ya da hayaletimsi figürlere dönüşüyor. Payne, bu hayali varlıkları sarnıcın derinliğine yerleştirerek yapının geçmişine yeni bir soluk üflüyor; izleyiciyi, hamamın tarihini bugünün diliyle yeniden düşünmeye çağırıyor.