DTR269074 Detroit Industry, North Wall, 1932-33 (fresco) (detail of 139314) by Rivera, Diego (1886-1957); Detroit Institute of Arts, USA; (add.info.: commissioned by Edsel B. Ford (1893-1943) to celebrate America's industrial might;); Gift of Edsel B. Ford; PERMISSION REQUIRED FOR NON EDITORIAL USAGE; Mexican, in copyright PLEASE NOTE: This image is protected by artist's copyright which needs to be cleared by you. If you require assistance in clearing permission we will be pleased to help you. In addition, we work with the owner of the image to clear permission. If you wish to reproduce this image, please inform us so we can clear permission for you.

ABD Modern Sanatında Meksika Etkisi

/

Soğuk Savaş yıllarında Jackson Pollock’ın sanatı, Sovyetler Birliği’ne karşı ABD’nin, komünizme karşı Batı’nın kültürel üstünlüğüne kanıt olarak gösteriliyordu: Sadece Amerika Birleşik Devletleri gibi özgür bir ülkede sanat yapılabilirdi (!) Bu anlatının gücü, bugüne kadar etkisini kaybetmedi.

İşte, New York’taki Whitney Müzesi – Covid-19 salgınını önlemek amacıya şimdilerde kapalı olsa da – ‘Vida Americana: Mexican Muralists Remake American Art, 1925–1945’ sergisiyle bu anlatıya karşı çıkıyor. Sergi, 1929 yılında patlak veren Büyük Buhran’dan önce ve sonra, Meksikalı sanatçıların ABD sanat tarihi üzerinde göz ardı edilemez etkisini anlatıyor. New York Times’ta serginin, “sanat tarihini yeniden yazacağı” yorumu yapılırken, The Vulture ise sergi için “21. yüzyılın en önemli sergisi” başlığını attı. Meksikalı ve ABD’li 60 sanatçının yaklaşık 200 eserini bir araya getiren sergi, Meksikalı sanatçıların yaptığı duvar resimleri ve fresklerin o dönemde ABD’deki sanatçılar üzerindeki etkisinin izlerini sürüyor.

BÜYÜK HİKÂYE RESİMLERLE YAZILDI

Serginin anlattığı hikâye, Meksika’daki 10 yıllık iç savaş ve devrimin ardından 1920’de başlamıştı. Yeni hükûmet, hem İspanyolların kıtayı işgalinden önce ülkede yaşayan yerli kültürlerin derin köklerini hem de son devrimci mücadelenin kahramanlıklarını vurgulayan, birleştirici bir ulusal kimlik inşa etmek için sanata ‘başvurmuştu.’ Başkan Álvaro Obregón yönetiminde yeni hükümet, büyük ölçekli duvar resimleri yapması için ülke çapında sanatçıları işe aldı. Bu resimler Meksika’nın yerel kültürünü yansıtmalı ve umutlu geleceği işaret etmeliydiler. Mesaj için seçilen araç, kamu malı olan anıtsal, erişilebilir, anti-elitist duvar resmiydi.

Yeni bir ulusal kimlik oluşturmak amacıyla devlet tarafından başlatılmış olsa da bu duvar resimleriyle yeni ve görsel olarak güçlü bir hareket ortaya çıkmıştı.

David Alfaro Siqueiros, Proletarian Mother, 1929. Bez üzerine yağlı boya, (249 × 180 cm). Museo Nacional de Arte, INBAL, Mexico City; 1982 © 2020 Artists Rights Society (ARS), New York / SOMAAP, Mexico City. Reproduksiyor: El Instituto Nacional de Bellas Artes Y Literatura, 2019

ÜÇ BÜYÜKLER: LOS TRES GRADES

Böylece sahneye “Los Tres Grandes” çıktı: José Clemente Orozco, Diego Rivera ve David Alfaro Siqueiros.

Rivera aralarında en üretken ve en tanınmış olanıydı. Yerli nüfusun güzelliğini, baskıya karşı mücadeleyi ve Meksika için parlak bir geleceği, renkli figürler ve çoğunlukla kolaj benzeri düzenlemeyle anlatıyordu.

José Clemente Orozco’nun resimleriyse tamamen farklıydı; karanlık görüntülerle özgürlük mücadelesinin zorlu taraflarına odaklanıyordu. Bu üçlünün en küçüğü David Alfaro Siqueiros’in derdiyse esas olarak işçi hareketini örgütlemek ve hareketin politik hedeflerini formüle etmekti.

