24 Eylül tarihinde yeni sezona merhaba demeye hazırlanan Anna Laudel, Berlinli sanatçı Anke Eilergerhard’ı kişisel sergisine ev sahipliği yapacak. Kendine has bir teknikle ürettiği, görme duyusunun yanı sıra dokunma, tat ve koku alma duyularımızı harekete geçiren özgün heykellerinin yer aldığı “Resilience” başlıklı sergide sanatçının “pigmented polyorganosiloxan” isimli özel bir silikon malzeme ve porselen kullanarak ürettiği heykel serisi yer alıyor.
Bolluk ve Bereketi Çağrıştırıyor
27 Aralık’a kadar devam edecek sergide, sanatçının ilk defa Türkiye’de sergileyeceği yeni ve son dönem üretimlerinden heykel, duvar rölyefi ve serigrafi dahil olmak üzere farklı türlerde 30’un üzerinde eseri sanatseverlerle buluşacak.
Sanatçı bildiğimiz objeleri görülmemiş bir şekilde sunarken eserleriyle bolluk ve bereketi çağrıştırmayı amaçlıyor. Silikon katmanlarını bir pasta hamuru gibi şekillendiren sanatçı, bilinen mutfak objelerini alışılmış normlarının dışında, adeta yer çekimine meydan okuyarak farklı bir simetriyle üst üste diziyor.
Bu teknikle özenle ürettiği eserleri, hem estetik açıdan hem de tüm dünyada kadınlarla özdeşleştirilen geleneksel mutfak objelerini reddetmesiyle feminist söylemdeki yerini alıyor.
Duyu Organlarını Harekete Geçirmeyi Hedefliyor
Sergi adını Türkçe’de “direnç/esneklik” anlamına gelen “resilience” kelimesinden alan sergideki eserler, kırılgan görünümlerinin aksine dayanıklılık ve rezonans; esneklik ve ekoyu bir araya getirerek tüm duyu organlarını harekete geçirmeyi hedefliyor. Eilergerhard’ın adeta hareket eden heykel yapıları da benzer bir rezonans ve tamamen kendi titreşim alanlarını oluşturuyor olmalarıyla “resilience” kelimesi üzerinden karakterize ediliyor.
Anke Eilergerhard Hakkında
Tempelhof-Schönberger-Berlin Sanat Ödülü’nün sahibi olan sanatçının eserleri dünyanın birçok farklı ülkesinde sanat fuarları, kamusal alanlar ve ünlü koleksiyonlarda yer aldı.
Moda markası FENDI ile yaptığı “The Sweet Dream by Anke Eilergerhard” isimli iş birliği altında 200’ün üzerinde satış noktasında gerçekleştirdiği sergiler New York, Paris, Milano, Berlin, Dubai, Hong Kong, Tokyo, Rome ve Shanghai başta olmak dünyanın farklı köşelerinde sergilendi.
Sanatçının TIPPING POINT (Devrilme Noktası) grubunu oluşturan “The Annas” serisinde yer alan üç eserinin renk nüansları, birer krem, toz pembe ve turkuaz akşam bulutunu andırır ve bir paradoks içinde uçuculuğu, oluşumu ve çözülmeyi sahneler. Eserlerinde, heykel ve renk arasındaki geleneksel zıtlıklar, dinamik renk bulutları halinde birbirlerine dönüşerek meydana gelir.
Renk Geçişleri ve ‘Geçişkenlik’ Vurgusu
Sanatçı, kullandığı malzemelerin gökkuşağını andıran renk geçişleri ve silikonundan çıkan opak formlarla oynar. Bulut imajında olduğu gibi sanatçının heykellerinde de madde ile manevi olan; yapı ile geçici olan gibi karşıt terimler birbiriyle örtüşerek renkler akışkan, uçucu bir araç haline gelir. Eserlerinde yer alan kabartma motifler geçişkenliği dramatize ederken hareket halinde olan figürlerde sanatçı tekrar tekrar tanıdık olan objeleri tanıdık olmayan formlara dönüşterek “kendi yaratma gücümüzü” belirgin bir biçimde gösterir. Sanatçının eserlerinde renk ve şekil birbirinden ayrılamaz şekilde birleşir ve aynı zamanda birbirinin sınırlarını belirler.
Sanatçının eserlerindeki karşılıklı ve daimi olan ilişkide Baudelaire’in “içinde hiçbir şeyin izole veya dokunulmadan kalmadığı, karşılıklı yansıma ve iç içe geçme evreni” olarak tarif ettiği renk kavramı, tamamen farklı bir açıdan tekrar pratik edilir.
COVID-19 salgını nedeniyle uygulanan sağlık önlemleri kapsamında güvenli bir sergi deneyimi sunmak için, Anna Laudel ziyaretçilerini randevu ile kabul ediyor. Ziyaret için contact@annalaudel.gallery adresine e-mail atmak veya https://annalaudel.gallery/appointment/ web adresinden galeriye ulaşmak mümkün.