Alev İnan’dan "Maxistra: Tales of Fortune" - ArtDog Istanbul
Alev İnan

Alev İnan’dan “Maxistra: Tales of Fortune”

Roman ve öykü yazarı Alev İnan, "Maxistra: Tales of Fortune" isimli İngilizce olarak basılan fantastik tarzındaki altıncı kitabında, günümüzün dünyasına atıflarda bulunan, kendi mitolojisini yarattığı sürükleyici bir hikâye ile karşımıza çıkıyor.

/

Alev İnan yeni kitabı Maxistra: Tales of Fortune’da fantastik öğeleri kullanırken günümüz dünyasına birçok atıfta bulunuyor. Günümüz dünyasının çevreye duyarsızlığını, insanoğlunun doğadan kopukluğunu, sistemin zayıfları daha da ezen bir düzene dönüşümünü, siyasetçilerin ve elitlerin ötekileştirerek, ırkçılığı ve soykırımı meşru kıldığı bir dünyayı eleştiri niteliğinde de olan bu roman, derinliği ve çok katmanlı oluşu ile sadece bir fantastik hikâye olmanın dışına taşıyor. Hikâye de bu noktaya parmak basıyor: Peki böyle bir sistemde, insanların şansa güvenmekten başka çaresi kalmamışken, güçlüler “Şansı” da tekellerine alıp yönetmeye başlarsa, diğerleri için ayakta kalmak nasıl mümkün olabilir, bu sorunun cevabı arıyor.

“Güçlü Olanların Şansı Yönettiği, Kendi Silahı Haline Getirdiği Bir Savaş Nasıl Kazanılır?”

“Her şey eski bir yazıtın gün yüzüne çıkmasıyla başladı… Yazıt bir lânetten söz ediyordu. Kim bilebilirdi ki lânet gerçek, efsane kıyametin habercisiydi. Artık Kadim Dünyanın dört farklı ırkı karşı karşıya… Lanet gökyüzünde tezahür etmiştir; kaçışı yoktur artık, Kadim Dünya geçmişiyle yüzleşmek zorundadır nihayet… Savaş kaçınılmazdır. … Kadim Dünyadan dört farklı ırk, dört farklı varlık… Güzel Şifacı Nissa, Ağaç Adamlardan Gunan, karanlık kavim Mortagulardan Darkas ve hırslı Fortuni lideri Polux tek bir amacın altında birleşiyorlar. … Ancak güçlü olanların şansı yönettiği, kendi silahı haline getirdiği bir Savaş nasıl kazanılır?”

İş Bankası
İş Bankası M

Alev İnan’la Maxistra: Tales of Fortune kitabına dair bir söyleşi gerçekleştirdik.

“Şans Emeğin, İnancın, Aklın Ve Zekânın Baş Düşmanıdır”

MAXISTRAda Şans temasını ağırlıklı bir şekilde işlemişsiniz, neden Şans?

Ben Şansa çok inanırım ve bildim bileli şanslı insanları sevmem. Bence şans emeğin, inancın, aklın ve zekânın baş düşmanıdır. Hepsini bertaraf edip, vasatın müttefiki olmaya karar verdiği an yapabileceğiniz hiçbir şey kalmaz, oturur seyredersiniz; ruhsal ataletin kaynağıdır şans ve adalet kavramını allak bullak eden tek unsurdur. Daha önce söylediğim gibi çözümleyemediklerimden yazarak kurtuluyorum, sanırım Şifacı’da bu konunun üzerine giderek Şans kavramıyla ilgili tüm hesaplaşmalarımı tamamladım ya da öyle sanıyorum ama yine de şanslı insanları sevmem.

MAXISTRA fantastik bir roman, peki konusu itibariyle gerçeklik payı yok mu?

Kitap baştan aşağı yaşadığımız dünyanın gerek tarihsel, politik, toplumsal gerçeklerinden esinlendiği gibi yer yer benim gerçeklerimden de ipuçları taşıyor. Şifacı hayatın her katmanına ve evrene dair kendi kendime sorduğum ve çözümleyemediğim tüm sorulara bir cevap arama niteliğinde aslında ama dolaylı, fantastik bir yoldan. Başta olmak üzere de bireysel bir meseleme eğiliyorum: Şansla ilgili alıp veremediğim nedir?

Kitabınız hangi noktalarda diğer benzer fantastik romanlardan ayrışıyor?

MAXISTRA fantastik romanın neredeyse tüm özelliklerini barındırıyor olmasına rağmen bazı noktalarda ayrılıyor. Çoğu fantastik romanlarının aksine, kitaptaki tüm kahramanlar, gerek kendi içlerindeki çekişmeler, gerek birbirleriyle olan ilişkileri ve gerek tarihleri ve kavimsel tabiatlarının günümüz yaşantısının içinde yarattığı karmaşadan dolayı derinlikli karakterlerdir. Çoğu fantastik romanda görülen siyah-beyaz, salt iyi ya da kötü karakterlere yer vermeden sadece büyülü ve mistik olay kurgusuyla değil, karakterlerin karmaşık yapılarıyla da okuyucunun dünyasında empati ya da özdeşleşmeye açık zengin bir alan yaratmaya çalıştım.