İlginizi çekebilir:  "Kazı ve Yüzey" SALT Galata'da Açıldı
José Clemente Orozco, Prometheus, 1930. Fresk, (6.1 × 8.7 m). Pomona College, Claremont, California. © 2019 Artists Rights Society (ARS), New York / SOMAAP, Mexico City

Ancak, 1924’te yönetime gelen hükûmet, duvar resimleri çalışmasını sonlandırdı. Böylece önemli bir para kaynağı  kesilmişti.  ‘Los Tres Grandes’i oluşturan üç sanatçı da peyderpey ABD’ye giderek şansı ve başarıyı orada aradılar. Umduklarını da bulmuşlardı nitekim Los Angeles Times’ın eleştirmenleri, Orozco’nin eserini “zamanımızın en önemli sanatsal akımı” olarak niteledi.  O dönemde New York’ta yeni açılan Modern Sanat Müzesi, Diego Rivera’nın kişisel sergisini düzenledi. Sergi ziyaretçi rekoru kırmıştı. Siqueiros için daha sonra şu yorum yapıldı: “Onun Los Angeles’taki varlığı, gerçeküstü akımı sanatçılarının 1940’larda New York’taki varlıkları kadar önemliydi.”

O zamanlar genç ve tanınmamı bir sanatçı olan Jackson Pollock da  ‘Los Tres Grandes’in başarışlarından etkileniyor, onlardan ilham alıyordu. Hatta, bu sanatçıların yaptığı duvar resimlerini görmek için  1923 yılında Meksika’ya giderek ülkeyi tavaf etti. Orozco’un Kaliforniya’da Pomona College’in duvarına çizdiği ‘Prometheus’u daha 1930 yılında görmüştü. Bu resmin bir reprodüksiyonunu, New York stüdyosunun duvarına asan Pollock’ın eser için “modernizmin en büyük resmi” dediği anlatılır. Pollock bununla da yetinmedi, Siqueiros’un New York’taki atölyesine kaydoldu. Siqueiros sınıfa liderlik ediyor, öğrencilerinin eşi görülmemiş şeyler yapmasına izin veriyordu; boyalar tuvallere damlatılıyor, fırçalar hızla dönüyor, farklı malzemeler kullanılıyordu.Bu sınıf Pollock’u açıkça etkilemişti ve takip eden yıllarda sanatı kökten değişti.

Diego Rivera, Flower Festival: Feast of Santa Anita, 1931. Tuval üzerine ankostik, (199.3 × 162.5 cm). The Museum of Modern Art, New York; gift of Abby Aldrich Rockefeller, 1936. © 2020 Banco de México Diego Rivera Frida Kahlo Museums Trust, Mexico, D.F. / Artists Rights Society (ARS), New York. Image © The Museum of Modern Art/Lisans: SCALA / Art Resource, New York

Barbara Haskell başkanlığındaki küratöryel ekip tarafından hazırlanan ‘Vida Americana: Mexican Muralists Remake American Art, 1925–1945’ sergisi, aralarında Pollock’un da olduğu o dönemin genç ABD’li sanatçıların çalışmalarını da içeriyor. Örneğin sergide Orozco’nun ‘Prometheus’unun diğer sanatçılar üzerindeki etkileri izlenebiliyor. Afro-Amerikan yaşamını tasvir eden ABD’li sanatçı Jacob Lawrence’ın da üç büyüklerden etkilendiği biliniyor; sergi bu bağlantıları da ortaya koyuyor. Sanatçılar Ben Shahn, Philip Evergood, Thelma Johnson Streat, Xavier Gonzalez ve Marion Greenwood’un da üç büyüklerden aldığı ilhamın izlerini sergide takip etmek mümkün.

Previous Story

Hong Kong’da Galeri Açılışı: Sanat Dünyası Aceleci mi Davranıyor?

Next Story

Çevrimiçi x-ist

0 0,00
02_ArtDog_CD_Logo_RGB_Black

BÜLTEN

Türkiye ve dünyadan haftalık kültür-sanat haberleri, inceleme yazıları, sergiler ve etkinlikleri takip et.

Bülten aboneliğinde ArtDog Istanbul’un gizlilik sözleşmesini kabul etmiş olursunuz.