“Kadim Dünya’nın da Bir Matematiği Var”

Bunun yanı sıra fantastik romanın olmazsa olmazlarından sihirli yetenekler, büyüler ve olağanüstü güçleri cömertçe kullanarak kolaycılığa kaçmak istemedim. Her yeteneği belli kurallar ve koşullar doğrultusunda şekillendirdim ki okuyucuyu fantastik bir gerçeklik duygusundan yoksun bırakmayayım. Kadim Dünyanın da bir matematiği var.

Ama şu da bir gerçek ki kitapta fantastiğe öz ne ararsanız var; aksiyon sahneleri, dünya dışı yaratıkları, mistik, büyülü bir atmosfer, doğaüstü güçler.

Kitabınız zengin bir mitolojiye ev sahipliği yapıyor ve bir de Kadim Dünyaya özgün bir dil yaratmışsınız, yazıtlar, bilmeceler, şarkılar, ninniler, büyüler

Doğru, kitapta zengin bir mitolojik yapı yaratmaya çalıştım. Kadim Dünyanın her dört kavmine ait efsaneleri, mitleri, tarihi geçmişleri, gelenekleri, dine ve yama bakış açıları ayrıntılı bir şekilde sunulduğundan, okuyucuda Acaba ben hangi kavimden olurdum?sorusunu uyandıracak bir gerçeklik yaratıyor. Ama en çok üzerinde durduğum nokta Kadim Dünyalıları bahşedilmiş büyülü yetenekleri, kişisel ve kültürel özellikleriyle günümüz dünyasına nasıl asimile oldukları, insanoğullarına nasıl uyum sağladıkları ya da sağlayamadıkları, çarpık yeni dünya yapılanmasını ele alarak gözler önüne sermekti.

Kadim Dünyanın antik diline gelince, o öylesine oldu, kavimlerin kültürel geçmişini biraz daha pekiştirmek istedim ama tercümeleri var, merak etmeyin.

Alev İnan, Maxistra.

Biraz modern insandan da rahatsızsınız galiba, kitabınızda onlardan insanoğlu diye bahsediyorsunuz ve Kadim Dünyalıları o kategorinin dışında bırakıyorsunuz…

Kadim Dünyalılardan varlıkdiye söz ediyorum böylece diğer varlıklardan ayırmıyorum (hayvan, ağaç vs).

“Kendini Tüm Evrenden Ayrıştırdığı Ve Tüm Olan Bitenin Kendiyle İlgili Olduğu Yanılgısının Altını Çiziyorum.”

Burada az çok insanoğlunun (ki Kadim Dünyalılardan çok sonra yaratılmışlar) büyüklük illüzyonuna ve yarattığı bu illüzyonla doğayla arasına koyduğu mesafeye atıfta bulunuyorum; kendini tüm evrenden ayrıştırdığı ve tüm olan bitenin kendiyle ilgili olduğu yanılgısının altını çiziyorum. İnsanoğlunun bu dayanaksız kibrine rağmen bireysel arayışında ne kadar zavallı duruma düştüğünü, aslında arada derede kalmaktan başka hiçbir yol katedemediğine değiniyorum. Bu yüzden de modern zamanlarda Kadim Dünyalıların maşaları olmaktan öteye gidemiyorlar.

O zaman biz de MAXISTRAnın kadim dünyasından günümüze kadar uzanan dört kavimle tanışalım:

Fortuniler (Şanslılar): Yıldızların tek sahibi Fortuniler modern zamanların astrologları, medyumlarıdırlar… İnsanoğulları ise maşaları…  Yeteneklerini sapkın bir ideal uğruna kullanıp Şans’ın peşine düşmüşlerdir… Şans’ın mekânı yıldızların işaret ettiği yerdedir ve Fortuni onu bulup çıkarmıştır. Tek ihtiyaçları olan Desperadır

Mortagular (Susuzlar): Fortunilerin soykırımından kurtulan, atalarının öcüyle tutuşan huzursuz ruhlarFortunilerin ezeli düşmanları…  Karanlık yetileri ve kanlı alışkanlıklarına modern çağ insanını alet eden ve kendi yararına kullanan SusuzlarDünyanın sunduğu tüm nimetlerine aç ve susuz…

Kuradorlar (Şifacılar): Kadim Dünyanın şifacıları, yeni dünyanın hekimleriTüm kavimler arasında en inançlı, tutucu, kuralcı yapıya sahip varlıksever ırk. Tarihleri boyunca tarafsız kalmayı seçtilerAma kadim zamanda işlenmiş korkunç bir suça göz yummanın kefaretini ödeme vakti gelmiştir artık

Arbolalar (Ağaç Adamlar): Topraktan dünyaya gelmiş Ağaç Adamlardır onlarFortunilerin yabanidiye hor gördükleri basit varlıklardır. Diğer kavimler ve doğa ana arasındaki köprüdürlerDoğanın dilinden anlar, doğanın dilinden konuşurlar. Yeni dünyaya uyum sağlayamamış şehir dışındaki hayatlarını tercih etmişlerdirYaklaşan felaketten onlar da kaçamayacaklardır…

Previous Story

Bağımsız Sanatçı Olmak: Yoksunluk mu Özgürlük mü? – Leyla Emadi

Next Story

Yayınevleri ve Yazarlar Mahkemeye Gidiyor

0 0,00